FAKİRLİKLE CUMHURİYET BİR ARADA YAŞAMIYOR

Cumhur fakirse, Cumhuriyeti kurması, yaşatması mümkün olmuyor. Ancak Cumhur zenginleşince, bu defa fakir bir demokrasiye katlanamıyor.

                                                 

Dünyanın fakir ülkelerine bakın. Hiçbirisinde Cumhuriyet adı altında bir yönetim biçimi yoktur. Varsa da isim olarak var, cisim olarak yoktur.

İnsanlar zenginleştikçe yönetimde de söz sahibi olmak istiyor ve gün geliyor onun mücadelesi içerisinde kendisini görüyor.

29.Ekim.1923 tarihinde Cumhuriyet ilan edildiğinde, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları oldukça fakir, yoksul insanlardı.

Özellikle Anadolu’da yaşayanlar, hele Doğuya Güneydoğuya gidildikçe adeta kuvtu ya yemuvt-ölmeyecek kadar yiyecek- bir hayat tarzı içerisinde idiler. O sebeple kurulan Cumhuriyetin ne anlama geldiğini pek bilmiyorlardı.

Zaten 1923 ten 1946 yılına kadar geçen dönemde Cumhurun temsil edildiği bir Meclis yoktur.

Ülkeyi Cumhuriyet halk fırkası, şimdiki adıyla Cumhuriyet Halk Partisi yönetmiştir. 1946 yılında Çok Partili seçime gidilme kararı verilmiş ve Celal Bayar’ın başkanlığında kurulan Demokrat Parti 66 Milletvekili ile TBMM sinde temsil edilme imkanı elde etmişti.

Asıl çok partili hayata geçiş, 1950 yılında yapılan seçimlerle gerçekleşmişti.

Her ne kadar CHP si 1950 yılından sonra tek başına hiçbir zaman bu ülkede iktidara gelememiş ise de, partinin ilkeleri olan 6 okun, Anayasada yer alması, onun her zaman iktidarın gerçek sahibi olarak algılanmasına sebep olmuştur.

Bu ilkelere şimdiye kadar kimse dokunamadı.

03. Kasım. 2002 tarihinde yapılan seçimlerde Ak Parti oyların % 38 ini ve TBMM si üyeliklerinin 363 ünü alarak tek başına iktidar oldu.

Aradan tam 11 yıl geçti.

Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasanın başlangıç ve ilk 5 maddesinde ifadesini bulan ilkelerine bugüne kadar kimse dokunamadı.

Cumhuriyet Halk Partisi bu ilkeleri Askeri Vesayet ile bugüne kadar korudu.

Tümüyle olmasa bile önemli ölçüde Ak Parti iktidarı ile Askeri vesayet köşeye sıkışmış bulunuyor.

Aslında askerler önemli biçimde hatalar yapmamış, CHP nin ilkeleri ve emirleri doğrultusunda akla hayale gelmedik yanlışlıklara imza atmamış olsa idi, belki de ülkede biteviye tutturulmuş olan düzen!!! Hiçbir şekilde yara bere almamış olacaktı.

2002 yılından sonra Askerler iktidarın ellerinden kaymakta olduğunu CHP fiştiklemesi ile görünce, başlarından büyük eylemlere kalkıştılar.

Fakat sonuca gitmede çok önemli bir handikapları vardı.

Ak Parti hata yapmıyor, geceli gündüzlü çalışıyor, halk ile bütünleşiyor, onların istekleri doğrultusunda kararlar alıyor, sosyal hayat normalleşiyor, ekonomi rayına giriyor, yollar, barajlar yapılıyor, borçlar ödeniyor, yeni borç alımında kılı kırk yarıyor, otoyollar, ikili yollar, ülkenin dört bir yanına gidiyor, hızlı trenler yola çıkıyor, okulsuz, susuz, yolsuz , elektriksiz köy kalmıyor ve ülke tarihinde hiç şahit olmadığı yatırımlara imza atıyor, kıtalar deniz dibinden birleştiriliyordu.

İşte bütün bunlar darbe ile iktidarı alaşağı etmenin büyük engelleri idi.

