GENÇLER EVİNE “YAŞ”LI SALDIRI

PKK nın dün gerekleşen Beytüşşebap saldırısında 10 şehit ve 20 civarında da PKK lının öldürüldüğü haberleri yine içimizi darman duman etti.

Yine kardeş kardeşi vurdu.

Yine Türkiye’nin en azından 30 ailesinin yurdu yuvası yıkıldı.

Bu ülkenin yine milyarlarca lirası, kurşun olup kendi insanının kanını akıttı.

Bu ülke yine en genç insanlarını kara toprağa vermek zorunda kaldı.

Bir bütün halinde Türkiye insanı kan ağlarken, yine başta İsrail olmak üzere onun can ciğer koruyucuları büyük keyif aldılar.

Şehit olan Askerler içerisinde en azından 3 Kürt vatandaşımız var.

PKK dan ölenlerin zaten tamamı Kürt.

Görüyorsunuz değil mi? Aslında PKK en çok da zararı Kürtlere veriyor.

Kürtlerin yaşadığı yerlerde insanlar sadece bu kayıpları vermekle kalmıyorlar, aynı zamanda ekonomik, sosyal, siyasi yönlerden de büyük zarara uğruyorlar.

Son saldırı Beytüşşebap’ta( Gençler evi) gerçekleşti.

İlçe Merkezine yapılan saldırılar sonrasında 10 Askerin öldüğü, 7 sinin yaralandığı, PKK nın ise 20 den fazla kayıp verdiği biliniyor.

Türkiye zaten kendi kayıplarını teker teker açıklıyor. Bu arada terör guruplarından saldırılarda hayatını kaybedenlerin görüntülerini, Türkiye vermiyor. Bu kişiler için sadece saf dışı bırakıldı ibaresi kullanılıyor.

Türkiye’nin PKK kayıpları konusunda verdiği bilgilerin hiç de abartı olmadığı, büyük kayıplardan sonra örgütün kendi iç tartışmalarından biliniyor.

Beytüşşebap saldırısı ilçe merkezinde gerçekleştiği için, AFP Haber Ajansı bu defa örgütün sayıca olan kaybını verdi ve böylece örgütün biz gittik, saldırdık, düşman Askerlerini öldürdük ve kayıp vermeden geri döndük savı bir anda çöktü.

Yazılarımızda belirtiyoruz ve bunlar istatistiki bilgiler olduğu için kimse tarafından da yalanlanamıyor, PKK örgütü, dünyada gerilla savaşı veren diğer örgütlerdeki gelişmelerin aksine, en çok kayıp veren, hatta bu kaybı mücadele ettiği Devlete karşı 1/8 olan bir örgüttür, bu açıdan da inanılmaz derecede başarısızdır.

Ölmeye ölmeye ölmeye geldik savı ile ortaya çıkan ve şuursuzca saldıran örgütün, artık bir insan kıyma makinesine dönüştüğü ortaya çıkmış bulunuyor.

Örgüt bu yönü itibariyle kendi içinde samimi de olsa, yani mensuplarını gözlerini kırpmadan ölüme gönderme başarısını da gösterse, hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, kazancı görecelidir ve sonuç getirmesi imkansızdır.

Her ne kadar Bahoz Kod Fehman Hüseyin “PKK nın Kürdistanda yürüttüğü mücadele kutsaldır, cihaddır, zülme karşı sessiz kalan zalimin ortağıdır”, hadisi şerifinin özü budur İslami teriminolojisi ile ilk defa bir başka şekilde karşımıza çıkmış olsa da, Kürt coğrafyasında onun bu söylediklerinin sahibi olduğuna dair inanç yoktur. Çünkü Kürtler kendi içlerinden çıkan ve 20 Yüzyılın Müceddidi olarak kabul ettikleri Bediüzzaman Hazretleri, o günün Devleti, İslami referanslardan uzaklaşmış olmasına karşı, silahlı kalkışmayı kabul etmemiş ve alemi İslam içerisinde kardeşlerin biri birlerine silah çekmeleri haramdır, kabul edilemez diye içtihat etmiştir.

Onun bu içtihadını cerh ve tadil edecek yeni bir fikir, yeni bir İçtihat Kürt ve Türk İslam çoğunluğunca kabul edilmemiştir.

Bediüzzaman gibi milyonlarca Kürt ve Türk’ün, hatta dünya insanlığının imanının kurtuluşuna vesile olan en mu’ciz Kur’an tefsirini yazan kişinin görüşleri ortada olduğu sürece, bu ümmetin, elinde binlerce Müslüman kanı bulaşmış olan Bahoz Erdal Kod Fehman Hüseyin’in görüşüne itibar etmesi mümkün değildir. Hem bu Millet/bu ümmet/ sıdkı selamet içerisinde Fehman Hüseyin’in bir vakit namaz kıldığına şahit olmamıştır ki, onun söylediği söze itibar etsin. İslam ümmeti içerisinde birinin diğerinden olan hakkını almanın kan akıtmaktan geçtiğine kim fetva verebilir ki?

İşin manevi yönünden siyasi yönüne dönecek olur isek, PKK artık vur kaç taktiğinden, vur kal ve öl kuramına geçmiş bulunmaktadır. O bu hareketi yaparken kim zarar görürse görsün fark etmez noktasına gelmiştir. Yani PKK saldırmış olduğu yerlerde önce Asker Polis ve onların ailelerinin zarar görmesini, gerektiğinde kendisinin zarara uğramasını artık umursamıyor, üstelik bu işi yaparken çok önemli bir adım atıyor, Devleti saldırının halktan geldiğine inandırarak, 1992 ila 1994 yılları arasında olduğu gibi askeri halka karşı kışkırtmaya çalışıyor. Nerede atış geldiğini bilmeyen Asker sağa sola ateş etsin, halktan yaralananlar olsun, halk ile Devlet karşı karşıya gelsin ve artık cephe savaşı başlasın.

Ama bu gayret nafiledir. Hele işin başında Ak Parti iktidarı olduğu sürece nerede ise imkansızdır.

Örgüt istediği kadar halkı işin içerisine katarak, Devlet ile Milletini karşı karşıya getirme çabasına girsin, sonuç alması mümkün değildir. Zira Devlet artık 1990 lı yıllarda olduğu gibi halkını düşman görmüyor, çünkü bu halkın nerede ise % 60 ona oy veriyor bir, halk da başındaki idarecileri, özgürlükler konusunda aldığı kararlar ve uygulamaları sebebiyle, PKK dan daha çok kendine yakın görüyor iki.

Olaya şöyle bakmakta yarar var. nasıl oluyor da PKK Beytüşşebap ilçesine yapmış olduğu saldırıda kendisi 20 den fazla kayıp verir iken, halktan tek bir kişi bile zarar görmüyor. Bu durum Devletin aslında böyle bir saldırıyı beklediği, tedbirini ona göre aldığı ve halkına zarar gelmemesi için azami dikkat içerisinde olduğunu ortaya koyuyor.

Kürt halkını düşman görmeyen Devlet ve yöneticiler, neresinden bakılırsa bakılsın bu satranç oyununda PKK dan bir kaç adım öne geçmiştir.

Kürt halkının ve Türk Milletinin kanı üzerinde sürekli olarak kan banyosu yapan PKK nın kazanması imkansızdır. Elvlerir ki, Devlet dünkü yazımıza uygun hareket etsin, sözde tedbirler özde uygulamalara çevrilsin