DERİN KUYULAR
Tuncay Güney’in Ergenekon ile ilgili itiraflarından önce PKK itirafçısı Abdulvahap Aygan Derin Devletin Derin kuyuları hakkında bilgiler vermişti.
Bildiğiniz üzere Abdulvahap Aygan önceleri PKK ya katılan, orada önemli görevler ifa eden, ancak yaşananları hazmedemediği için örgütten ayrılıp itirafçı olan birisi.
Halk PKK itirafçılarına bölgede iftiracı derdi.
Çünkü bir süre örgüte girmiş, iç yüzünü görmüş ve sonra ayrılmış , Devletin yanına geçmişsiniz. Orada olan bitenleri anlatıyorsunuz. Şimdi orada olan bitenleri anlatmak meselesine gelince., elbette dağda yaşamın adı silahtır. Silahlar konuşur. Her yerde her zaman.
Beyinlere hükmeden ekolu bir ban sesidir.
Kurşundur.
Konuştuğu zaman sadece ve sadece "ölüm" kusar.
Bu itibarla orada "kural" aramak, "hukuk" aramak, hak ve hürriyetlerden söz etmek, fikir üretmek, görüş açıklamak, olan bitenlerden aklınıza yatmayanları birisine ifade etmek kesinlikle mümkün değildir.
Dağlar aslında özgürlük alanlarıdır.
Ancak birisi "dağı" sahiplenmeye görsün.Bütün genişliğine rağmen, hapishaneden beterdir.
Hapishanenin bile kuralı vardır.
Dağın yoktur.
Abdulkadir Aygan bu silahları anlattı yıllar yılı.
Ama o bir şeyi daha anlattı.
İtirafçı olduğunda, yani Devletin yanında bulunduğunda insanların neler yaptığına şahit oldu.
O , dağda yaşananları insan hakkına, hukuka uygun bulmamıştı.
Ama o da ne,
Hakkın , hukukun olduğu,
Herkesin bir kurala göre hareket etme mecburiyetinde bulunduğu insanlar da, aynı şeyleri yapıyorlar.
İşleri güçleri, vatana , millete yönelen haksız eylemleri defetmek olan insanlar maalesef dağdakilerden beter eylemler içerisindeler.
Haksız yere mal gasbediyorlar,
Uyuşturcu ticareti yapıyorlar,
İşkence yapıyorlar,
Dağa adam kaldırıyorlar,
Durduk yere adam öldürüyorlar,
Toplu katliam yapıyorlar,
Irza, namusa tecavüz ediyorlar,
Ölüm kuyuları açıyorlar,
İçerisine asit doldurup,
İNSAN ERİTİYORLAR.
Ve Abdulkadir Aygan, bu defa onlardan da döndü, kaçtı, çok uzaklara gitti.
İsveç’e sığındı.
O şimdi Kürtlere de , Devlete de ihanet etmiş birisi olarak kıyıda , köşede hayat mücadelesi veriyor.
Mazlum Kürtlerin hakkını savunmak için dağa çıktı.
Olanları görünce Devlete sığındı.
Derin Devletin yaptıklarını görünce bu defa İsveç devletine kaçtı.
Abdulkadir Aygan’ın yaşadığı paradoks, aslında bu ülkede herkesin sorunu.
Fethullah Gülen Hocanın yaşadığı bundan farksız bir şey mi?
Abdulkadir dağda yaşananları zaten Devletin çeşitli birimlerine yıllar yılı anlattı.
PKK nın yaptığı yanlışlıkları Devlete anlatırken , Devletin yaptıklarını şimdi çok uzaklardan birer birer fahşediyor.
Asit kuyularından, buralara insanların atılarak nasıl eritildiklerinden söz ediyor.
Yalan atıyor diyorlardı.
Böyle bir şey asla olmamış diye diretiyorlardı.
Ama ne oldu?
Silopi ve çevresinde açılan her kuyudan kemik parçaları ve elbise kırıntıları çıkıyor.
Nasılmış?
Hani böyle bir şey yoktu.
Söylenenler yalandı.
Aynı iddiaları bu defa Kürt olmayan Tuncay Güney dile getirdi.
Tuncay Güney’in Ergenekon Terör Örgütü için safsata diyenlere en güzel cevabıdır, kuyulardan çıkan insan kemikleri.
Ergenekon’un Kuzey Irak’a DEVLET DENETİMİNTE silah taşıdığı, bu silahların bir kısmının Barzaniye,bir kısmının da Örgüte verildiğine artık kim yalandır diyebilir.
Adamın söyledikleri bire bir ortaya çıkıyor.
Delilli , ispatlı.
Ergenekon terör örgütünün , ülkedeki diğer bütün terör örgütleri ile irtibat içerisinde bulunduğuna dair Savcı Zekeriyya Öz’ün değerlendirmelerinin ne anlama geldiğini, "ASİT KUYULARI" çok güzel izah ediyor.
Ve örgütlere Devlet tarafından verilen silahlar… bunlar Devlet silahları Devlet. Lamı cimi yok.
Şu anda hepimizin fal taşı gibi gözümüzü açmamız gerekiyor.
Nasıl bir oyunla, nasıl bir tezgahla karşı karşıyaymışız.
İşte o nedenle diyorum ki,
Savcı Zekeriyya Öz beye,
1993 yılı sonbaharında Kulp Şenyayladan Peynir Yapmaktan dönen köylülerden 11 inin üzerine kurşun yağdırılarak öldürülmesi olayı ile ilgili dosyayı da lütfen inceleme kapsamına alın.
Bu olayla ilgili soruşturma evrakı, Diyarbakır Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi Savcılarının elinde bulunuyor.
Daha ötesi,
TBMM si İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun aynı konu ile ilgili raporu da çok önemli. Zira bu raporla Savcıların sahip olmadığı bilgilere ulaşıldı.
Büyük acılar derin kuyulara sığmaz oldu.