Ama yine de boş durmadılar, 2008 yılında Partiye kapatma davası açtılar. Artık bu defa işi silahsız kuvvetler halledecek ve partiyi iktidardan uzaklaştıracaklar, emellerine kavuşacaklardı.

Fakat kader hükmünü bir kez daha icra etmeye karar vermişti, kervan yola devam edecekti.

Öyle de oldu.

Hiç tahmin etmedikleri biçimde Anayasa Mahkemesi Partinin kapatılması konusunda açılan davayı reddetti.

İşte kader denk denilen noktalardan birisi daha devreye girdi.

Ülke aydınlığa doğru çıkmış olduğu yolda, ışığı iyice görmeye başladı.

Cumhur zenginleşmemiş olsa bile artık fakirlikten kurtulmuştur.

O bu hali ile yapılanlarla yetinemez.

Daha çok hak, daha çok hukuk, daha çok demokrasi, daha çok insan hak ve hürriyeti konusunda talepleri ardı arkasına gelecektir.

Buradan pek tabii anlıyorsunuz, yeni Anayasa yapma meselesine gelmek istiyorum.

Yeni bir Anayasa yapma konusunda nerede ise aradan iki sene geçmesine rağmen, bizim anladığımız manada bir yol kat edilemedi.

Anayasanın 60 a yakın maddesinin değiştirilmesi hususunda mutabakat sağlanmış bulunuyor. Bu güzel bir şey.

Fakat görmemiz gereken şey, Anayasanın ilk 5 maddesinde ifadesini bulan CHP sinin parti ilkeleri olduğu gibi yerinde duruyor. Bunlara hiç kimse dokunamadı bile.

Diyelim ki, önümüzdeki günlerde Ak Parti muhtemelen yeni bir siyasi atakla Anayasa komisyonunda kabul edilen 60 a yakın maddeyi TBMM si gündemine taşıyacaktır.

MHP si dışında diğer muhalefet partilerinin konumu hala belli değil. MHP si ise yaptığı açıklamada, bölük pörçük bir Anayasa değişikliğine karşı olduklarını ve buna TBMM sinde destek vermeyeceklerini söyledi.

CHP si ve BDP ise bu konularda net değil.

BDP Kürtlerin Ana Dilleri ve Kimliklerini garanti altına almayan bir Anayasa değişikliğini kendileri için bulunmaz bir bursa kumaşı olarak görmediklerini açıkladılar. Yani getirilecek değişikliğe evet deyip demeyeceklerini açıklamadılar.

CHP si ise Başkanlık sistemine geçiş ile ilgili maddeler görüşme konusu olur ise, değişikliğe yanaşmayacaklarını açıkladılar.

Ak Partinin zaten bir başına Anayasayı değiştirme olanağı yok.

Ben ülkemizin gelmiş olduğu kısmi ekonomik kalkınmayı, halkların hak ve hürriyetleri konusunda almış oldukları mesafeye bağlıyorum. Türkiye’nin gelişme özelliğini kimsenin durdurma gücü yok gibi görünüyor.

Bir şartla.

Anayasanın ilk 5 maddesi yerinde durdukça, bu ülkenin vatandaşlarının doğuştan elde ettikleri, vazgeçilmez, devredilmez hakları teminat altına alınmadıkça, 5 nci viteste giden arabamızın önüne en büyük taşı biz koymuş oluruz.

Bunun önüne geçmek için Ak Partinin üzerinde anlaşma sağlanan maddeleri TBMM si gündemine taşıması, bu maddeleri TBMM sinden geçirerek kanunlaştırması çok önemli bir adım olacaktır.

Ancak bu diğer partilerin engellemesi sebebiyle başarılamaz ise, bundan sonraki seçimi Anayasanın ilk 5 maddesinin dahi değiştirilebileceğini ifade ederek, bir nevi yeni Anayasanın yapılması seçimine çevirmek, bu yönde seçim çalışması yürütmek, Partiyi hem tek başına iktidara taşıyacak ve öyle zannediyorum ki, bu defa Anayasayı tek başına değiştirme olanağını bu millet seve seve verecektir.

Zengin bir Cumhuriyet ile fakir bir demokrasi at başı gitmez.