HERKES EVRAĞINI HAZIRLASIN UÇMAĞA AZ KALDI

Diyarbakır Havalimanına Pazartesi gidiş dönüşler çok problemli oldu. Sabah sis nedeniyle uçaklar inmeyince, iki saatlik rötar bütün gün diğer seferlere yansıdı. Öğleden sonra saat 2 de kalkması gereken uçağın, önce bir saat kırk dakika, sonra 3 saat rötarlı gideceği bilgisi bana ulaştırıldı. Mardine gidip gidemeyeceğim soruldu. Yapacak bir şey yok gittik.

İyi de oldu.

Mardin Havalimanına inince Şeref salonunda Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk ile karşılaştık. Ahmet bey ile çok eskiden beri tanışıyoruz. 1980 in başında Saraykapı cezaevinde bir müvekkilim ile görüşmeye gitmiştim. Özellikli bir insandı. İkinci kata çıkan merdivenin başında gözetleme kulesi gibi bir yer vardı. Orada ben müvekkilim ile görüşür iken, birden Ahmet Bey de geldi. Artık hangi isnattan olduğunu bilmiyorum içeride yatıyordu. O arada arkadaşım Av.Mustafa Özer, Ahmet bey ile görüşmeye geldi. Biri birimizin hal hatırını sorduk. Çok gençti. Ama ben ondan da gençtim. Mesleğime de hızlı başlamayı Allah nasip etmişti.

Pazartesi günü Mardin havalimanına indim.  Ahmet bey ve Aysel Hanım, Ankara’ya gitmek üzere hava limanında idiler.

Davet üzerine yanlarına oturdum. Yine biri birimizin hal ve hatırını sorduk. Ahmet bey Aysel hanıma Cavit bey bizim için kıymetli bir insandır dedi. Aysel hanım da ben Cavit beyi biliyorum. Milletvekilliğinizin başlangıcında Meclise gelmiştik. Kimse bizi kabul etmemişti. Siz kabul etmiştiniz ve görüşmüştük, hatırladınız mı dedi.

Tabii hatırlamaz olur muyum dedim. 70 kadar Türkiye’nin değişik illerinden Avukat arkadaşlar, Abdullah Öcalan’ın tecridi v.s gibi konuları görüşmek için Meclisten yardım istemeye gelmişlerdi. Yetkili ve etkililer(artık isim vermeyeyim, siyaseti öğrenmişim değil mi) gelenlerle görüşmeyi kabul etmemişlerdi. O zaman Meclis Başkanı olan Bülent Arınç ağabeye durumu aktardım, istişare sonucu 10 kadar Avukat arkadaşı kabul ettim.

TBMM si İnsan Hakları İnceleme Komisyonu odasında gelenlerle görüştüm. Ben çok fazla isim vermeden hukuki süreç hakkında bilgi aktardım. Kimlerin hangi cezayı almaları halinde, nerede, ne kadar süre ile ve hangi şartlarda kalacakları hususunun Ceza kanunu ve Usul kanunlarınca düzenlendiğini ifade ettim.

İçeride Anadolu Ajansı muhabiri varmış. Bizim haberimiz yok. Biraz da siyasetin ayak oyunlarının bilincinde değiliz. Anında konuştuklarımız basına yansımış. Bir gün sonra, benim isim vermeden yapmış olduğum hukuki değerlendirmelere Günaydın gazetesi atıfta bulunarak kendi yorumunu yapmış, manşetten Sayın Torun Apoyu al evine götür demişti.

Bizim evimizde tabii ki Apoya yer yoktu. Ama Türkiye eğer deşilen bağırsaklarını temizlemek istiyor ise, bir gün gelecek kendi ülkesinde Apoya bir ev verecek.

Bizim cenahta çok tutan bir söz var. Her şeyi bilmek hakkındır ama her şeyi söylemek hakkın değildir diye. Ben tabii ki bu söyleme saygı duyuyorum. Ama işler öyle noktaya geliyor ki, herkes gemisini yürüten kaptan olmak, kendi kişisel menfaatlerinin zarar görmesini engellemek için, hep susuyor, hiç konuşmuyor. Bizim gibi erken öten horozların da başı kesiliyor.

Bismilden beni almaya gelen arkadaşlar telefon ediyorlar, Ağabey dışarıda sizi bekliyoruz diye. İzin istiyor ayrılıyorum.

