MUAZ EL HATİBİN İSTİFASI
Suriye muhalefeti koalisyon güçlerinin lideri Muaz El Hatip bu görevinden istifa etti.
Muaz istifa ederken Facebook sayfasında şu açıklamayı yaptı.
“Suriye halkına ve Allah’a söz vermiştim. Suriye’de olaylar benim kırmızı çizgilerime ulaştığında istifa edeceğim. Şimdi bu sözümü yerine getirdim. Bundan böyle daha bağımsız bir şekilde Suriye halkının özgürlüğü için çalışacağım”
BM ler gözlemcilerinin verdiği bilgiye göre, Haffe kentinde olaylara karıştığı bildirilen 200 Suriyeli muhalif serbest bırakılmış. Aynı kentte bundan önce de olaylara karıştığına dair delil elde edilemeyen 500 kişinin serbest kaldığı bildiriliyor.
Gözlemciler kentin büyük yıkım yaşadığı ve binlerce kişinin de yerlerini yurtlarını terk ettiği ifade ediyorlar.
Muaz El Hatip’in istifasının, Haffa kentinde Esed rejimi tarafından 200 muhalifin serbest kalmasından sonra gerçekleştiği söyleniyor.
Muaz El Hatip ülkesinde yaşananları konuşmak üzere toplanan AB liği üyelerinin muhaliflere gerekli desteği vermemesi, silah yardımında bulunmamasıyla büyük sıkıntıya girdiği ve Esed rejimi ile bu durumda baş etmelerinin mümkün olmadığına inandığı gelen haberler arasında.
BM ler Suriye Gözlemcisi eski Genel Sekreter Kofi Annan’ın Suriye barışı için önerdiği, muhaliflerin serbest kalmasının Haffa da başlamasıyla Hatip’in, artık Suriye rejimi ile görüşmelere başlamanın gerekli olduğuna kani olduğunu düşünmesi ve bu düşüncesinin muhaliflerce kabul edilmemesi üzerine istifayı bastığı ifade ediliyor.
Bu çerçevede Muaz El Hatip’in istifasının bizim bakımımızdan da çok büyük öğretici yanı var.
Muaz El Hatip ben Suriye halkına ve Allah’a söz verdim, ülkemdeki olaylar benim kırmızı çizgilerimi aşacak duruma geldiğinde istifa edeceğim demiş ve Esed rejimi tarafından Haffada ikiyüz Suriyeli serbest kalınca, artık savaşı devam ettirmenin bir anlamı yok, daha fazla insani kayıplar yaşamamak için Suriye rejimi ile oturup sorunu konuşalım noktasına gelmiş.
Evet bu konuda bendeniz de çok yazılar yazdım.
Suriye meselesini Türkiye’de insanların büyük çoğunluğu bir türlü anlamıyor, mana veremiyor.
Bizimle Suriye arasında, İşlerin güllük, gülistanlık olduğu dönemlerde Suriye rejiminin ülkeyi idare etme biçiminde bir farklılık yoktu.
Hatta Arap baharının kendilerini de etkileyeceği konusunda hiç şüpheleri olmayan Esed ve adamları, başta Türkiye olmak üzere dostlarına “tamam gerekli düzenlemeleri yapacağız, ancak zamana ihtiyacımız var” şeklinde taahhütte bulunmuşlardı.
Fakat öyle bir fırtına estirildi ki, demokratik ülkelerin kendi ülkelerinde yapmayı düşündükleri kimi değişiklikler bakımından bile uzunca zamana ihtiyaç var iken, birden Suriye’de muhalif olanlar silahlandı ve rejim ile çatışmaya girmeye başladı.
Çatışma o gün bu gün devam ediyor.
Ama bir çok mahfil, başta Türkiye batılı ülkelerin muhaliflere gerekli desteği vermediğini ve bundan şikayetçi olduklarını açıkça belirtiyorlar.
Suriye muhalefetinin gerekli desteği alamadıklarından kasıt, para ve silah.
Yani muhalifler ya bize para verin silah alalım, yahut silah verin mücadelemizi devam ettirelim diyorlar.
İstenen ister para, isterse silah olsun, Suriye muhalefeti daha fazla kanın akması ile işlerin hallolacağını düşünüyor.
