BÜTÜNÜN BU EN BÜYÜK PARÇASINI UNUTMAYIN
Seferi Yılmaz’ın dükkanına bomba atılarak bir kişinin ölümü ve 8 kişinin yaralanması ile neticelenen olay, hiç kuşkusuz iddia edilen ETÖ davasının eylemlerinden birisi idi.
Güya Seferi Yılmaz örgütün dağ kadrosuna lojistik destek sağlayan önemli bir elemandı. O’nun cezaevi yatıp çıkmış olması, telefon dinleme kayıtları ile birleştirildiğinde bu düşüncenin doğruluğuna kanaat getirilmişti.
Yurt dışından Seferi Yılmaz’a önemli bir paket geleceği , Astsubay Mutkili Ali Kaya’nın da bu paketi ekibi ile birlikte takip ettiği söylendi.
O , bağlı olduğu Van’daki birliğinden özel bir görevle Şemdinli’ye gönderilmişti. Bu nedenle Seferi’nin dükkanının bulunduğu yerin krokisi çıkarılmış ve üzerine çarpı işareti atılmıştı.
Avrupa’dan gelecek paketin takip edildiği gün, Seferi Yılmaz’ın dükkanına atılan el bombası ile büyük bir patlama meydana geldi.
İnsanlar bombayı atan kişiyi arabasına koştuğu sırada takip edip yakaladılar. Araçta Seferi Yılmaz’ın dükkanının üzerinde çarpı işareti olan bir kroki, silahlar ve el bombaları buldular.
Astsubay halkın linç girişiminden, onu takip eden güvenlik güçlerinin "bu bizim adamımız, olayla bir ilgisi yok" diyerek kaçırması sonucu kurtuldu.
Ama olan biteni kameralar olduğu gibi kayda almış ve Mutkilinin yargının elinden bu delillere göre kurtulma ümidinin sıfır olduğu ortaya çıkmıştı.
Van Ağır Ceza Mahkemesi Ceza Usul Kanunun 250.maddesi uyarınca olaya baktı. Ali Kaya, Özcan İldeniz ve itirafçı Veysel Ateş’i 39 ar yıl cezaya çarptırdı.
O zamanki Kara Kuvvetleri Komutanının Mutkili için "tanırım iyi çocuktur" demesi fayda vermedi. Zira arabadaki el bombaları ile Seferi Yılmaz’ın dükkanına atılan el bombası aynı cinstendi. Zaten Mutkili Ali Kaya’nın Seferi’nin dükkanını o gün için tarassut altında bulundurduğu, buna görevli olduğu kabul edilmişti. Ancak Ali Kaya Mahkemedeki savunmasında "bizim Avrupadan beklediğimiz paket,Seferi’nin dükkanına bomba olarak düştü, bombayı atanlar biz değiliz demiş" ti. Fakat Avrupadan gelen el bombası ile kendi arabalarındaki el bombasının aynı cins olmasını nasıl izah edersiniz sorusuna ise cevap verememiş, eylemi yapanlar benim arabama da o bombanın bir örneğin koymuş olabilirler demişti.
O esnada Hakimler acaba, Ali Kaya’ya "Seferi’nin dükkanına bomba atmayı, o bombanın bir örneğini senin arabana koymayı ve olaydan sonra senin koşarak arabana gitmeni temin etmeyi becerenlerin, behemehal seninle iş birliği içerisinde olmaları lazım, yani her halukarda sen işin içindesin" diye sordular mı, bilmiyorum.
Mahkemenin verdiği karar temyiz edildi, Yargıtay, olayı "Askeri Suç" olarak değerlendirdi ve görevsizlik kararı verilmesini istedi. Van Ağır Ceza Mahkemesi kararında direnmedi, görevsizlik kararı verdi. Askeri Mahkme de bu kişileri derhal serbest bıraktı.
Şimdiiii.
Keser döner, sap döner, bir gün gelir hesap döner misali, Asker kişilerin işledikleri suçlarla ilgili yasada yapılan değişiklik, Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı ve yürürlüğe girdi.
Şemdinli davasının müdahil Avukatları, bu davanın artık Sivil Yargının görev alanına girdiği gerekçesi ile dosyanın Mahalline iadesini istediler. Bu arada Şemdinli davasının müzahir komutanı için de suç duyurusunda bulundular ve bu eylemin "organize bir terör olayı olduğunu,ülkeyi karıştırarak insanların sokağa dökülmesini temin ve arkasından Askeri bir vesayet rejiminin kurulması amacını taşıdığını, Astsubay Ali Kaya’nın bir başına asla böyle bir eyleme kalkışamayacağını, emir komuta zinciri içerisinde eylemin gerçekleştirildiğini" söylediler.
Şemdinlide yakalanan "ipin ucuna" bir anda "kördüğüm" atıldı.
TBMM sinin Şemdinli Araştırma Komisyonu Raporunu hazırlamış olmasına rağmen, Genel Kurulda görüşülmesi "mümkün" olmadı.
Ali Kaya ile irtibatlı kişinin(kendi sözü uyarınca) müthiş ağırlığı, Meclisin Araştırma Raporunu görüşüp, bunu "soruşturma" ya çeviremedi.
O hız,27.Nisan.2007 bildirisine kadar sürdü.
Arkasından Dolmabahçe toplantısı gerçekleşti.
Şimdi duyarlı hemen herkesin o toplantının içeriğini Sayın Büyükanıt açıkla demeleri boşuna. Zira o, yaptığı bir açıklamada, ben 27 Nisan bildirisine ne yazmış isem, Dolmabahçe toplantısının içeriği de odur, dedi.
27 Nisan bildirisi Dolmabahçe’de Ak Partiyi bölme planı olarak hayata geçti. En azından Büyükanıt bunu amaçladı. Ak Partinin yarıdan fazla Milletvekili listelere konulmayacak, seçimlerde Ak Parti güçsüzleştirilecekti. Ama bu plan gerek halkın basireti ve gerekse liste dışında kalanların sağduyusu ile tutmadı. Planın tutmama sebeplerinden birisi de,DYP ve ANAP birleşmesinin gerçekleştirilememesi idi.
Bütün bunlardan sonra söylemek istediğim şey şudur. Danıştay,Hırant Dink, Rahip Santaro, Malatya, Sarıkız, Ay ışığı, Eldiven,Atabaylar, Koşuyolu,Sauna, yer altı, yer üstü, deniz kıyısı bomba ve silahları ne ise, Şemdinli de odur.
Şemdinli Dosyasının bu aşamadan sonra görülme yeri Van Ağır Ceza olmayıp, Silivri’deki ETÖ yargılamasıdır.
Bütünün bu en büyük parçasını kimse buralarda unutamaz.