KATILIM AÇILIM MESELESİ
Seçim sathı mailine girilene kadar biri birlerine en küçük bir sevgi ve merhamet duygusu ile bakmayanlar, biri birlerinin can damarından hisse kapmak için var güçlerini kullananlar, süt dökmüş kediye, dahası uysal bir Aslan'a dönerler.
Söylemler özellikle şöyle gelişir.
"Biz bütün insanlarımızı seviyoruz, onlar arasında hiçbir ayırım yapmıyoruz, herkesin inancı, örfü , adeti, yaşam biçimi kendisine, biz bunlara karışma hakkını kendimizde görmüyoruz, onun etnik kökeninden, inancından bana ne, nasıl isterse öyle yaşasın, yeter ki, insanlar bu esnada biri birlerine karşı kıyasıya bir mücadele içerisine girmesin, hor görüp aşağılamasın, özel hayat biçimini bir kavga alanı haline getirmeyelim, isteyen başını örtsün, isteyen çarşaf giysin, isteyen mini etek giysin, fötrlü, şapkalı, şalvarlı gezsin, camiye gitsin, cem evinde ibadetini yapsın" gibi cümleleri çok bol kullanıyoruz.
İşin doğrusunun da bu olduğuna yürekten inanıyorum.
Böyle bir serbesti alanının herkese açılmış olduğunun "siyasiler" tarafından ilan edilmesinden sonra toplumda genel bir rahatlama olur, insanlar birey olmanın, kendi şahıslarını sıkı sıkıya ilgilendiren konularda başkalarının ahkam kesmesinin nasıl da yersiz olduğunun ayırdına varılmasından mutluluk duymaya başlarlar.
Bir süreden beri CHP sinde bir "çarşaf" "katılımı" , yok katılım değil "açılımından" söz ediliyor.
CHP Genel Sekreteri Önder Sav'ın Hacca gitmek isteyen bir yaşlı CHP liye , "senin ne işin var hacıda, paranı Araplara kaptırma, bak yaşında ilerlemiş, gittiğinde Muhammed seni bırakmayabilir(oralarda ölürsün demeye getiriyor/bu arada kendince ince ince Allah Resulü(s.a.s) ile gırgırını geçiyor), gel vazgeç bu sevdadan" sözlerinin ikinci elektronik ortam faciası ile ortaya çıkması üzerine , CHP si çok zor günler geçirmişti. İnsanlar CHP sini iflah olmaz din düşmanı bir parti olarak görme düşüncelerinde bir hatanın olmadığını yeniden keşfetmişlerdi.
CHP si bu açmazdan kurtulmak için bir sürü "zırvayı" tevil yoluna sapmıştı. Ziya Paşanın "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, Şahsın görünür rütbei aklı eserinde" yani mühim olan insanın yaptığı işlerdir, sözlerin fazla ehemmiyeti yok, insanın aklının geldiği rütbe/makam, sözle değil, ortaya koyduğu eserle belli olur, vecizesi uyarınca tevillerin bir anlamının olmadığı ortaya çıktı ve bu esnada imdada CHP İstanbul İl Başkanının küçük bir çarşaf açılımı devreye girdi. Sanırım bu çok incelenmiş, eni konu tartışılmış bir "açılım" değildi. Erzurum'lu , çevresi olan bir ailenin önde gelen bir ferdi İstanbul'un varoşlarından birisinde Belediye Başkanlığına aday olmuş ve yakınlarının sadakatinin laftan ibaret olmadığını göstermek için de İl Başkanının CHP rozetli şovuna konu olmuşlardı.
CHP sine çarşaflı bu "katılım" tuttu.İnsanların büyük çoğunluğu tarafından "hoşgörü" sınırları bakınız zorlanmıyor görüşü benimsenince,ardı arkasına bu türden katılımlar gerçekleşti ki, Genel Başkan Deniz Baykal bizzat çarşaflı kadınlara altı ok rozetini takarken, çarşafın CHP için bir "fenomen" olmaktan çıktığını vurgulama çabası içerisinde oldu.
