ÇOK BAŞARILI GEZİNİN ÖĞRETTİKLERİ
Peygamberimiz "siyhuv, tesihhuv"-Seyahat edin,sıhhat bulun diyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın gezisi bu hadisi şerife bir kez daha "saddakte" dedirtti.
Sayın Cumhurbaşkanın Diyarbakır gezisinin 2010 yılının son iki gününe denk getirilmesi, sanıyorum özenle seçilmiş bir tercihti.
Yeni yıla, yeni bir umut, yeni bir barış özlemi çeken bu insanların heveslerini kursaklarında bırakmayacak morale olan ihtiyaçlarını Cumhurbaşkanı fazlası ile giderdi.
Vilayeti ziyareti esnasında şehrin sorunları ile ilgili olarak Sayın Cumhurbaşkanına Vali bey tarafından brifing verildi.
Burada yatırımlara değinildi ve bölgenin en önemli sorunu olan sulama işlerinin yüzde 60 lar seviyesinde çözüme kavuşturulduğu yolundaki bilgi, müdahale ile % 5 ler düzeyinde gerçekleştiği açıklaması ile tashih edildi.
Böylece, başlatılan çalışmaların bitirilmesi halinde bu orana ulaşılacağı anlaşılmış oldu.
Vilayetten sonra, Sayın Cumhurbaşkanı Büyükşehir Belediye Başkanlığını ziyaret etti.
Belediye Başkanı Osman Baydemir Kürtçe olarak Hoş geldiniz, başımız gözümüz üstüne geldiniz dedi.
Osman bey, Kürt sorununun çözülmesi halinde bu ülkenin çok fazla gıpta edilen bir konuma geleceğini, yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin bu alanda atılacak çok önemli bir adım olduğunu ve özellikle tutuklu bulunan 1800 civarındaki seçilmiş belediye başkanları ile siyasilerin tahliyelerinin toplumsal barışa katkı sağlayacağını söyledi ve arkasından Sayın Cumhurbaşkanına Kürtçe-Türkçe bir sözlük hediye etti.
Bu hediye ile Osman Bey, lütfen bizi anlamaya çalışın, biz aslında yanlış bir iş yapmıyoruz, ulusal gerçeğimizi gün yüzüne çıkarmaya çalışıyoruz demiş oldu.
Sayın Cumhurbaşkanı da "bana hediye edilen bu sözlüğü büyük bir memnuniyetle aldım" demekle, "SİZİ EN İYİ BİZ ANLARIZ" mesajını verdi.
Belediyedeki konuşmasında Sayın Cumhurbaşkanı birkaç defa üstüne basa basa "yanlış anlamalara sebebiyet verecek, gizli ajandalar oluşturmamamız gerekir, bu ülkenin sosyolojik gerçekleri vardır, biz bu gerçekleri görüyoruz ve ortaya çıkan sorunları halletmek için, canla başka çalışıyoruz" dedi.
Kan ve gözyaşı ile bir şey elde etmenin mümkün olmadığı vurgulandı.
Bunu tercih edenlerin en çok da bölge insanına zarar verdiğini herkesin görmesi gerektiği ifade edildi.
Belediye ziyareti sonrasında Osman beyin verdiği yemekte bir arada idik.Diyarbakır halkının Sayın Cumhurbaşkanına göstermiş olduğu teveccühü sordum, ne diyorsunuz dedim.
Bizim de çok çabamız oldu dedi.
Osman beye Sayın Başbakanın TBMM sinde Bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmayı hatırlatarak, "Sayın Başbakan Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı üst kimliği altında hepimiz bir ve bütünüz, Kürtlerin sorunlarını sonuna kadar savunuyorum, ama Kürtçü değilim, aynı zamanda Türkçü değilim sözü BDP nin de olmasını arzuladığı bir şey değil mi idi, neden eleştirdiniz, neden en küçük bir teşekkür beyanında bulunmadınız sözüm sükutla geçişti.
Nebi Camiinde Cuma Namazı kılındı. İmam Kur’anı Kerimden aşağıda meallerini verdiğim ayetleri okudu.
Birinci rekatta Fatihadan sonra,
Ancak o kimselere dokunmayın ki,sizinle aralarında anlaşma olan bir kavme sığınmış bulunurlar. Yahut ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı gönüllerine sığdırmayıp, tarafsız olarak size gelmişlerdir. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı, onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak dururlar, sizinle savaşmayıp size barış teklif derlerse, Allah, sizin için onlar aleyhine bir yol vermemiştir. Ayetlerini okudu.
İkinci rekatta ise, yine Fatihadan sonra "Ey insanlar doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve biri birinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki, Allah yanında en değerli ve en üstününüz, Ondan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir ve her şeyden haberdar olandır" ayetlerini okudu.
Hoca bu yolla başka kabilelerin varlığını kabullenmenin İslami referanslarını vermiş oldu.
Sayın Cumhurbaşkanı çok büyük sevgi ve ilgi ile karşılandı.
Halk ile iç içe olduğu her yerde onların sevgilerine mukabelede bulundu. Cuma Namazından sonra Ulu Camiye kadar olan yürüyüş sırasında Sayın Cumhurbaşkanına gösterilen ilgi, çok az faniye nasip olacak sevginin ifadesi idi. Burada Sayın Başbakanın geziyi yorumlarken söylediği gibi, O, 73 Milyon İnsanın temsilcisi olarak, çok şükür sözlü veya "el işareti" şeklinde olsun fiili bir tavırla karşılaşmadı. Diyarbakır’ın bir kısım insanının çok sevdiği o zafer işareti bu defa hiç yapılmadı.
Sayın Cumhurbaşkanı Diyarbakır’ın Kültürel zenginliklerine hayran kaldı. Bir müze şehirde yaşandığını, hangi kapıyı açarsanız açın, yepyeni bir kültürel doku ile karşılaşılmış olduğunuzu görüyorsunuz, bu çok mükemmel bir şey dedi ve bundan büyük memnuniyet duyduğunu ifade etti.
Keçi burcundan "ESFEL" bahçelerini seyreder iken gözleri bu kadim şehrin güzellikleri ile bir kez daha"aydın"lanmış oldu.
Keçi burcunun iç mekanının ziyareti, artık iplerin koptuğu bir an oldu ve Sayın Cumhurbaşkanı "BURAYI HİMAYEME ALIYORUM" dedi.
Osman bey alkışı başlattı, ben kendimi ağlamaktan zor tuttum.
Gezinin özetine gelecek olur isek,
Sayın Cumhurbaşkanı batı illerimizin % 70 ler seviyesinde gerçekleşen devlet eli ile sulama işinin, bu bölgede % 5-10 lar seviyesinde kaldığını ve çok geniş tarım arazilerine sahip olmasına rağmen, bölgenin en önemli sorununun "işsizlik" olduğunu gördü.
"Bölgede terör oldukça iş adamı gelmez" görüşünden kaynaklanan yükün, sadece bölge insanına havale edilmesinin yanlış olduğu anlaşıldı.
Ve Diyarbakır’ın hasreti ile yanan bir çok uluslar arası şebekenin ekmeğine yağ sürülmesine sebebiyet verecek hiçbir ihmalin olmaması gerektiği, Devlet katında bir kez daha ortaya çıkmış oldu.