DİYALOG
Çocukluğumda,Hırıstiyan ve Yahudilerin(özellikle de Yahudilerin) Müslüman çocukları iğneli fıçılara koyarak , damarlarındaki kan tamamen çıkıncaya kadar çevirdikleri,çocuklar arasında konuşulurdu.
Bizim yaşadığımız çevrede bu dinlere mensup insanlar kalmamıştı. Fakat ben ilçemizin BERBER mahallesinde duvar yıkıntıları arasında oynadığımız yerin Kilise olduğunu öğrenmiştim.
Sebebini çok fazla bilmiyorum. Yıkık duvarlar üzerine çıkar , avazımız çıktığı kadar Allahuekber derdik.
Sonraları ilçemizin 3 önemli mahallesinden birisinde Yahudiler, birisinde Hırıstiyanlar ve diğerinde de Müslümanların oturduğunu öğrendim. Hemen belirteyim biz,Müslüman mahallesinde ve sütünlar arasında bulunan kitabede,Osmanlıca olarak "bu KASRI inşa eden Mehmet Ağadır. 1816 da yapıldı ve Güzel bir KONAK oldu" ibaresinin yazılı olduğu alt katında 6 ve üst katında 6 odası olan(toplam 12 odalı), odaları eski Çermik Mermerinden yapılma(Nehit Taş) Eyvana açılan ve 2 ayrı tuvaleti olan binada otururduk.
Vekilliğim sırasında ilçemizde Yahudilerin oturdukları Mahallede,onların izini aradım.
Küçük bir Sinagogu tespit ettim. Sinagog’un SUNAK’I , Su Kuyusu, kapı girişinde İBRANİCE İBARESİ ve iç alanda ibadet yeri hala varlığını koruyor. Ancak iç ibadet alanı yıkılmak üzere idi. Ağaç desteklerle ayakta duruyordu.
Sinagog’un onarılıp Turizme açılması için gösterdiğim gayret neticelenmeden , vekillik bitti, iş yarım kaldı. Onarımına başlanan Çermik hamamı gibi.
Çok küçük yaşta İlçeden Diyarbakır’a gelince ev(aile) hasreti çekmeye başladık. Çocukluğumda duyduğum o tehlikeli fıçı hikayelerine rağmen Melikahmet semtinin iç kısımlarındaki Hırıstiyan mahallesinde kirada oturan bir öğretmen akrabanın evine gitmeye başladım. İşte o zaman Müslüman çocukların iğneli fıçılara atıldığı hikayesinin nasılda bir tezvirat olduğunu öğrendim.
Çünkü Hırıstiyan Mahallesindeki Diyarbakır’ın o en eski yerli insanlarının , bugün bizim kimi mahallelerimizde oturan insanlarla , mukayese edilmeyecek kadar kültürel zenginlik içerisinde olduklarını gördüm.O insinların maalesef büyük çoğunluğu/belki de tamamı/ o yerleri terkettiler, gittiler.
İsmini vermiyeyim, şu anda oğlu Meryem Ana Kilisesinin yönetiminde olan tanıdık bir Hırıstiyan vatandaşımız(Vefat etti, toprağı bol olsun) özellikle tehcir yıllarında …ler bizi çok kırdı derdi.
Şimdi Sur İçi Belediye Başkanı Abdullah Demirtaş Diyarbakır Din Adamları Yardımlaşma Derneği(DİYADER) mensupları ile bir toplantı yapmış, onların sorunlarını dinlemiş ve Sur İçi’nin Dineler arası Diyaloğ Merkezi olacağını ve bu konuda ellerinden gelen gayreti göstereceğini ifade etmiş.
Bilmiyorum, o toplantıya sadece İslam Dinine Mensup Hocalar(Din Adamları) mı katıldı, yoksa, diğer dinlere mensup vatandaşlarımızın temsilcileri de davet edildiler mi?
Sur içinde/Diyarbakır’da/ diğer din mensubu insanlardan ne kadarı kaldı ki?
O bakımdan Sayın Başkan , dinler arası diyaloğu sağlamada nasıl bir materyale sahip?
Bu insanlar binlerce yılın kadim kültür ve medeniyetini temsil ediyorlardı. Şimdi aramızda olsalardı, hayat tarzlarını, dünya meselelerine bakışlarını, diyaloğ ve hoş görü kültürünün değişik örneklerini görme,bizim onlardan, onların bizden ders alma fırsatımız olsa idi, kötü mü olurdu?
Kabahat bizde veya onlarda. Artık yoklar.
Tabii ki sur içinde ilimizin ilk mensuplarının sahibi oldukları çok sayıda kilise var. Bu kiliselerin ihtiyaçlarının karşılanması, restorasyonu gibi konular da çok büyük öneme sahip. İçkaledeki Gregoryan Kilisesinin /Oradaki bütün eserlerle birlikte/ilk restorasyon işine 3 trilyon para gönderilmesini sağlamıştım. Biraz uzak kaldım. Şimdi ne durumda… Yakında oraları gezeceğim ve toplayacağım bilgilerle ilgili yerlere yazılar yazacağım.İnşaallah.
Dinler arası diyaloğ. Güzel bir tanım. Dinler ,mezhepler arası kavgadan bu noktaya gelmek ve İslam Dinine mensup , hocalık yapmış kişilerin huzurunda söylenen bu sözden kimsenin gocunmaması, insanımızın çektiği çileyi nasıl da izah ediyor.
Kavgadan bıkmışız.
Kendi Cennetimizi kazanacağımıza, başkasının Zebaniliğine soyunmak,demek ki, geride kalmış.
O halde Cehennem fokur fokur niye kaynıyor.