EN İYİ CEMAAT

Türkiye’de yüzlerce ve belki de binlerce Cemaat vardır. Cemaatlerin birer sivil toplum kuruluşu olduğunda şüphe yok.
İnsanlar bireysel özellikleri çok ağır basan varlıklar olmasına rağmen , kendi başlarına yaşayamazlar. Hayatlarını idame ettirmek için her zaman ve her yerde birilerine ihtayaç duyarlar.
İnsanlar akıllı varlıklar. Buldukları ile yetinmemişler, yetinmeyecekler. Daha güzele, daha iyiye gitmek için bugüne kadar var güçlerini kullandılar, bundan sonra da kullanmaya devam edecekler.
Bu gidişi kimse durduramaz. Zira böyle bir durum insanın fırtarına/doğasına aykırı.
Şöyle düşünün , bir kişiye deyin ki,bütün köşkleri, sarayları, denizi, ormanları, ağaçları, yeşillikleri , mesire yerleri, deniz taşıtları ile sana İstanbulu veriyoruz. Ancak bir başına yaşayacaksın ve ömrünün sonuna kadar böyle devam edeceksin. Veya Anadolunun ücra köşesinde bir köyde birkaç insan ile birlikte ömür süreceksin, tercihini yap deseler, emimim aklı başında milyarlarca insandan bir teki bile ilk öneriyi kabul etmez.
O yüzden değilmidir ki, "şerefül mekanu bilmekin/ yani bir yerin güzelliği/şerefi o yerde yaşayanlar iledir" demişler. Bu sözün hadisi şerif olduğu da rivayet edilir.
İnsanlığın en ilkel toplumu kabul edilen klanlarda bile insanlar bir arada yaşamışlar. Afrika da hala gizemli bir hayat süren Pigmeler , bir başlarına değil, toplu olarak yaşıyorlar.
Modern toplumlarda ise,birlikte yaşamak adeta olmaz ise olmaz bir kuraldır.
Bu tür toplumlarda fertlerin, etraflarında biri sürü insanın varlığına rağmen, mutlu, huzurlu bir yaşantıyı tek başlarına  sürdürmesi imkansızdır.
Bununu örnekleri yokmudur? Var elbette. Ancak bu tür hayat sürenlerin büyük çoğunluğu ya bohem bir hayat tarzını seçmişler, yani hayata küsmüşlerdir veyahut kimi kimseleri yoktur yokluğa mahkum edilmişlerdir. Her iki hal de bir acziyetin, hayal kırıklığının/inkisarın, hayata ve eşyaya küsmüşlüğün ifadesidir.
Günümüzde sivil toplum kuruluşları, dernekler, vakıflar, tarikatlar, birlikler, resmi ve özel kuruluşlar toplumsal yaşamın en önemli kuruluşlarıdır.
Şimdi ülkemizde Osmanlıda döneminde sivil hayata yön veren tekkeler,  zaviyeler, vakıf ve dernekler kapatıldı. Güya insanları miskinliğe sevkeden kuruluşların kapatılması, toplumun zinde bir yapıya sahip olması temin edildi.
Bugün tekke ve zaviyeler yok, ama dernekler ve kimi vakıflar adı altında aynı görevlerini şimdi de devam ettiriyorlar.
Uygulamada milletin olduğu kadar Devletin de ya bizzat sahiplendiği veya hizmetlerine göz yumduğu çeşitli tarikat ve cemaatler var.
Mesela Mevlevi tarikatı ve bu tarikatın yaptığı hizmetler bizzat Devletin koruması altındadır.
Hacı Bektaşi Veli Vakfı ve buna benzer vakıf ve dernekler hür ve serbestçe hizmet etmektedir. Mesela Cem Vakfının Cem evleri ile  ilgili çalışmaları, cem törenleri, yeni cem evleri oluşturma çalışmaları tüm hızı ile devam ediyor.
Askerlere ait bir sürü vakıf ve dernek var. Buralarda hemen her gün çeşitli toplantılar yapılıyor.
Alın size Encümeni Daniş. Bu kuruluşu şimdi yeni yeni öğreniyoruz. İçerisinde siyasiler, iş adamları, yazarlar, çizerler ve hepsinden önemlisi eski Genel Kurmay Başkanları var.
Oturuyorlar,konuşuyorlar, hükümetler hakkında ahkam kesiyorlar, Milli Eğitime el atıyorlar ve hükümeti devirdikten sonra Milli Eğtim Bakanlığının başına İstanbul Üniversitesinde gizli odalarda başörtülü öğrencilere baş açma operasyonları/senaryoları düzenlemekle iştihar eden Nur Serteri getirmeyi planladıkları ortaya çıkıyor.
