İPİN UCU
2010 yılının Avrupa Kültür Başkenti olması için bir çok ülke yarışmıştı. İstanbul bunlardan birisi idi ve projenin başarısı için hatırlayacağınız üzere Türkiye çok büyük gayret gösterdi, televizyonlara Türkiye’yi ve özellikle İstanbulu tanıtan reklamlar verildi.
Sonucunda Türkiye ve İstanbul ipi gögüslemiş oldu.
2010 yılı boyunca İstanbul,Avrupa kıtasının Kültür Başkenti olarak anılacak.
Böyle bir durum sadece Avrupadan değil, dünyanın bir çok ülkesinden turistin İstanbul’a , tabii ki Türkiyenin diğer illerine de, gelmesine vesile olacak.
Yıl boyunca belki milyonlarca Turist İstanbul’un tarihi ve turistik yerlerini görmek için gelecekler.
Bu insanlar gelmiş iken ülkemizin diğer tabiat harikası bölgelerini, insanlarını, yaşam tarzlarını görmeyi arzulayacaklar , yıl boyunca İstanbul’da büyük toplantılar düzenlenecek sanırım.
Toplantılarda tabiatın/doğanın/ korunması, küresel ısınma, yok olmaya mahkum hale gelmiş kültürler, kimliklere verilmesi gereken önem, insan neslinin içerisine düşmüş olduğu ruhsal bunalım ve bundan kurtuluş çareleri konuşulacaktır.
İstanbul’un 2010 yılı için Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilmesi, Türkiye için gerçekten büyük başarıdır ve bu yıl içerisinde ülkemizde yapılacak etkinlikler, bundan sonraki yıllar bakımından da Türkiye’nin tanıtımı bakımından büyük önem taşıyacaktır.
Aslında Türkiye’nin böyle bir projeye talip olması ve bir çok Avrupa ülkesini geride bırakarak İstanbul ilimizin 1 yıllığına da olsa Avrupa Kültür Başkenti olarak ilan edilmesini başarmak, kendimize olan güvenimiz açısından da büyük öneme sahip.
Bütün bunlar çok güzel.
Ama biz bütün güzelliklere imkan bulduğumuzda limon sıkmaktan çekinmeyiz.
Böyle bir huyumuz var.
2010 yılı için İstanbul Avrupa Kültür Başkenti ilan edilence, hemen işin erbabı!!! Olan kişiler kolları sıvadılar ve bu iş için ayrılan kaynağın başına oturdular.
Eski Maoist Nuri Çolakoğlu ve ekibi İstanbul ilimizi Avrupanın 2010 yılındaki Kültür Başkenti olmasını hazırlama kurulunun başına geçtiler.
Bu ekip şimdiye kadar 1.000.000.000.000.000. para harcamış. Bir katrliyon. Vay babo.
Para harcama işi şöyle oluyormuş.
İstanbul ilinin çok önemli mekanlarından birisini ele alalım.
Diyelim ki, bu mekan Topkapı Sarayı olsun.
Bu çok önemli sanat ve kültür eserimizin gelen misafirlerin gözünde daha da büyümesini temin edecek restorasyon faaliyetleri yapılması lazım.
Nuri Çolakoğlu beyin bu işleri yürüten , yani restorasyon projesi hazırlayan ve bu projeyi uygulamaya koyacak ŞİRKETİNE İŞ İHALE EDİLİYOR.
Nuri beyin şirketinin hazırladığı proje, yine Nuri beyin başında bulunduğu kurula geliyormuş.Ve o kurul , zaten çok güvenli ! bir yerden gelen projeyi, onaylıyormuş.
Al gülüm, ver gülüm, eksik kaldı, şu yanağımdan da öp gülüm…
Bir katrliyon paranın harcandığı ve paranın nereye gittiği doğru dürüst belli olmayınca, çıkan şaibeler üzerine Nuri bey kuruldan istifa etmiş. Yanında bulunan ekibi de beraber.
Olayla ilgili soruşturma başlatılmış ve hesaplar incelemeye alınmış.
Nuri bey ile basın mensupları çıkan usulsüz harcamalar için konuşmak istemişler. Nuri bey ben şimdilik bu konularda konuşmak istemiyorum demiş/dedi/ kulaklarımla duydum.
Çok doğru.
Zaten bir katrliyon paranın nasıl harcandığını bir çırpıda izah etmek kolay değil.
Peki Nuri Bey bu parayı nasıl harcadığını izah edecek mi?
Bunun hesabını vermekte zorlanacak mı?
Hayır zorlanmayacak.
Neden?
Çünkü Nuri bey bu kadar parayı o hepimizin bildiği önemli desteği almamış olsaydı, kendi başına usulsüz olduğu iddia edilen biçimde harcayamazdı.
İşin özü burada.
Nuri bey ve ekibi oraya nasıl geldi, onların böyle bir yere gelmesine kim imkan hazırladı, Nuri bey kendi şirketinden başka hangi firmalarla iş bağladı, araştırılması gerekenler bunlardır.
İpin ucu görünüyor,çekin gelsin. Ve böylece bütün dünya nasıl bir kültüre sahip olduğumuzu görmüş olsunlar.
Makaram sarı bağlar,
Kız söyler gelin ağlar,
Niye ben ölmüşmüyem lo.
Ülkem/Asya/karalar bağlar.