NEVROZ
Çocukluğumuzda Çermik ilçesinde 21 Mart günü Sultan Nevruz olarak kutlanırdı.
Dönemine göre aileler evlerinde bulunan yiyeceklerden aldıkları ile Kumlu Dere mevkiine HARAFENEYE giderlerdi.
Hali vakti yerinde olan aileler oğlak keser ve bir kazan bulgur pilavı eşliğinde gelenlere ikramde bulunurdu.
Sultan Nevruz ile ilgili Harefene’ye daha çok kadınlar ve çocuklar giderdi. Bizde o dönemlerde erkeklerin kadınlarla birlikte eğlenmeye gitmesi söz konusu değildi. Çünkü bu esnada kadınlar şarkılar, türküler söyler, yaban ellerde bulunan yakınlarına ağıtlar yakar, genç kızlar ve çocuklar halay çekerek baharın coşkusunu yaşarlardı.
Kadınlarımız, kızlarımız bırakın erkeklerle iç içe olup oynamayı, onlara görünmeyi bile hicaptan sayarlardı.
Adetler böyle idi işte.
Sonra Diyarbakır’a okumaya geldim.
Yıl 1963
Belki de Öğrenci olmaktan kaynaklanan sebeplerle, Diyarbakır’da halkın Nevruz kutlamalarına hiç şahit olmadım.
Nevruz’un artık ilimizin bazı kesimlerinde bir başka anlamı , bir başka "kudsiyeti" var.
Geçenlerde Kürt Siyasi sözcülerinden birisi Müslümanların nasıl Ramazan Bayramı,Kurban Bayramı varsa, bizim de Nevruz Bayramımız var demişti, de çok garibime gitmişti.
Biz bütün amellerin niyetlere göre olduğunu ve herkesin niyeti ile haşredileceğine inanan insanlarız.
Hiç kimse bizim suyun akışına kapılarak gideceğimizi beklemesin.
Nevruza "ilahi" bir kavram verme yetkimiz yok.
Herkesin bildiği gibi inanmasına saygı duyuyoruz.
Nevruz örfümüz, geleneğimiz, adetimiz, Kurban İman ve İnancımızın bayramıdır.
Tüm bayramlar gibi, bu bayramın da bütün dünya insanlığına huzur, barış, refah getirmesi dileğimi yineliyorum.
Kutlu olsun.
KREDİ KARTLARI
Kredi Kartı kullanıcıları ile ilgili olarak Sayın Başbakanın "ben bu insanları şöyle bir tarafa bırakıyorum ve aşırı kart kullanıcılarını iyiniyetli olarak kabul etmiyorum" diye açıklaması oldu.
Bunun üzerine yapılan incelemeler neticesinde bu ülkede Kredi kartı kullanıcılarından 970.000 inin İcraya düştüğüne şahit olduk.
Kredi kartlarının kullanılmasından ötürü bu ülkede çok ciddi problemler çıkmaya başlamış bulunuyor.
İnsanlarımızın % 90 ı kredi kartlarını gıda ihtiyaçlarının karşılanmasında , % 7-8 lik bölümü araçlarına konulan benzin işinde,geriye kalan % 2-3 lük bölümü ise lüks harcamalarda kullanmışlar.
Bu istatistiki bilgi kredi kartı kullanıcılarının öyle zannedildiği gibi "kötü niyetli" olmadıklarını ortaya koyuyor.
Hani kredi kartları çok zaruri ihtiyaç olan gıda harcamaları dışında büyük oranda kullanılsa idi, iyi niyetlerinden şüphe etmek hepimizin hakkı sayılırdı.
Ama bu kartların gıda ihtiyaçlarının karşılanmasında yüzde doksanlar seviyesinde kullanılması, halkın "işin sonu nereye varırsa varsın" düşüncesinde olmadığını açıkça ele veriyor.
Bu probleme zaman zaman bizlerde parmak basıyoruz.
Kart kullanıcılarının çoğu gibi biz de ödemelerimizi ucu ucuna yapıyoruz. Ve bazen geriye düştüğümüz de oluyor. Ama çok şükür kredi kartı borcumuz yok.
Bizim bunca temkinimize rağmen, işi ucu ucuna götürmemiz, imkanları daha kısıtlı olanların nasıl bir açmaz ile karşı karşıya kaldığını açıkça ele veriyor.
Kredi kartı borçlularının icrada olan ödeme miktarı 2,5 Milyar doları geçmiş bulunuyor. Bu miktar eski para ile 4 katrliyon demektir.
İcraya düşmeyen kredi kartı borçlarının ise 20 Milyar Dolar civarında olduğu söyleniyor.
Rakamların böylesine devasa bir boyuta ulaşması, doğrusu Sayın Başbakanı korkutuyor.
O nedenle kredi kartı kullanıcılarını, içi yanarak , niyetleri bakımından yargılamaya tabi tutuyor.
Sayın Başbakanın kredi kartı kullanıcıları için sarfettiği sözün hem kullanıcılara ve hem de kamuya yönelik anlamı var.
Eğer kullanıcılar Başbakanın sözünü ettiği gibi "Alinin külahını Veliye, Velinin külahını Aliye giydirme" eylemine girmişlerse, elbette harcanan bu paraların üzerine yatma anlamı çıkıyor ve bu yönü itibariyle eleştiride yerden göğe kadar hak var. Ama durum böyle değilse, insanlar sırf ayakta kalmak için düştükleri denizde kredi kartına yapışmışlarsa, o zaman hepimizin külahımızı önümüze koyup düşünmemiz gerekiyor.
Kamuya bakan yönünde ise, ABD halkı tarafından ödenmeyen Morgıç kredileri gibi bir tehlikenin gelip Türk Ekonomisinin başına oturması , bizim işlerimizi hepten bozar.
Çünkü 40 katrliyonu bulan paraların bankalara dönmemesi, hiç kuşkusuz kredi kullandıran bütün bankaların, finans kuruluşlarının canını çok ciddi manada acıtır ve belki de bu kurulaşların ardı arkasına batmasına sebep olur.
Allah korusun böyle bir durum ekonominin zembereklerini hepten boşaltır.
Ülkemiz söz konusu açığı kapatmak için dışarıdan çok ciddi miktarlarda ve büyük faiz oranları ile borçlanmak zorunda kalır.
İşte o zaman İMF in her söylediğini harfi harfine yerine getirmek yükümlülüğü doğar.
Bu ise, daha az maaş, daha az eğitim, daha az sağlık, daha az giyim, daha az ısınma, daha az barınma gibi çok büyük sıkıntılarımıza sebep olur.
Böyle bir dalgaya karşı kimse ayakta duramaz.