MÜMTAZ SOYSALLARI TEHCİRE(MÜDABELEYE) TABİ TUTALIM

Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinin anlı şanlı Profesörü Mümtaz Soysal Cumhuriyet Gazetesindeki köşesinde iki halkın(Türk ve Kürt) bir arada yaşayıp yaşamayacağının kesin olarak hala anlaşılamadığını, bu itibarla son bir çare olarak, birinci dünya harbinden sonra Yunanistan ile yapıldığı gibi MÜBADELE’ye gidilebileceğini ifade ediyor.

Birinci dünya harbinden sonra Misaki Milli hudutları içerisinde yaşayan Hırıstiyan Rumlar ile Balkanlarda yaşayan Müslüman Türkler Lozan Antlaşması uyarınca mübadeleye tabi tutulmuşlardı. Asılnda ne Türkiyeli Rumlar ve ne de Balkan Müslümanları topraklarından, evlerinden, yurtlarından kopmak niyetinde değillerdi. Her iki taraf ta alınan karar uyarınca, topraklarını terketmeye başladıklarında inanılmaz acılar yaşadılar. Özellikle Balkanlara(Yunanistan’a) göçeden Rumlardan bazılarının hala topraklarına dönmek istediklerini ve ömürlerinin son günlerini buralarda geçirmek düşüncesinde olduklarını ifade ediyorlar. Bu hasreti ölümden başka hiçbir şey dindirmez.

Tehcirin, mübadelenin ne menem bir bela olduğunu , Balkan Savaşları sırasında kimi Ermeni unsurların tehcire tabi tutuldukları sırada yaşadıklarının her gün biraz daha gün yüzüne çıkması ile , öğrenme fırsatı buluyoruz.

Mümtaz Soysal şimdi faşizan bir yaklaşım ile Kuzey Irak’ta yaşayan Türkmenler ile Türkiye’deki Kürtlerin son bir çare olarak "MÜBADELEYE" tabi tutubalibeceklerini ve sorunun böylece bitirilebileceğini ifade ediyor. Aslında böylesine absürd, böylesine insanlık dışı, böylesine insanın midesini bulandıran bir düşüncenin yoruma tabi tutulması gerekmez. Fakat yıllarca bu ülkeyi idare eden zihniyetin neler yaptığını öğrenmek ve atmış oldukları adımların bizi nerelere sürüklemiş olduğunu anlamak için , onun yazısını fırsat bilip değerlendirme yapmak gerekiyor.

Bu Mümtaz Soysal yıllarca Siyasal Bilgiler Fakültesinde Marksist-Leninist sol fikirlerin mensubu gençler yetiştirdi.Oradan yetişen gençler başta Devletin İdari kademelerinde Kaymakam-Vali olarak görev aldılar. Ve tabii ki dış işlerinde. O dönemden yetişenlerin bu ülkenin iç ve dış siyasetine neler kattığını hepimiz artık gayet iyi biliyoruz.

Ülkenin gençlerinin envai çetiş sol frakiyonlara ayrılmalarına,ardından onların karşıtı milliyetçi oluşumların meydana gelmesine ve bunların biri birleri ile çatışmalarına sebebiyet verenler ,bu işte sol kesimin yanında saf tutanlar, şimdi kalkmış Ulusalcılık adı altında kendi pisliklerinin temizlenmesini  istiyor.

O Mümtaz Soysal, Tansu Çiller’in Başbakanlığı zamanında Telekomun Özelleştirilmesi ile ilgili olarak çıkarılan kanunu Danıştay’a götürmüş ve o dönemde 26 Milyar dolar değer biçilen, müşterisi hazır tesisin satışını iptal ettirmişti.Türkiye’nin borçlarının % 80 ini karşılayacak olan Telekomun satışının iptali, bizi ekonomik olarak büyük açmaza sokmuştu. Biliyorsunuz bu tesis daha sonra 6,5 milyar dolara satılmıştı.Yani Mümtaz Efendi bu ülkeye bir kalemde 19,5 Milyar Dolar kaybettirmişti.Türkiye’nin yüz yıllık rüyası olan GAP projesinin bitirilmesi için gerekli paranın nerede ise 2 katı para bir çırıpıda elimizden uçmuştu.

