DİYARBAKIRSPOR
Diyarbakır’ın hatırladığım çok köklü 5 takımı vardı.
Ay spor,
Hava Gücü,
Kara Gücü,
Dicle Spor ve
Yıldız Spor.
Bu takımlar arasında Şampiyonluk hep Dicle Spor ili Yıldız Spor arasında paylaşılırdı. Bazen Yıldız, bazen de Dicle şampiyon olurdu.
Benim ilçeden/Çermikten Diyarbakır’a geldiğim 1962/63 lü yıllarda hep Yıldız Şampiyon olurdu. O sebepten olacak ki, ben de Yıldız’lı idim. Daha sonraki yıllar Dicle Spor şampiyon olmaya başladı.takımımın şampiyonluğu kaçırdığı yıllarda çok üzülürdüm.
Neyse ki,Bilahare Yıldız ile Dicle takımları birleşti ve Diyarbakır Spor doğdu.
Formamız sarı rengini Yıldız’dan, yeşil rengini ise Dicle Spordan aldı.
1962/63 yıllarında Çermik’ten Diyarbakır’a geldiğimde hakiki Galatasaray’lı idim. Hala öyleyim. Ama bir iki defa daha belirtmiştim yine hatırlatayım. Galatasaray ile Diyarbakır Spor’un 1.ligde yaptıkları ilk maç öncesinde ne yapacağımı şaşırmıştım.
Karışık duygular içerisinde sahaya gittim.
Ama statta Galatasaray tarafına değil de Diyarbakır Spor tarafına yöneldim.
İşin rengi daha ossaat belli olmuştu.
Bizim Tribündeki herkes gibi ben de takımımız sahaya çıkınca "Diyyar Bakır, Diyyar Bakır" diye tezahürat yapmaya başladık.
Kendimi test etmiş, memleket sevgim ortaya çıkmıştı.
Oturdum ağladım.
Diyarbakır Spor yıllarca bizi kah sevindirdi, kah üzdü.
Onun sevinci de, kahrı da başımızın üstüne.
Ne de olsa Memleketimizin en önemli parçası, hatta bütünü, yani memleketin ta kendisi.
Çünkü insanlar kaç konuda bu kadar hem fikir olurlar ki?
Hepimizi bu kadar ilgilendiren Diyarbakır Sporun problemleri de elbetteki bizim sorunumuz.
Vekilliğimiz sırasında takımın sorunları ile ilgili olarak bir çok toplantıya katıldım. Ama benim maddi imkanların gerçekten çok sınırlı olduğundan bu konuda ciddi manada el atmam mümkün olmadı.
Ama bu memleketin gerek içeride , gerek dışarıda çok zengini var.
Onlardan kimilerinin sorunlara el atma çabaları oldu.
Mesela Şiyar Mehmetoğlu çok ciddi emek sarfetti takımı düze çıkarmak için.
O , takımın kurumsal bir kimliğe kavuşmasını istiyordu. Bir ara isterseniz, takımı bana verin, gelirinden de, giderinden de ben sorumlu olayım. Başka kimsenin katkısına ihtiyacım yok diyordu.
Takımın sorunları görüşülür iken tabii ki ilk önce borçları gündeme taşınıyordu. Bir defasında alacaklıların listesi önümüze geldi. Ben tebessüm ettim. Vekil arkadaşlar niye gülüyorsun dediklerinde, "bakın kimilerinin ne kadar külliyatlı alacağı gözüküyor, oysa ben ilimde hemen herkesi tanıyorum, şu , şu kişiler nereden parayı bulmuşlar da kulübe borç vermişler?" diye söyledim.
Neyse geçelim. Geçmişe mazi derler.
Geçen hafta Diyarbakır’da Söz Gazetesi ve Televizyonu Genel Yayın Yönetmeni Sayın Ömer Büyüktimur’un odasında Sivas Spor Başkanı , Yardımcısı ve Diyarbakır Spor Başkanımız Sayın Abdurrahman Yakut ve Gazetemiz Yazarı Saffet Azbay ile çeşitli konuları görüştük. Tabii daha çok onlar konuştular , bendeniz dinledim.
Konuşulan konuların başında ,Diyarbakır Sporun sorunlarını nasıl çözeceği idi.
Mesela Başkan Abdurrahman Yakut bey , Diyarbakır Sporun kendi öz kaynaklarına yönelmesinin ne kadar önemli olduğunu anlatırken şu örneği verdi. Ben dedi, geçen ay amatör kümede top koşturan arkadaşlarımızın maçına gittim ve iki gencimizin süper oyununu gözlemledim ve bu çocukları not ettim. Maç sonrasında galip gelen takımız oyuncularına 150 tl, mağlup olan takımımız sporcularına da 100 er tl verdim. Onlar çok memnun kaldılar. Meğer şimdiye kadar hiçbir Diyarbakır Spor yöneticisi gidip de amatör kümede oynayan arkadaşların maçını seyretmemiş. Sen kendi öz kaynağına yönelmez isen, sürekli dışardan futbolcu alarak bu işi götüremezsin, yani taşıma su ile değirmen dönmez dedi.
Ben Abdurrahman beyin görüşlerine katıldım ve kendilerini tebrik ettim. Ama yapmamız gereken çok önemli bir konu var, eğer biz takımın kurumsallaşmasını temin etmez isek, takımın hiç kimseye muhtaç olmayacağı biçimde gelir kaynaklarını oluşturmaz isek, sürekli bu problemleri yaşar dururuz.
Başka yolu yok.
Takım kurumsallaşmalı, gelir kaynakları oluşturulmalı.
Ve oluşturulacak bu gelir kaynağı yasal güvenceye alınarak, hiçbir şekilde takımın başına gelecek kişiler tarafından elden çıkarılmasına fırsat verilmemeli, kanuni yönden ipin ucu sağlam tutulmalı,
Ondan sonra da takımın başına, gerçekten bu işten anlayan profesyonel yöneticiler getirilmeli,
Ve
Hiç olmaz ise takımda her maçta,
Hük Nezir gibi,
Boğa gibi,
Şorrik Veysi,
Hoşhoş Emin
Veya
Ceylan Emin gibi,
Yüreği ile oynayacak,
Diyarbakır çocukları,
kurulacak olan Diyarbakır Spor okulundan geçerek takıma alınmanın yolları bulunmalı.
Hiç kimseye kaf dağını işaret etmiyorum. Bu iş çok kolay ve basit.
Bir defaya mahsus olmak üzere bütün Diyarbakırlıları taşın altına ellerini sokmaya,
Şehir dışında bir stadyum yaparak, şehir içerisindeki sahayı arsa,arazi mafyasına peşkeş çekmeden,Diyarbakır Spor Vakfına bağışlayarak , batılı örneklerinde olduğu gibi küçük , şık gelir getirecek çay bahçeleri, yemek salonları oluşturmaya ,
Kurulacak Diyarbakır Spor vakfına Devletin hangi ödeneğinden, hangi faslından olacak ise para, arsa, arazi bağışlamaya davet ediyorum.
Böyle bir vakfa benden peşin 1 Milyar lira.
Gücüm bu ne yapayım.
Saffet Azbay’a söz verdim ve yazdım.