GANBATTA TÜRKİYE
Başar Türkiye.
Beş yaşında bir Japon çocuğu Tokyodaki Türk Elçilik binasının posta kutusuna Ganbatta Türkiye başlığını taşıyan mektupla birlikte bir miktar para bırakıyor.
Birçok Japon vatandaşı Tokyo Büyükelçiliğimizin posta kutusuna içerisinde para bulunan zarfları bırakıp kaçıyorlarmış. Beş yaşındaki Japon vatandaşından 75 indeki delikanlısına kadar Japonların insanlıktaki inceliklerini, zerafetlerini hiç unutmamamız gerekiyor. Bulundukları yerde bir daha neden gurur duymaları gerektiği ortaya çıktı.
Yapmış oldukları iyilikleri kimse görmesin, işin tadı kaçmasın, şöyle yaptı, böyle etti denilmesin diye, hayırlarını gizli yapıp olay yerinden hızla uzaklaşmaları, insanlığın kemal noktası değil mi?
Biz de bir zamanlar öyle idik. Camilerimizde sadaka kutuları olur, hayır yapmak isteyenler buralara kimse görmeden paralar koyar, ihtiyaç sahipleri de gelir ihtiyaçları kadar parayı alıp giderlerdi. Kimse beş kuruş fazlasına “tenezzül” etmezdi. Yine camilerimizin en görünür yerinde hala varlığını koruyan kuşlar için yapılmış sulaklar, taş oymacılığın en zarif örneklerini teşkil eden kafesler, bize neyi anlatıyor?
Çarşıdaki dükkana alışverişe giden insana, iz’an sahibi esnaf “ben siftah ettim, yan komşuma git” dediğini, şahsın her dükkandan aynı mesajı alarak nerede ise pazarın bütününü dolaşmak zorunda kaldığını kim bilir kaç kez duymuşsunuzdur.
Bu en acılı, en hüzünlü anımızda, biri birimizin kılına bile dokunmanın gönüllerde inkisar meydana getireceğini herkesten çok bizim bilmemiz gerekirken, maalesef, ama maalesef yine sınıfta kaldık.
Yardım kamyonlarının talan edilmesi anındaki görüntüler, gerçekten ibretlik halimize çok iyi bir tercüman oldu. Bu konuda daha fazlasını yazmaya içim elvermiyor. Ama manzara ortada duruyor. Bir Japonların yaptığına bakın, bir de bizim yaptığımıza. Adamlar bize gönderdikleri yardımları kimse görmesin diye gece yarıları elçiliğimizin yolunu tutarak posta kutularına koyup, kaçarcasına uzaklaşıyorlar, biz o yardımları ihtiyacımız olup olmadığına bakmaksızın yağmalıyoruz. Kadının biri “malları” kaptıktan sonra gülerek olay yerinden uzaklaşırken, bir diğeri içerisinde ne olduğunu bile bilmediği eşyayı alırken, öylesine vurdum duymazdı.
Bir ihtiyaç yeri, ardından bir yardım dağıtma yeri saptamada gerekli koordinasyonu maalesef sağlayamadık.
Allah’tan topu topu iki büyük merkezde deprem etkisini çokça hissettirdi. Ya Gölcük depreminde olduğu gibi ülkenin nerede ise üçte bir nüfusunun yaşadığı alanda gerçekleşseydi, ne yapacaktık?
Hani bilgisayar çağındayız ya, derhal 20-30 yerde yardım toplama ve dağıtma mahalli oluşturulsa, bunlar bilgisayar kayıtları ile kontrol edilse, kimsenin huzuru kaçmadan, el aleme rezil rüsva olmadan bunlar dağıtılsa, dünyanın parlayan yıldızı olma konusundaki iddiamızı bir kez daha ispat etse idik, ne olurdu?
Ama hala 5 yaşındaki Japon çocuğunun, posta kutularımıza yardımlarını gece yarıları atıp kaçan Japon vatandaşının inceliğine ulaşamadık.
Birde yardım dağıtılması sırasında silahlı kavga çıkmış, yaralananlar olmuş.
Hasbunallah ve nimel vekil.
Gerçekten insanın kanını donduran bu anlayışımız, başımıza gelen büyük musibetlerin sebebi olmasın.
Bu bencilliğimiz, demirden, kumdan, kolondan çalan anlayışımız değil mi ki, yaptığımız binaların çocuklarımıza mezar olmasına sebep oldu.
Deprem bölgesinde bir taraftan bunlar olur iken, diğer taraftan başka hiçbir ülkede yaşanmayan güzelliklere de şahit olduk.
Erciş’i hiç bilmeyen, görmemiş mesture bir kız öğrenci kardeşimiz gördüğü rüya üzerine, depremin üzerinden 50 saatten fazla zaman geçmesine rağmen Diyarbakır’dan kalkıp, buraya geliyor, bir binanın altında yaşayan insanlar olduğunu söylüyor.
Oradaki görevliler gerekli araştırmaları yaptık, burada yaşayan kimse yok sözlerine, yalvararak karşı çıkıyor ve yeniden yapılan kazı sonrasında 2 kişinin canlı olarak çıkarılmasına vesile oluyor?
Bir başka çocuğumuzun beşiğinden fırladıktan sonra karşı dolaptaki çekmecenin içerisinde canlı bedenine ulaşılıyor.
Ya Azra Bebek? Ananın sütü kesilince, tükürükle hayatta kalan dünyanın ilk bebeği… Rabbim uzun hayırlı ömürler versin. Bu deprem bize neler öğretti, neler.
Ve tabii ki, ülkemiz insanının yine hiçbir başka ülkede yaşanmayan civanmertliğine yeniden şahit olduk. Şimdiye kadar toplanan nakit paranın miktarı 250 Milyonu(Trilyonu) buldu herhalde. Ayni yardımlar da bir o kadar olmuştur. Bunun daha da artacağına hiç şüphe yok.
Hele “ben bir kerede 500 konutu inşa edip, vatandaşlarımıza vereceğim” diyen FİYAPI sahipleri nasıl insanlar. Allah tırnağınızı taşa değdirmesin.
Japon Çocuğu bize, Ganbatta Türkiye dedi.
Meraklanma çocuk başarıyoruz galiba.