Şu anda ETÖ davasından yargılanan onlarca kişi  ile birlikte Cumhuriyet Mitingleri düzenleyen  ve bu mitinglerle güdülen amacın Hükümeti Devirmek olduğu ortaya çıkan Nur Serter, normal yollarla mı Bakan olacakmış? Hayır Encümeni Daniş ihtilal yaptıracak Nur Serter bakan olacak!!!
Yine alın size Hür ve Kabul Edilmiş Mason Dernekleri/Locaları. Bu localara giriş için bin bir türlü kural, özel giysiler ve ayinler var. Bizzat Atatürk tarafından yasaklanan bu derneğin ayinleri bu gün dünya Müslümanlarının büyük çoğunluğunun kabul ettiği ehli sünnet akidesinde yok.
Zaten aklı başında Müslüman bu türden davranışları,hareket , kılık, kıyafet ve ritüelleri gerek kendi dini adına(kimi tarikatların ağza, karna/batna bıçak saplama veya hay huylarla kendinden geçme seanslarını) ve gerekse başkalarının(Mason Localarındaki ayinleri) asla kabul etmez. Bunları "sapkınlık" olarak görür.
Peki kendisine Genelkurmay Başkanının kızdığı, eleştirdiği, gelişmelerinden rahatsızslık duyduğu ve güçlerini küçümsediği açıkça belli olan Fethullah Gülen’in sadece ve sadece öğütlerine uyarak dindar bir şekilde ilim, fen, teknik, ekonomi alanında gelişmeye çalışan insanlar ki bunlara  cemaat deniyor, hangi sapkınlık içerisindedir?
Türkiye de ve dünyanın dört bir yanında eğitim kurumları açan bu insanlardan şimdiye kadar kim ve hangi suçlarından dolayı şikayet etmiştir?
Hırsızlık  mı yaptılar? Cana  mı kıydılar  ? İzzet ve Namuslara tasaddide mi  bulundular? Gece yarılarına kadar kafayı çekip, caddelere, evlere, hatta yatak odalarına mı pislediler, ortalık yere mi kustular? Onun bunun parasını  mı gasbettiler? Dolandırdılar mı? Yalan,talan peşinde mi koştular? Başkalarının yaptığı kötülükleri daha fazla yazarak midenizi bulandırmak istemiyorum.
Ama kendilerinden şikayet edilen bu insanlar bırakın Türk çocuklarını, ABD nde kurdukları okulda  eğitime aldıkları çocukları, o ülkenin bilim olimpiyatında ikincisi yaptılar. Rusyada öyle, Senegal de öyle. Bu işin dünyada bu güne kadar bir örneği yok. Bir zamanlar ABD nin Türkiye ile birlikte kimi ülkelerde kurdukları Maarif Kolejleri bile onların seviyesine ulaşamadı. Üstelik Maarif Kolejlerini ABD devlet kuruyordu, bu okulları ise Anadolunun kadirşinas, vefakar, cefakar, fedakar insanları kuruyor. Aradaki fark bu.
Onlardan kimi insanlar ne diye şikayet ediyor , biliyor musunuz?
"NASIL BU KADAR İYİ OLABİLİYORLAR" iyi mi? Gel de cevap ver.
İYİLİKTEN ŞİKAYET EDEN BİR TOPLUM HAYRA ALAMET SAYILMAZ.
Bu insanlar hem Türk İnsanına ve hem de görev yaptıkları Amerikalı, İngiliz, Fransız, Senagalli,Tanzanyalı,Etyopyalı,Endonazyalı,Pakistanlı,Afganistanlı,,Malezyalı,Singapurlu,Taylandlı, Tayvanlı, Bosnalı, Iraklı çocuklara iyi bir eğitim , iyi bir iş, iyi bir ilim,fen ve teknik adamı olun,ama bunların yanında hepsinden önemlisi ülkenizin çok iyi bir vatandaşı/insanlığın ahlaken, edeben en iyi varlığı olun diyorlar. Bunun neyi kötü?
Bizim esasen üzerinde durmamız gereken konu, Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun geçirdiği elim kazada bulundukları yerin tespiti üzerine olay yerine 4 saat yürüyerek giden Cihan Haber Ajansı muhabirinin ,Askeri Helikopterin Pilotu tarafından, çalıştığı Ajansın öğrenilmesinden sonra akşamın dar vaktinde dondurucu soğukta helikoptere alınmayarak, orada bir anlamda ölüme terkedilmesine sebep olan düşünceyi kim,nasıl aşıladı? Mühim olan bunu sorgulamaktır.
Ben onlara ters bakmaya kıyamıyorum.