İKTİDARLARIN ZORLUĞU
Ülkemizde siyasi iktidarları zorlayan en önemli iki konu var.
Birincisi yolsuzluk, ikincisi geçim darlığı.
İnsanlar yolsuzluğun da , geçim darlığının da sebebini hep siyasi iktidarlarda bulurlar.
Liberal ekonominin hakim olduğu ülkelerde bile "esas güç" devletin, doğal olarak iktidarı ellerinde bulunduran hükümetlerindir. Çünkü Devletlerin en önemli gelir kaynağı olan vergiler hükümetler eli ile toplanır. Toplanan vergiler yine hükümet vasıtası ile yatırıma dönüştürülür. Bu esnada büyük paralar dolaşıma girer ve doğal olarak menfaatler de tavan yapar.
Paranın olduğu her yerde itiyatlı davranmak ve birilerinin yanlış yapıp , yapmadığını sürekli kontrol altında tutmak gerekiyor. Aslında tüm ilişkilerde "güven, itimat" esastır. Güvenin , itimadın sarsıldığı ilişkilerde sağlıklı sonuçlara ulaşmak hiç mümkün olmaz.
Güven ve itimat vicdan kaynaklıdır.
Vicdanı besleyen Allah korkusudur.
İnsanda Allah korkusu kalmadığında, haya duygusu da silinir.
İnsanlar utanmaz hale gelir.
İnsanın bir kere ar damarı çatlamasın, akla hayale gelmedik kötülükleri yapmakta bir beis görmez.
Para karşısında "ar damarını" koruma altına alan insan sayısı öylesine azaldı ki, hayretler içerisindeyim.
Allah Resulünün " Eddiynu El muamele-din muameledir" hadisi beni iyice korkutuyor. Çünkü hırsızlık, arsızlık, yolsuzluk yapanları bırakalım, zaten onların kurtuluşu Allah’a kalmıştır, 1 e aldığını 5 e, 10 a satanlar, yani bu biçimde ticaret yapanlar bile,hiç kimsenin kuşkusu olmasın boyunduruk altındadır.
Neden bu duruma düştük, insanlarımız neden vahşi kapitalizmin kölesi altına girdiler, anlamak mümkün değil. Anlamakta zorluk çektiğimi söylüyorum ama, diğer taraftan herkesin biri birine aynı şekilde davrandığı aklıma geldiğinde, toplumun tümden inkiraza uğradığını görüyorum.
Herkes kötülükten şikayet ediyor, ama hemen herkes elindeki imkanları kötüye kullanmaktan çekinmiyor.
Tabii bu durumumuz aynı zamanda Meclise ve iktidarlara yansıyor.
Siyasetçiler de durumun farkında olduklarından, hemen her fırsatta doğruluktan, dürüstlükten söz ederler ve bu alanda davranışlarını kötüye yoranlardan hazzetmediklerini ortaya koyarlar.
İktidar demek, para demek, güç demek.
Onun cazibesine kapılanlar, onun bir araç gibi değil de amaç gibi görenler, kendilerini o "sıcak" temastan alıkoyamazlar.
Kahredici cazibe bir kere bedeni sarmaya görsün, bir anda insanın işini bitirir.
Bir nokta,bir nokta daha lekeler kalbi ve gün gelir kalp lekelerden kaskatı kesilir, manevi anlamda hiçbir görevini ifa edemez hale gelir.
Yolsuzluk söylentileri alır başını gider ve bir anda evdeki geçim darlığının sebebi olarak gösterilmeye başlar.
Onlar böyle yapmasa idi, bizim başımıza bu gelmezdi denildi mi, al başına belayı.
Tabii mümkün olsa da iktidar sahipleri, idareciler,yöneticiler hakkında en küçük bir dedikodu meydana gelmese, söylenti ve şaibelerden söz edilmese… Bu çok imkansız bir şey değil. Fakat ne yazık ki, her iktidar döneminde böyle söylentiler bir biçimde gündeme geliyor ve iktidarları yıpratıyor.
Şimdi çok yeni bir bahane halkın elinde.
Kredi kartlarında milletin borcu ne kadar biliyormusunuz.
32 katrliyon.(20 Milyar dolar)
Milletin şahsi kredi borçlarının toplamı 130 Katrliyon( 130 Milyar Ytl)
Bunlar çok ciddi rakamlar.
Kimse kolay kolay o kelimeyi ağzına almıyor ama , Amerika’da bir yıl önce başlayan ve hala bir türlü dinmeyen şahsi kredi borçları(özellikle morgıç kredileri denilen ev kredileri) nin bir benzeri Allah korusun bu ülkede yaşanabilir.
Olay şu ve çok basit.
Diyelim bir dükkan aldınız ve bankaya 100 bin ytl borçlandınız.
Aldığınız yeri kiraya verdiniz, kira gelirine bir miktar ilave ederek aylık 3000 ytl civarında borcu ödemeye başladınız.
Her tarafta işler kesat gitmeye başlayınca , siz de elinizde avucunuzda bulunan parayı harcamayı ertelediniz. Bakkalın işi kırıldı, kiranızı ödeyemez hale geldi. Siz de Bankaya borcunuzu.
Bu tam bir domino taşı kuramıdır.
Bir taş düşmeye başladığında, bütün taşlar ardı arkasına yerle yeksan olur.
Dönmeyen krediler Bankaları gümletir, gümleyen bankalar tasarrufların altını üstüne getirir.
Burası Türkiye ve dünya çapında hiçbir finans kuruluşunun merkezi değil. Yani ABD hiç benzemez. O’na çeşitli kuruluşlar kredileri sonuna kadar açabilirler veya ABD devlet olarak elindeki imkanları devreye sokarak, her şeyi yeniden dizayn edebilir. Veyahutta kreditörler piyasadan çektikleri paraları yeniden oralarda devreye sokabilir. Ama bizim şansımız onlar kadar fazla değil. Biz ancak hazinenin elinde bulunan paraları devreye sokma imkanına sahibiz. Zaten o da ne kadar ki.
Hazinenin elindeki miktar, bizim bankalara olan şahsi kredi borçlarımızdan daha az.
Sözümüzün sonundaki kısım ve gelişme, gelir gider sözün başındaki anlatılanlarla evlilik yapar, yöneticilerin suçlanmasına sebep olur.
Bildiğim şey şudur. Ve hayatımız buna örnektir.
Evin içinde düzen var, her türlü entrikadan uzak bir hava solunuyor ise, dıştan gelen tehditler, sert eser ama yıkmaz. Fakat evin içi berdan berdan ise istediğin kadar kapı pencereleri bandajla , nafiledir.