BUNA DA NE OLUYOR Kİ, KÜÇÜK BÜYÜK DEMEDEN HERŞEYİ SAYIP DÖKMÜŞ
(hesap gününde, ele verilen amel defteri için insanın söylediğine bakın)
Mallar ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak Salih ameller ise, Rabbinin katında sevap olarak da, ümit olarak da daha hayırlıdır. Kehf 46.
Enfal 28. Biliniz mallarınız ve evlatlarınız bir fitnedir. Şüphesiz ki Allah’ın indindeki, sevap ve ecir olarak daha büyüktür.
Kur’ani Kerimde ayetlerde geçene Fitneyi bugünün insanlarının anladığı biçimi ile bir bela, bir musibet olarak görmemek gerekir. Burada Cenabı Allah’ın verdiği mal ve evladın fitne olarak vasıflandırılmasından kasıt, bunların bir imtihan vesilesi olduğu yolundaki ikazdır. Kehf suresinde dünya hayatının süsü olarak kabul edilen mal ve evlatların Enfal suresinde birer fitne olarak gösterilmesinde, herhangi bir çelişki söz konusu değildir.
Mal ve evlatlar amacında kullanılır ise gerçekten hayatın süsü olarak varlıklarını sürdürürler. Mesela Yüce Yaradının vermiş olduğu mallarla, yollar, çeşmeler, yurtlar, yuvalar yapsanız, camiler, medreseler inşa etseniz, imarethaneler kursanız, fakir fukaranın geçimini temin etseniz, erzeli ömür denilen duruma düşen, çocuk veya genç olmakla birlikte, günlük yiyeceğini temin etmekten aciz insanlara Darul Aceze gibi geçimlik yerleri tesis etseniz, vakıflar kursanız, bu mal gerçekten hayatın süsü olur. Ve bir de İmran/Yocheved oğlu Musa, Meryem oğlu İsa, Amine güzeli Hz.Muhammed gibi evlatlar yetiştirseniz, Musaya Harun gibi bir kardeş, İsa’nın yanına Havariler gibi dostlar, Resullulahın yanına Hz.Ebubekir, Hz.Ömer, Hz.Osman, Hz.Ali gibi sahabiler yetiştiren analar, babalar olsanız, bu evlatlar ve mallar hayatın süsü değil de neyi olurlar?
Ama, helal, haram demeden çok mal edineyim, her tarafa hükmü geçen, yeri geldiğinde haksızlık yapmaktan çekinmeyen evlatlarım olsun derseniz , bunlar bir gün gelir sizin için içinden çıkılmaz bir fitne /ara bozan, ortalık karıştıran, bozgunculuk yapan, insanın başını belaya sokan/ olarak karşınıza çıkar.
Yüce yaratandan her şeyin hayırlısı istemek lazım.
Kıssada anlatılır ki, Hz. Musa Aleyhisselam Cenabı Allah ile görüşmelerini hep Tur dağında yapardı. Hoş Yüce Yaratan Hz.Musa ile istediği yerde görüşemez mi idi. Pek ala görüşürdü. Zira onun için zaman ve mekan
söz konusu değildir. Fakat dağların Ululuk ve Azameti ifade etmesi bakımından Peygamberler için çok önemli bir yeri var. Hz. İsa Aleyhisselam Zeytin dağında havarileri ile buluşur, yukarda belirttiğimiz üzere Hz.Musa Aleyhisselam Cenabı Allah ile görüşmeyi Turda yapar, Resulullah Efendimiz Hz.Muhammed(sas) Hira Nur dağında rabbine mülaki olmayı tercih ederdi. Hz. Musa Aleyhisselam Tur’a gidişlerinde yolunun üstünde bir fakir, garip adamla karşılaşırdı. O adam Hz. Musaya “bak sen rabbine gidiyorsun, ondan benim için hayır talebinde bulun, şu fakirlikten kurtulayım” dedi. Kıssa bu ya, Hz. Musa şahsın durumunu Cenabı Allah’a arzetti. Yüce Allah o kuluma söyle, bu durum kendisi için daha hayırlıdır söyle dedi. Hz.Musa Turdan dönüşte adamı yolunun önünde buldu. Ne oldu, talebimi Rabbine ilettin mi diye sordu. O da evet ilettim, fakat bu durum kendisi için daha hayırlıdır diye söyle dedi. Hz.Musa’nın her Tura gidişinde adam önüne çıktı ve Rabbine söyle bu durumdan beni kurtarsın dedi. Hz. Musa bu defa da o kulun isteğini Yüce Allah’a arzetti. Bunun üzerine Cenabı Allah Hz.Musaya “ o kuluma söyle bir koyun alsın ve onu gütsün” dedi. Hz.Musa durumu adama söyleyince o da bir koyun aldı. Sahibi olduğu koyun bahar ayında ikiz doğurdu. Sonra her defasında yavrular ikiz, üçüz doğurmaya başladılar. Adam öylesine zengin oldu ki, her vadi onun koyunları ile dolup taşmaya başladı. Cakasından geçilmez oldu. Sonra Hz. Musa Aleyhisselam yine bir gün tura giderken, bir kalabalık gördü ve bu kalabalığın içerisinden birisinin çok farklı sesler çıkardığına şahit oldu. Yanlarına yaklaştı, nedir ne oluyor diye sordu. Durumu anlattılar. Burada fakir bir adam vardı, sonra bir koyun sahibi oldu. Koyunları ikizer üçer doğurdular, ama o bunlarla yetinmedi, onun bunun malına mülküne de el koymaya başladı. Bu sayede çok ama çok zengin oldu. Büyük mal ve menalin sahibi olurca kavga etmeye başladı. Birisini öldürdü, kaçmak isterken yakalandı. Şimdi bu kalabalık kısas hükmünü uyguluyor ve adam canını kurtarmak için bağırıp çağırıyor dediler.
Nice insanlar tanırım ve bilirim, evlatları için, malları için, keşke olmasalardı da, bu işler başıma gelmese idi dediklerine şahit olmuşumdur.
Mal, mülk, evlat sayesinde, insanlar maddi ve manevi çok yararlar sağlayabilirler. Bu yararların, Allah’ın rızasının dışında kullanılmasıdır fitneye sebep olan.