BUGÜN KÜRT OLAN
Kürtlerin Ortadoğuda binlerce yıldan beri oldukları biliniyor. Ancak bu güne kadar bilinen başka bir şey var. O da kendilerine ait bir devletlerinin olmayışı.
Aslında Kürtler kadim medeniyetler içerisinde önceleri Perslerin(İranlıların) sonraları Arapların ve Osmanlıların etkisi altında kalmışlar.
Ciddi bir çok düşünür, yazar ve araştırmacı Kürtlerin İranlıların/Perslerin bir kolu oldukları yolunda iddiaları vardır. Bu iddiaların etimolojik, sosyolojik araştırmasının yapılması bir çok şeye ışık tutar. Mesela biz Perslerin geçmişte, yani İslamı kabul etmeden önce Mecusi/Ateşperest idiler.
Bu gün Kürtlerin en önemli filozoflarından birisi olarak bilinen Zerdüşt’ün ateş perest idi ve Ahura Mazdah felsefesini öne çıkarmıştı. Bu inanışta Ahura Mazdah iyilik tanrısıdır. Ehriman ise kötülük.
İranlılar/Kürtler daha önceleri "yaratılmamış Işık" olarak bildikleri Ahura Mazdah’a inanıyorlardı. Daha sonra bu ışığın elle tutulan ve görülen ateşin kaynağı olduğu kanaatine ulaştılar ve ateşe tapınma anlamına gelen Mecusiliği geliştirdiler.
Bu inanışın kitabı olan ZEND AVESTA, (PEHLEVİ)CE (eski İran’da) ve Kürtçe’de "HİKMETİN BİLGİSİ" anlamına gelir. Zerdüşt Eski İran’da tevhid inancını geliştirmişti. Tek tanrıya tapınıyorlardı. Rahiplerinin hazırladığı uyuşturucu niteliği olan İçkiyi içiyorlar ve böylece HAOMA’ya ulaşıyorlardı.
Haoma her şeyi, evreni sıvıdan yaratan ve tevhide yönelten bilgenin adı idi. (Şimdi bu yazıyı okuyan Zaza kardeşlerimiz Haoma(Allah c.c) adı demek buradan geliyormuş diyorlardır. C.T)
Zerdüşt inanışın öncesinde tek tanrı inancı var , ortada ateş v.s yoktur. İnsanlar öldüğünde CİNVAT ( Sırat köprüsüne ne kadar da benziyor) geçerler. Burada insanlar üç guruba ayrılır. Hayatlarını sürekli kötülükle geçirenler köprünün soluna , yani Cehenneme düşerler ve orada ebedi kalırlar. Kötülükleri ile birlikte iyilikleri olanlar 12 bin sene cehennemde kaldıktan sonra Cennete girerler. İyiliği kötülüğünden fazla alanlar bir süre cezalarını çektikten sonra cennete girerler. Bu görüşleri ile Zerdüştiliğin İslam’la ne kadar ilinti içerisinde olduğu görülüyor. Allah bu işte. İnsan oğluna sürekli olarak aynı şeyleri söylemiş, aynı inanç ikliminin paylaşılması için kitaplar, Peygamberler göndermiş ve fakat insan , her şeyi mecrasından çıkartmak için elinden geleni ardına bırakmamış.
Her inanışta olduğu gibi bu inanca da çeşitli görüş ve düşünceler katılmıştır.Tevhid inancı kendi esas kaynaklarına göre "saf, berrak" bir halde iken zamanla işin içerisine ateşe tapınma(yani putperestlik) ön plana çıkmış. Bu gün Kürtlerin kahir ekseriyeti Müslümandır.
Yukarıda verilen bilgiler ışığında Kürtlerin/Zazaların İran’ın bir kolu oldukları düşünülebilir.
Fakat bu neyi çözer?
Hiçbir şeyi.
İş olmuş , bitmiş, Kürtler/Zazalar ayrı bir ırk olarak artık tarih sahnesine çıkmış ve hayatiyetlerini devam ettirmeye başlamışlardır.
İnsanlar Zazalar ile Kürtleri her ne kadar aynı kefeye koysalar da, eğer işin ayırım noktası konuşulan lisan ise, Kürtler ile Zazaların biri birleri ile hiçbir irtibatları yoktur. Çünkü her iki lisandaki bazı kelimenin ve rakamların benzerliğini ifade edecek ve bu biçimde bir irtibatın olduğu söylenecek ise, aynı irtibatın bu defa Farsça ile de pekala kurulabileceğini belirtmemiz gerekir. Zazaca konuşan bir arkadaşımız İran’a gitsin , iki ay içerisinde Farsçayı öğrenmiş olarak geri döner. Bir Zaza ile karşılaşan İran’lı belki de "siz bizim lisanımızı nasıl da değişik tarzda konuşuyorsunuz" diye o kişiye karşı açıklamada bulunabilir.
Dün doğu illerinden eski bir vekil arkadaşımız geldi. Kendisi ile sohbetimiz oldu.
O, "babam bize aslında Arap olduğumuzu söyler ve bunu delilleri ile ortaya koyardı. Bizim şeceremiz elinde idi. Kendisi Anne Babasından Arapça öğrenmiş değildi. Yöresel olarak geçmişte yoğun faaliyet gösteren, bu gün ise Devletin baskısı sebebiyle yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan Medreselerimizden birisinde Arapça eğitimi almıştı. Çok güzel konuşurdu. Benim amcalarım, dayılarım ve bir kısım yakın akrabam da aldıkları eğitim sebebiyle Arapça’yı bilirler. Ama ben bırakın Arapça’yı İlk Okula gidinceye kadar Türkçe’yi de bilmiyordum. O bakımdan ben kendimi bir Kürt olarak biliyorum ve bu duygumda bir değişikliğin meydana gelmesi mümkün değil, hanımım ise Türk. Evde Türklüğüne tek bir kelime söyletmez. Ama dışarıda Kürtlerin karşı karşıya kaldıkları muameleler sebebiyle , öylesine kızgın, öylesine üzgün ki, inanın tarif edemem. Neden insanlar empati yapmıyorlar, kendilerine yapılmasını istemedikleri bir şeyi başkasına yapmaktan çekinmiyorlar,ben bunu bir türlü anlamıyorum diyor" dedi.
Şimdi olaya bakın.
Bu kardeşimizin babası kendisine kesinlikle ırki mensubiyetlerinin Arap olduğunu söylermiş. Kendisi Kürtlerin yoğun biçimde yaşandığı bir bölgede doğduğu ve ana lisanının Kürtçe olması sebebiyle "ben kendimi Kürt biliyorum" ve bundan fedakarlık yapmam söz konusu değil diyor. Hanımı bir Türk ve o da evin içerisinde Türklüğüne bir tek laf söyletmiyor. Ya çocuklar!!! Bir dedeleri yönünden Arap, babaları yönünden Kürt, bir dedeleri yönünden belki Arnavut, anneleri yönünden Türk.
Irklar böyle bir şeydir işte.
Kim iman ve inancından fedakarlık yaparak, Irkını öne çıkarır ise inancında büyük kayıplar verir.