Marksistlikten şimdi Nasyonal Sosyalist düşünceye evrilen Mümtaz Bey, millete yeni bir "talkın" veriyor, hiçbir akıl, izan,vicdan,merhamet, duygu sahibinin kabul etmeyeceği öneri getiriyor; Kuzey Irak’ta yaşayan Türklerle, Türkiye’deki Kürtleri mübadeleye tabi tutalım, olsun bitsin diyor. Böylece  "saf", "ari" bir ırkın(Türk’lerin) yaşadığı ülke oluşturmayı öneriyor.

Peki Irak’taki Türklerin nüfusu ile Türkiye’deki Kürtlerin nüfusu biri birine eşit mi?(Türkiye Kürtlerinin nüfusu herhalde Irak Türkmenlerinin nüfüsunun 10 katı vardır) Mübadelede bu eşitsizlik nasıl giderilecek? Bir Türkmene mukabil bin Kürt mü vereceğiz!!!

Kürtler Türkiye topraklarının kaçta kaçına, Irak Türkmenleri Irak topraklarının kaçta kaçına sahip.

Bu işleri çözdük, ülkede yaşayan Yahudileri, Rumları, Ermenileri, Terekemeleri,Lazları, Çerkezleri, Boşnakları,Gürcüleri nereye koyacağız, bu konuda nasıl bir temizlik!!! Yapacağız.

Bir aydın , memleketin Anayasa Dersleri Profesörlüğüne yükselmiş, siyaset yapmış bir kişisi olarak ondan beklenen, toplumsal barış sürecine katkıda bulunmak, memleketin , insanımızın birlik ve bütünlüğü içerisinde , yıllardan beri devam eden bu soruna nasıl bir çözüm bulunacağına kafa yormaktır. Yoksa, ortalık karıştırmak, tezvirat yapmak, çok önemli bir şeyler söylüyormuş havasına bürünüp insanların midesini bulandıracak açıklamalar yapmak değildir. Zira günümüz dünyasında artık "tehcirmiş" "mübadeleymiş" , gibi kavramların zerre kadar yeri olmadığını o da bal gibi biliyor. Terörün "siyasi çatışma" döneminin pik yaptığı 1990 yıllarda Diyarbakır’in kimi bölgelerinde boşaltılan köylerin ceremesini(maddi ve manevi anlamda) , Türkiye 20 seneden beri ödeye ödeye bitiremiyor. Bugün ise bırakın bir köyü, tek bir köylüyü bile yerinden yurdundan etmeye kalkışın, bakın başınıza neler geliyor.

Ama eğer çok istiyor ise, Mümtaz Soysal( ve gibilerini) mübadeleye tabi tutalım, onu Kuzey Irak Türkmenlerinin yanına gönderelim, Neçirvan Barzani, Sefin Dizai(tanıma fırsatı bulduğum kişiler olması sebebiyle) gibi binlerce Kürt’ü Türkiye’ye getirelim. Ne dersiniz?

Bu gece Allah nasip ederse Teravih namazı kılıp, sahura kalkacağız. Yarında Mübarek Ramazan Orucunu tutacağız. Yüce Rabbimiz hepimizin orucunu kabul etsin. Bizi , ülkemizi, insanlarımızı tüm bela ve musibetlerden kurtarsın. Bu Ramazan barışa, huzura, esenliğe kapı aralasın. Kardeşliğimizi,dostluğumuzu pekiştirsin. Akan kardeş kanının vatan topraklarındaki acı izlerini silip süpürsün. İnşallah.