GEÇTİ TÜRKİYE PAZARI

Birinci dünya savaşı Osmanlı’yı ,  Emeviler, Abbasiler,Gazneliler, Artuklular,Selçuklu ve Büyük Selçuklu İmparatorluklarının getirdiği tarihi dünya mirasındaki "payının" en önemli kısımlarından mahrum etti.
Bu belirsizlik ortamında,
Dünya toprakları üzerinde kenilerine daimi "iskanı" sağlayacak yer ve yurt bulamayan İsrailliler dünya üzerine dağıldılar.
Ama ne hikmetse gittikleri her yerden kovuldular. Hiçbir yerde dikiş tutturamadılar.
Ataları olan Hz.Yakub’un topraklarına dönmek için Osmanlı’ya yıllar yılı bulan yalvarmaları para etmedi.
Sultan 2.Abdulhamit İmparatorluğun "Osmanlı Bankasına"( ki bu bankanın ismi bizimdi ama, sermayesi tamamiyle o zaman bile yabancılara aitti) olan bütün borçlarının silinmesi karşılığında FİLİSTİN TOPRAKLARINDA kendilerine yer yurt verilmesi konusundaki Yahudi/siyonist talepleri reddetmişti.
Osmanlı 1.dünya savaşından yenik ayrıldı.
İman,İnanç ve Kültür Mirasının eseri olan ve yüz yılların büyük mücadelesi ile kazanılan toprakların hemen tamamını kaybetti.
Çok denetimsiz kalan Filistin topraklarına batılıların büyük desteği ile yerleşen İsrail, bu defa devreye ABD li yahudilerin girmesi ile , İsraillilerden bu topraklarda daha eski bir kavim olan "FİLİST" lileri yerlerinden yurtlarından etmeye başladılar. Zengin Avrupalı ve ABD li Yahudiler , Sultan 2.Abdulhalit’in bir santimini vermediği toprakları, maalesef  Filistindeki Müslümnlardan parası karşılığında aldılar. İsraile bu açıdan parayla satın alınan ülke dersek hiç de abartı yapmamış oluruz.
İsrail devleti 14.Mayıs.1948 de kuruldu.
1967 yılındaki savaşta İsrail Arapları inanılması güç bir yenilgiye uğrattı. O ana kadar nasıl bir güce ulaştı ise, Mısır’ı, Suriye’yi, Ürdün’ü hem de topraklarını işgal etmek suretiyle mağlup etti.
İsrail ile barış antlaşması yapmayan Suriye’nin toprakları hala İsrail Devletinin işgali altında. Golan tepeleri olarak bilinen bu topraklarda İsrail en büyük zirai işletmeler kurmuş, halkını besliyor. Afiyet Olsun!!!
İşgal altındaki Filistin topraklarından kovulan Müslümanlar Suriye,Ürdün, Lübnan,Mısır gibi ülkelerde sürgün hayatı yaşıyorlar. Sayıları 2 Milyondan fazla.
İsrail Devletinin toprakları İslam ülkeleri ile çevrili. Bunlardan bazıları ile ticari ve siyasi ilişkiler kurmuş ise de, genel duruma bakıldığında hiçbirisi ile dost değil.
O, sadece bölgede Türkiye ile müttefikti.
İsrail’in bu ittifakı, halka rağmen,seküler, laikçi anlayışı yıllar yılı ne pahasına olursa olsun sürdüren Türk Devlet yetkikilerinin sonsuz biatı sebebi ile sorunsuz yürüdü.
Çünkü İsrail ne yaparsa yapsın Türkiye’den bir tek ses çıkmıyor, halkın Cuma günleri namazlardan sonra Cami önlerindeki cılız sesleri , coplar,tekme tokatlar, Polis araçlarından sıkılan fıskiyeli sular ile anında berhava ediliyordu.
İdarecilerin bu tavrı halkı hiçbir zaman memnun etmedi.
Halk kendi oyları ile iktidara getirdiği yöneticilerinin , en önemli mukaddes mekanlarından birisi olan Mescidi Aksa ve çevresinde Müslümanlara reva görülen zülmü bir anlamda onaylayan tavırlara hep öfke duydu.
Sabra’yı, Şatilla’yı yerle bir eden eylemlere DEVLET DÜZEYİNDE KARŞI KOYAMAYAN Türkiye yöneticilerinden halk hiçbir şey beklemez oldu.
