İDAM CEZALARININ TÜMDEN KALKMASI İYİ OLDU MU?

Parlamentoda ölüm cezalarının Avrupa Uyum yasaları çerçevesinde kaldırılması konusu görüşülür iken, kabul edenler içerisinde de, reddedenler içerisinde de olmadım. Yani müstenkif kaldım.

Çünkü çok karışık duygular içerisinde idim. Bir taraftan Adnan Menderes, Fatin Rüstü Zorlu, Hasan Polatkan gibi merhumlar geldi aklıma ve diğer taraftan Deniz Gezmiş,Yusuf Aslan, Hüseyin İnan.

Kanunlardaki ölüm cezaları bu kişilerin de ölümüne ferman vermişti.

Zaten 1960 ihtilalinin olduğu gün ve sonrasında ilçemizde(Çermik’te) hava iyiden iyiye yaza dönmüştü. Biz sütunlu, kantarmalı evimizin ikinci kat avlusunda ailece oturuyorduk. Akşam saatlerine doğru günün sıcaklığı yerini serin bir havaya bırakmış, ama içerisine olduğumuz durum  hüznümüzün artmasına neden olmuştu.Baharı değilde sanki hazanı yaşar durumdaydık. Hiçbirimizin ağzını bıçak açmıyordu. Allah rahmet etsin babam hepimizden daha üzüntülü idi. Zaten onun üzüntüsü bizi çok perişan ederdi. O, yapılmış olan İhtilale kızıyor, Menderes ve arkadaşlarının tutuklanmasını büyük haksızlık olarak değerlendiriyordu. Bu insanlar sayesinde fukaralıktan kurtulduk, elimiz para , evimiz ekmek gördü,korkarım idam ederler diyordu. Korktuğu da oldu.

İhtilalcilerin albüm nitelieğinde bir dergide resimleri yayınlanmış , halka komutanlarımızı tanıyalım uyarısı yapılmıştı.

Ben o resimlere bakarken birden tükürmüşüm.

Babam hemen  bana döndü, "sakın bunu dışarıda birilerinin yanında yapmayasın, tutar hepimizi götürürler valla" deyince,postalın tekinin pahalı olduğunu anladım. Zaten o postal tekinin sade bize değil, millete ne kadar pahalıya oturduğunu görmeyen kalmadı. Sonraları zaten postal ile büyüdük.

Bu ve buna benzer sebeplerden ötürü ölüm cezalarının görüşüldüğü oturumlarda içimi garip duygular kapladı.

Mendereslerin idamını, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı izlemiş, ardından 12.Eylül.1980 darbesi ile Diyarbakır Cezaevinde olan bitene bütünü ile tanık olmuştum.

Zaten TBMM sinde idam cezalarının kaldırılması görüşülür iken, umumiyet itibairyle nazara verilenler, bu siyasi cinayetlerdi. O sebeple hemen herkeste , idam cezalarının kaldırılması gerekir düşüncesi hakim olmuşu. Çünkü bu insanlar kimseyi öldürmemiş, kimsenin kılına dokunmamışlardı.  O günlerde de , şimdi de insanların büyük çoğunluğu "bu insanların canına neden kıyıldı" dediler, demeye devam ediyorlar.

Yani İdam cezaları infaz edilerken,yapılan eylem içerisinde insan katli yoksa, uygulama hüsnü kabul görmemiş,olay  siyaseten katl olarak değerlendirilmişti insanlarımız tarafından. İşte bu siyasi katl olaylarının önünü almak için, idam cezalarının kaldırılması ile ilgili kanunların kabulü rahat olmuştu. Fakat benim zihnimde evet bu yapılan doğru ama, eline silahı alıp durduk yere onlarca insanı bir kerede öldüren, ırza geçtikten sonra küçük kız çocuklarını kalteden, kendisine para vermediği için anasının babasının, gözünü kırpmadan hunharca kanını akıtan veya daha geçen hafta Yalova ilinde 10 yıldır görmediği evladını,anasının gözü önünde hal hatır sormasına bile fırsat vermeden canına kıyan baba kılıklı  zebanilere 10-15 sene krallar gibi bakıp , sonra sokağa mı salacaktık düşüncesi müstenkif davranmama sebebiyet vermişti.

İşte son olay . Hırant Dink’i katleden Ogün Samast Mahkeme salonunda Hırant Dink’in kardeşi Orhan’a , 5 sene bekle, bak başına neler gelecek demesi oldu. Rakel ve çocukları için , Hırantın ailesi için içim yandı. Empati yaptım, bunlar bu milletin gerçekten çocukları mı diye baktım. Zihnim dolandı, midem bulandı.

Kanım dondu vallahi.

Böyle bir lafı nasıl söyler, bu lafı söylediği Mahkemede nasıl olurda tutulur, yaptığı tehditlerden ötürü hakkında tutanak tanzim edilmez mi? Ölümle tehdit suçundan dava açılmaz mı?

İşe bak. Çok değil, 5 sene sonra canınızdayım diyor.

Kene gibi.

Basın yolu ile de olsa, Mahkemeyi izliyoruz. Adamların her duruşması tam bir tiyatro sahnesi gibi.

Biri birleri ile kavga ediyorlar, biri birleri ile şakalaşıyorlar, biri birlerine küfrediyorlar, tanıklara laf sayıyorlar, olayın mağdurlarını tehdit ediyorlar ve kısa süre sonra kendilerini dışarıya atacaklarından adları gibi eminler.

Bendeniz,siyasi kalkışmalarda insan öldürme gibi filler işlenmemiş ise, sırf bunlara yönelik olarak idam cezalarının kaldırılmasından yanayım. Esasen İslam Hukukunda da bu tür başkaldırılarda eman dilenmiş ise hiçbir şekilde ceza hükmü verilemez.

Ancak durduk yere adam öldürenler,Hırant Dink’in katli gibi, Danıştay Saldırısı, Mardin Bilge köyü katliamı gibi olaylarda idam cezalarının uygulanacağı kanunlarda olsa, hem kişiler 5 sene sonra dışarıda olacaklarını avaz avaz bağırıp, kambur üstüne zambur yapmazlar, hem de toplum zanlılar hakkında verilecek son cezadan vicdanen itminan bulur.

Aksi durum(şu andaki hal) toplumu sürekli rahatsız eder ve verilecek karardan kimse tatmin olmaz. Bu sadece mağdurlar için değil, zanlılar için de bir kurtuluştur. Zira öyle zanlılar var ki, yaptıkları suçtan ötürü ölsem de kurtulsam der, ama ölüm eline geçmediğinden hemen her gün ölür.

Menderes ve arkadaşları ile Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının katli konusu toplum vicdanını nasıl rahatsız etti ise, Ogün Samast gibilerin 15-20 sene(en fazla) yatıp çıkacak olmaları, toplum vicdanını o derece huzursuz ediyor.

Biri ölsün, hayatının  baharını çoluk çocuğu ile yaşayamadan gitsin ve ailesi ömür boyu onun ayrılık hasretine yansın,

Diğeri ölen kişinin yakınlarının verdiği vergiler ile ömür boyu keyif sürsün…

Bu adalet midir ve ölüm cezalarının tümden kaldırılması acaba toplumun huzuruna katkıda bulunmuş mudur?