Gerçi CHP ileri gelenleri bu bir "KATILIM" , "AÇILIM" değil, yani biz ilkelerimizden, değerlerimizden, özellikle "LAİKLİK" TEN taviz vermiş değiliz deseler de, başlı başına CHP ye çarşaflı kişilerin üye olmasının kabulü, "katılımın" sınırlarını zorlayan bir "açılım" olarak görüldü.
Şimdi de, Ak Parti Edirne Merkez İlçe teşkilatının "tanışma" yemeğinde "partililer" 33 şişe rakı ve yüz şişeden fazla bira tüketmişler. Parti teşkilatı verdiği tanışma yemeğinde menülerine içki koymamışlar, ancak isteyenlerin kendi paraları ile içki içmekte serbest olduklarını söylemişler. Rakılar büyük mü, küçük mü bilmiyoruz. Bira içenlerin rakı içmediklerini var sayalım, elde var 100. Küçük te olsa her şişeden en az yirmi kişi sarhoş olsa, eder 660. Böylece yemeğe katılan sekiz yüz kişiden 760 ı çok rahat "demlenmiş". Eminim içki içmeyen 40 kişi de kokudan kafayı bulmuştur.
CHP liler çarşaflı kadınlara 6 ok rozetini takarken bunun bir katılım olduğunu ve "açılım" anlamına gelmediğini "mahcup" bir eda ile ortaya koyarken kendi seçmenlerine karşı bayağı zorlandılar.
Ama Ak Partinin Edirne Merkez İlçe Teşkilatının hem de İl Belediye Başkan Aday Adayları ile ilgili tanıtım yemeğinde isteyenlerin içki içme serbestisinden sonra ortaya çıkan manzara bir "KATILIMI" değil, basbayağı bir "AÇILIMI" ifade ediyor. Çünkü yemeğe katılanlar yabancı değil, Ak Partili Üyeler. Onlar ortaya koydukları bu "açılım" ile Ak Partinin yıllarca seslendirdiği "biz dini ritüelleri öne çıkaran parti değiliz, din bazlı siyaset yapmak bizim kırmızı çizgilerimiz arasındadır" söylemini bir kez daha üstüne basa basa, kadehin dibine vura vura pekiştirmiş oldular.
Bütün bunlardan sonra her şey sorunsuz, ortam güllük gülistanlık mı diyeceğiz.
Hayır.
Bu söylemler, bu eylemler ortamı daha da flulaştırıyor ve bizleri içerisinden çıkılmaz bir hale getiriyor.
Çünkü partiler bu söylem ve eylemlerini parti tüzüklerine koyamıyorlar, serbestçe bizim fikrimiz, zikrimiz budur diyemiyorlar.
İşte o zaman ortaya herkesin biri birini iki yüzlülükle suçlamasına sebep olan "takiyyeci" görüntü hakim oluyor.
Yani,
CHP gerçekten çarşaf giyenlerden en küçük bir huzursuzluğum söz konusu değil,
Ak Parti , içki içme herkesin bireysel tavrıdır, partimizin içki ile ilgili bir karşı duruşu yoktur mu diyor, biz bunu anlayamıyoruz.
Ama eminim ki, hiç kimse siz bu konuda istediğiniz kadar anlama zorluğu çekin, önünüze konulan menü budur, ister yiyin, ister çöpe atın deme lüksüne sahip değil. Çünkü biz vatandaşlar için bu konu gerçekten çok önemli olmasa, siyasiler bizim çarşaf için de, içki içilmesi konusunda da hassasiyetlerimizin olduğunu bilmese, bu konuların böylesine toplumda tartışılmasına sebep olurlar mı?
Olay bizim değerlendirmemize sebep olan ve onların "takiyyeci" davranmalarını zorunlu kılan, siyasi partilerin inandıkları gibi kendilerini ifade etmelerini engelleyen "resmi" söylemin mutlak baskısı mıdır, yoksa gerçekten ortaya koydukları eylemler, düşüncelerinin eseri midir, bilmiyoruz.
Bildiğimiz bir şey var,
Türkiye'de sistem gerçek bir Liberal Partiye, Sosyalist Partiye, Komünist Partiye, dini değerleri öne çıkaran Şeriatçı partiye müsaade etmedikçe, partilerde rakıyı kafaya çekenlerle, çarşafı kafaya çekenler bir arada yaşamanın yolunu bulduklarını düşüneceklerdir.