HALK SEVİNİNCE
Türkiye 1 Mart 2003 tezkeresine kadar dış politikasını bütünü ile ABD eksenine oturtmuş, bir milim sapma göstermeyen bu politika ile siyaseten ayakta kalmaya çalışmıştı.
Çünkü ABD ortadoğu köyünün ağası idi.
Ağanın söylediklerinin dışına çıkmak, intihar etmek anlamına gelirdi.
Ama nasıl oldu ise oldu, Marabadan bir kısmı isyan bayrağını çekti.
Hayır dediler, senin bu yaptıkların doğru değil, biz senin kölen değiliz.
Yol geçen hanına çevrilen evden derhal çıkacaksın.
Tanklar, toplar , tüfekler, coniler birer birer ülkeyi terketmek zorunda kaldılar.
Bunu yaparken de söylemedik laf bırakmadılar.
Stratejik ortaklığımız büyük zarar görmüştür,
Elbette bunun bir karşılığı olacaktır,
Türkiye bizi arkadan hançerlemiştir,
Irak ile ilgili bütün planlarımız alt üst oldu,
Aslında biz sadece Irak rejiminin devrilmesini değil, Türkiye gibi müttefiklerimizin de Nükleer Silah tehlikesinden kurtulmasını istiyorduk,
Bu konuda bize yardımcı olunmadı,
ABD düşmanı fanatik Türkler, tarihlerinde görülmedik biçimde bize zarar verdiler, gibi laflar ettiler.
Ancak biz gayet iyi biliyoruz ki, İncirlik üssünden ABD uçakları 1 mart tezkeresine rağmen yüzbinlerce kez Irak semalarına uçuş yaptılar. Nato ortaklığı ve uluslar arası anlaşmalar bahane edilerek Irak’a taşımadık silah bırakmadılar.
Hükümetler nezdinde ABD taleplerinin karşılanmasında muvaffak olmuş olabilirler. Fakat hükümetleri ayakta tutan ABD politikaları değil, halkın kararları ve yönelimleridir.
ABD ve tüm batı ülkeleri, Türkiye ile münasebetlerinde Türk Halkının ve Temsilcilerinin vereceği kararların cepte keklik olmadığını biliyorlar.
Bu durum ülkemize büyük prestij kazandırıyor.
Zaten Emperyal güçlere karşı Demokratik yollardan ne kadar ülkenizin hak ve menfaatlerini koruyacak adımlar atarsanız, o kadar güçlü olursunuz ve saygıyı hakkedersiniz.
İşte bunlardan birisinin örneğini Davosta yaşadık.
İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez’in el kol hareketleri ile tehditkar konuşmalarına karşı Sayın Başbakanın verdiği onurlu cevap, bütün dünyada büyük yankı uyandırdı.
Benim bir tezim olarak Sayın Başbakan , İsrail Cumhurbaşkanına "sizi dünya ile barıştırmak için yola çıkan ve bu konuda var gücünü kullanan Türkiye Başbakanına elle, kolla yaptığınız hareketi bütün dünya gördü. Bize bunu yapanın, ellerinde sapan taşından başka bir silahı olmayan Filistin halkına neler yaptığını, yapacağını bütün dünya görmüş ve anlamış oldu" demesi, belki "sizi gidi katiller" demesinden daha etkili olurdu.
Ama incitici de olsa bu onurlu hareket tüm dünyada makes buldu.
Ben konuyu ayak üstü değerlendirip, tümü ile İsrail’i destekleyen bir açıklama yapmasını Barack Obama rejiminden beklemiyordum.
Öyle de oldu.
Basına yansıyan bilgilere bakıldığında ABD başkanının Başbakanı aradığı ve "Ortadoğu barış sürecinde şahsınızın liderliğinin hayati önem taşıdığını ifade etmek isterim.Amerika Türkiye’nin hassasiyetlerini her zaman anlayışla karşılamaktadır. Ortadoğu barışı, terör,Ermenistan ile ilişkiler, kafkaslar ve Balkanlar ile ilgili sorunların çözümünde Türkiye ile birlikte çalışmak istemekteyiz" dediğini öğrenmiş bulunmaktayız.
Sayın Başbakanın Davostaki çıkışına işaret edilen "Ortadoğu Barış sürecinde şahsınızın liderliğinin hayati önem taşıdığı" cümlesi ile Türkiye’nin Filistinlilere reva görülen muamele karşısındaki infialine destek veren "ABD nin Türkiye’nin hassasiyetlerini anlayışla karşılıyor" cümlesi gerçekten çok önemlidir.
ABD başkanlığı Ortadoğu, Kafkaslar ve Balkanlarda yaşanan problemlerde Türkiye’nin samimi, ciddi, gerçekten barışı arayan politikalarına destek verir iken, özellikle Filistinlilere karşı İsrail’in yaptığı amansız saldırılara "sanki karşı duruluyor" havasını vermiştir.
Gerek l Mart tezkeresinin reddi ve gerekse Sayın Başbakanın Davos çıkışı giderek Türkiye’yi bir avuç seçkinin/monşerin, Tapınak Demokrasisi olmaktan çıkarıyor ve Halkın Demokratik ülkesi haline getiriyor.
Çünkü 1 Mart tezkeresinin reddinde de, Davosta Başbakanın çıkışında da HALK gerçekten çok sevindi.
Ümmetim hata üzerine ittifak etmez, hadisi şerifi,halkın sevincinin , Hakkın sevinci olduğunu gösteriyor.