KURSAK 1

Bizim oralarda çok güzel bir söz var . Bizim oğlan Bina okur, döner döner yine okur. Ulema kesimi "Bina" kelimesinin ne anlama geldiğini bilir. Yanlış anlaşılmasın bu kelime, içerisinde oturduğumuz , şimdilerde ismi İngilizce Apart kelimesinden alınan Apartmana çevrilmiş bina değil. Bina Arapçada "bena, yebniy" kökünden geliyor. İnşa etmek, kurmak gibi manaları var. Medreselerimizde Arapça eğitimine başlayanlar "bina" ismi verilen bir kitap ile eğitime başlarlardı. Kimileri bu eğitimde başarılı olamayınca , kitabı okumaya yeniden başlardı. Bir iki üç tekrar yapan öğrenci işin içinden çıkamadığında, hocaları ona "bizim oğlan bina okur, döner döner yine okur" derlerdi. Vallahi durumumuz aynen onlara benziyor. 1999 yılında Refah Partisi kapatılınca , Maliye bu partinin elinde bulunan paraları hazineye devretmelerini istiyor. Onlar da ibraz ettikleri belgelerle paraları kapatılma öncesinde parti teşkilatlarına gönderdiklerini belgeleri ile ortaya koyuyorlar. Bakanlık bu belgelerin akibetini araştırıyor. Kimi il ve ilçe teşkilatlarının paraların gelişi ve harcanma yöntemini yasaya aykırı buluyor. Ve Refah Partisi yöneticilerini zimmete para geçirmekten Yargıya havale ediyor. O dönem parti teşkilatında görev yapanlar yargı önüne çıkarılıyorlar. Erbakan Hoca , Rıza Ulucak gibi isimler mahkum oluyorlar. Ayrıca bu isimlerle birlikte , o dönemin genel başkan yardımcıları hakkında tazminat davası açılıyor. Para alış verişi ile bir ilgileri bulunmayan Sayın Abdulkadir Aksu, Sayın Abdullah Gül gibi isimler hakkındaki dava reddediliyor. Yani Hukuk Mahkemesi, bu kişilerin para alış verişinde bir kusurları yok ki, ben onları mahkum edeyim diyor. Temyiz edilen bu karar Yargıtayca onanarak kesinleşiyor. Hukuk Hakiminin bulamadığı bir kusuru Ceza Hakimi nasıl bulacak? Bu çok önemli bir konu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Hukuk Mahkemesinin verdiği ret kararını da göz önüne alarak Sayın Abdullah Gül hakkında takipsizlik kararı veriyor. Bu karara yapılan itiraz sonucunda Sincan Ağır Ceza Mahkemesinden, günümüzün konusu olan Cumhurbaşkanı yargılansın kararı çıkıyor. Eee bu Cumhurbaşkanı , nasıl yargılanacak? Onlara göre çok kolay. İşte bir Hakim karar verdi yargılansın diye. Hemen duruşma günü tayin eder, celp çıkarır, gelmediği takdirde İhzar edersiniz(yani polis gönderir zorla Mahkemeye çıkarırsınız) ve böylece Adaletin ne şaşmaz bir teraziye sahip olduğunu dünya aleme göstermiş olursunuz. Akşam da artık herkes durumana göre, kimisi iki kadeh rakı çeker kafaya, kimisi şampanya patlatır, kimisi de viskisini yudumlar. Bakın efendiler. O günler çoktaaan geride kaldı. Bu ülke yıllardan beri tepe tepe kullanıdğınız, bütün nimetlerini evladu iyalinize amade ettiğiniz, vatandaşı üçüncü , beşinci gurup insan yerine bile koymadığınız köle Ahmoların, Mehmoların ülkesi değil artık. Halk evlatlarının iktidarına sahip çıkıyor. Onun temsilcileri de var güçleri ile Avrupa Birliğine girmeyi hedefleyen kararları alıyor. Çünkü, ele geçirilmiş olan dümen bir daha "kırılırsa" ahlaksız, izansız, vicdansız, insafsız, merhametsiz, beceriksiz,temizlenmeyi dahi bilmeyen pisliklerin bizi hangi cendereye sokacağınıdan gayet iyi haberdarız. Cumhurbaşkanı yargılansın diyenlerin neyi hedefledikleri gayet açık. Amaçları O’nu ülke içerisinde küçük düşürmek, dış dünyada itibarsız hale getirmek. Dış dünyada bütün ilişkiler önce menfaate , sonra itibara dayalıdır. Siz bir ülkeye gittiğinizde oranın yetkilileri kendi Devlet Başkanlarının önüne küçük küçük notlar koyarlar. Böyle bir durumda ilk not ne olur biliyormusunuz? Cumhurbaşkanı "zimmetine Devletin Parasını geçirmekten yargılanıyor". Sonra diğer notlar. Bu not ile işiniz bitmiştir. Görüşmelerin bütünü üzerine o "notun" gölgesi düşer. Ve siz o notu görmemiş olmanıza rağmen, kara gölgenin adım adım sizi takip ettiğini farkedersiniz.Yerimiz daraldı yarın devam edelim.