İşin böyle gitmesi imkansızdı.
Zülme karşı duyulan kini tetikleyen iman ve inancın sahiplerini halk iktidara taşıdı.
İsrail en büyük müttefiki olarak gördüğü Türkiye’nin de hiç ses çıkartmayacağını düşünerek, uydurduğu bir bahane ile Gazze’yi yerle bir etti.  1500 den fazla Müslümanı öldürdü, 4 bine yakın insanı da yaraladı.
Türkiye Devletinin bu katliama karşı tavrını her zamanki cümlelerle savuşturulacağını düşünenler bu defa yanıldılar.
Davosta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile basına açık bir toplantı yapan Sayın Başbakanın o herkesi memnun eden çıkışı bu konuda tarihin önemli bir dönemci oldu.
TARİHE GÖRÜNTÜLÜ OLARAK  ÖMRE BEDEL KAYIT DÜŞÜLDÜ.
İsrail’in kendisi ile müttefik, ticari ve bir anlamda siyasi partneri Türkiye Başbakanına karşı olan tavrı her türlü nezaketin dışında idi. Toplantıda Şimon Perez öylesine küstahlaşmıştı ki, görenler bu davranışı Amirin Memuruna buyruğu gerçekleşiyor sandılar.
Ama Sayın Başbakan bu "sanı"yı görüntülü olarak "tarihe geçen" tavrı ile boşa çıkardı.
Katillere dersini verdi.
Artık İsrail Amir, Türkiye Memur değildi.
Bu hareketten sonra , tüm çevresi ile düşman olan İsrail, böylece en büyük müttefikini kaybetti.
Türkiye,İsrail’in düşmanlık beslediği ve bu politikanın gereği olarak kendisinin de düşmanlık beslemekle "yükümlü" olduğunu düşündüğü bütün İslam ülkeleri ile Cumhuriyetten bu yana hiç olmadığı kadar yeni münasebetler tesis ediyor.
Yani şimdiye kadar suyu tersine akıtmanın neye mal olduğunu gördü ve bundan vazgeçti.
"Şimdi Dicle ve Fırat kendi mecralarında akacaklar"
Türkiye Suriye ile Irak ile , İran ile çok büyük dostluklar kuruyor. Konu ile bu bağlamda ilgisi yok ama Yunanistan Başbakanının seçilir seçilmez Türkiye ziyareti "unutulur" gibi değildir.En azından bu durum Yunanistan’ın Türkiyenin gütmekte olduğu politikalara destek verdiği anlamına gelir ki, çok önemlidir.
Bu bağlamda Sayın Başbakan 10 dan fazla Bakanı ile Irak’ı ziyaret ediyor ve daha bir gün önce (benim eskiden beri işlediğim ve vekilliğim sırasında Diyarbakır Söz Televizyonunda halka karşı açıkça ifade ettiğim "Suriye ile aramızda sınırlar niye var, Irak ile aramızda sınırlar niye var, İran ile aramızda sınırlar niye var" söz ve görüşüm uyarınca) Suriye sınırı tamamen vizesiz geçişe açıldı.
İki ülke arasındaki sınır bariyerinin kaldırılması esnasında her iki ülkenin Bakanları (tarihlerinde ve)hayatlarında olmadığı kadar "MUTLU"  idiler.
Tam bu esnada Türkiye’nin İsrail Hava Kuvvetleri ile müşterek olarak düzenlediği tatbikatı yapmaktan vazgeçmesini ,israil yöneticileri "Türkiye Aklını Başına Alsın" sözleri ile değerlendirdiler. Onlara göre Türkiye İsraile karşı olan bu tavrı ile demek ki delilik yapmış, ders olarak bizi tımarhaneye koyacaklar!!!
Bizde bir laf var.
Geçti Bor’un pazarı, sür eşşeğin Niğde’ye. Buna nazire olarak İsrail’e "geçti Türkiye pazarı, sür eşşeğini çöllere" desek yanlış olmaz sanırım.
Ve İlave olarak, İsrail gerçekten aklını başına almalı. Ona buna afra ,tafra yapmaktan vazgeçmeli, bu kadarla yetinmeli, tüm çevresine nükleer bombalarla saldıracağı tehdidinden, Filistinlilerin üzerine fosfor bombaları ile saldırmaktan vazgeçmeli. Ahir ömründe yaşamasının silahla değil, barış eli uzatarak mümkün olabileceğini görmeli.