Yolda bizimkiler Bismilde devlete ait 2 dönümlük bir arazinin 6 milyon fiyata satıldığını söylüyorlar. Nerede ise küçük dilimi yutacak gibi oluyorum. Evet Bismil de iki dönüm arsa 6 Milyona alıcı bulabiliyor. Savaş dursa Güneydoğu bir anda Türkiye’nin Kuveyti olacak. Bu potansiyel var. Peki bunca savaşa, bunca kan ve gözyaşına rağmen nasıl oluyor da Bismil gibi bir yerde iki dönüm arsa 6 Milyona(Trilyona) alıcı bulabiliyor.

Sebebi çok açık ve basit.

Kuzey Irak(Kürdistan) ile kurulan iyi ilişkilerin, daha doğru deyimi ile DÜZGÜN SİYASİ İLİŞKİLERİN EKONOMİK AÇIDAN GÜNEYDOĞUYA YANSIMASI, TÜRKİYEYE YANSIMASI. KÜRDİSTANDA BİNE YAKIN TÜRK FİRMASI(çoğu güneydoğu kökenli insanların kurduğu) ORADA İŞ YAPIYOR, MÜTEAHHİTLİK FİRMALARI ERBİLİ BÖLGEMİZİN AVRUPASI YAPMAYI BAŞARDILAR. OLAY BUDUR.

Hani Sayın Başbakanımız bazı görüşlerinin zamanında kaale alınmaması ile ilgili olarak özellikle Güneydoğulu vatandaşlara seslenirken ifade ettiği Aaaah benim kardeşim, ah benim güzel vatandaşım, biz zamanında sizleri uyarmıştık, gerekenler yapılsa idi, şimdi kim bilir nerelerde olurduk diyor ya. Doğru.  Ben de aynı şeyleri devletimizin büyüklerine söylüyorum. 2005 yılında Diyarbakır Gazeteciler Cemiyetinde kahvaltılı Basın toplantısında Kuzey Irak Kürt yönetimi ile hükümetimizin görüşmeleri devam ediyor zannediyorum, etmeli dediğimde, fincancı katarları ürkmüş, Torun yine yapacağını yaptı denilmiş, bu da nereden çıktı değerlendirmelerine sebep olmuştu. Aaah benim Devlet büyüklerim aaah. Bir vurun bin dinleyin özdeyişimizi kendi açımdan, bin vurun bari bir dinleyin diye değerlendiriyorum.

Baromuzun nerede ise yüzde 50 den fazlası değişmiş. Daha doğru deyimi ile yeni gelenler eskileri sayı itibariyle geçmiş.

Televizyonda Devlet Bahçeli’nin TBMM de Gurup konuşması veriliyor.

Arkadaşlarda belli, belirsiz bir tebessüm var. Ya bu da tek bir cümleyi kağıda bakmadan konuşmuyor eleştirisine, ben hata yapmama gayreti olarak yorumluyorum.

Bir başkası tek başarısı ülkücüleri sokaktan çekmekmiş deyince, genç bir arkadaş, ülkücüler yeniden sokağa çıksa ne olacak diyor.

Benim pervam mı var, öyle söyleme diyorum. Bu gerçekten büyük bir başarıdır ve büyük bir kararlılıktır.

Genç devam ediyor, çekmese ne olacaktı, iç savaş olurdu, hepsi o kadar gibi gençlikten, tecrübesizlikten ve biraz da bilgisizlikten gelen bir değerlendirme yapınca,

O günler çok geride kaldı. Bak davanın büyüklerinin ağzından barıştan başka bir şey düşmüyor ve Türkiye artık silahların sürekli olarak patladığı, canların toprağa serildiği bir ülkeden çok, insanların ağızları ile konuştukları, barışa susayan bir ülke haline geldi, gelmek zorunda. Çok yakın zamanda Türkiye’deki silahlı yasa dışı örgüt güçlerinin, silahlarını bırakarak ülke dışına çıkmaları konuşuluyor. Bahçeli 1980 yıllarda olduğu gibi sokak hareketlerini seçse idi, ülke iş savaşa sürüklenir ve ne olacağı belli olmayan bir mecraya sürüklenirdik, bu ülkenin bir de Türk sorunu olurdu. Bahçeli sayesinde MHP ye gönül veren Türkler, sorunun bir parçası olmadılar. O nedenle, Türk halkının Kürt halkı nazarında(HALKTAN HALKA) puanı kötü değil.