Muhalefete gerekli desteğin verilmediğini söyleyen Türkiye de acaba böyle mi düşünüyor bilmiyorum. Eğer böyle düşünüyor ise, PKK meselesinde bizim resmi söylememiz “silahlar hiçbir şeyi çözemez, kimse silah yolu ile Türkiye’yi bir yere çekemez” söylemini nereye koyacağız.
Yok eğer söylenen batılı ülkelerin Libya örneğinde olduğu gibi Suriye’ye silahlı bir müdahalesi ise, Rusya, Çin ve İran’ın sergilemiş oldukları karşı duruş, böyle bir şeyin imkan dahilinde olmadığını ortaya koyuyor.
O zaman Suriye muhalefetinin kendi sorunu çözme konusunda Esed rejimi ile baş başa kalması gibi bir akıl almaz sıkıntı bizleri bekliyor.
Yani daha fazla ölüm, daha fazla kan, daha fazla yıkım, daha fazla göz yaşı, daha fazla iflah olmaz düşmanlık.
Bu mudur bizim beklediğimiz.
Sayıları seksen bini aşan ölümlerin manevi sorumluluğunu kim hangi güçle taşıyacak, böyle bir sorumluluğu hangi omuz kaldıracak?
İşte bizim bu olayın hemen başlaması üzerine yaptığımız yorumlara Muaz El Hatip şimdi gelmiş ve kırmızı çizgiler aşıldı, artık Esed rejimi ile görüşmek ve sorunu barışçı bir şekilde çözmenin yollarını aramak zamanıdır diyor.
Arapların “ba’de harabul Basra sözü ile bizim Kürtlerin Ka Akıl” sözünü ifade etmenin şimdi tam zamanı.
Basra harap olduktan, akılları taşıyan başlar param parça olduktan sonra, buyurun bu yükün altından kalkalım,kırmızı çizgi aşıldı diyor.
Hatip’in istifa etmesinin altında yatan ana sebep olayın gerçek yüzünü şimdi daha iyi görüyor olmasıdır.
Suriye allak bullak bir hale getirilmeden önce, İsrail’den Golan tepelerini alacak konuma gelmiş ve güçlenmişti.
Türkiye ile olan ikili ilişkiler Suriye’yi Türkiye gibi orta doğuda önemli siyasi bir aktör haline getirmişti. Ekonomik olarak güçlenen bu iki ülke Şamgeni kurmuşlar, ortak ekonomik zirveler tanzim etmişler, Asi Nehri üzerinde baraj inşasına başlamışlardı.
İsrail bunu hazmedemezdi.
Suriyenin onlarca yıl altından kalkamayacağı bir musibete maruz kalması lazımdı.
Bunun en güzeli ateşi elle değil, maşalarla tutmaktı.
O maşaların artık kimler olduğu biliniyor. İçim acıyor.
Suriye oparesyonu hiç kuşkum yok, bir ABD- İsrail ortaklığı sonucu ortaya çıktı.
Köşeye çekildiler, manzarayı seyrediyorlar.
Benim bu yazdıklarım ile kimse Esedleri kutsadığımı zannetmesin.
Ben Müslüman ülkeler insanlarını savaşa sürükleyecek olaylar ortaya çıktığında, bir koyup bin düşünmemiz gerektiğini ifade ediyorum.
Hele bir de işin içerisinde yabancı parmağı var ise, hiç düşünmeden bu işe karşı koymamız gerektiğini belirtiyorum.
O sebeple sürekli biçimde “Müslüman kardeşini öldürmeye kalkar iken mütenebbih/uyanık/ ol, ağyara pirim verme” diyorum.
Bu kişisel bir strateji değil, devletlerin idaresinde vazgeçilmez bir umde olmalıdır fikrimi hiç elden bırakmıyorum.
Esed rejimin başından gitsin, bunu ben de istiyorum.
Ama Yemende Ali Abdullah Salih örneğinde olduğu gibi ülkesinde kalsın, meselenin bu bağlamda çözüme kavuşturulması sağlansın, Esedle görüşmeler bu minvalde devam etsin olmaz mı?
Muaz El Hatip de şimdi bunu ifade ediyor.