OĞLU GELMEYİNCE KENDİ GİTTİ
Berfo Kırbayır, 1980 ihtilali ile göz altına alınan oğlu Cemil Kırbayır’ı 30 sene bekledi. Berfo Ana 105 yaş civarında vefat ettiğine göre, oğlunun bir daha gelmemek üzere göz altına alındığı günlerde 70 li yaşlardaymış.
Berfo Ana o yaşına rağmen her Cumartesi günü Beyoğlu’nda evladını kaybeden annelerin düzenlediği toplantılara katıldı.
Aslında Türkiye’nin bu anneler ile ilgili söylemi yakın zamana kadar çok sertti.
Çünkü o anneler devlete göre yalan söylüyorlardı.
Aslında çocukları bir şekilde teröre bulaşan, dağa giden insanlar, evlatlarının kaybını devlete yüklüyorlar, yalan yanlış beyanlarla devleti ilzam ediyorlardı.
O halde onların yapmış olduğu bu yasa dışı toplantılara müsaade etmemek ve kar, kış, yağmur, çamur demeden Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen bu insanları, daha fazla propaganda yapmalarına fırsat vermeden dağıtmak gerekirdi.
Biz işte bu düşünce sebebiyle her Cumartesi günü, toplumu ajite eden!!! bu insanların yapmış oldukları yasa dışı!!! Toplantıların dağıtılması eylemine şahit olduk.
Cumartesi Annelerinin yaptığı her toplantı sırasında/sonrasında/ dağıtma esnasında meydana gelen olaylar ülkenin imajına zarar veriyor, yalan yanlış beyanlarda bulunan bu insanların ne yapıp edip eylemlerini sona erdirmelerini sağlamak gerekiyordu.
Bunları polis dağıttı olmadı, su sıktılar olmadı, ellerinde çocuklarının resimlerini alıp yırttılar, o resimleri olsun vermek istemeyen anneleri yerlerde süründürdüler, olmadı.
Daha sonra birileri ya bunları bir dinleyelim bakalım, bekli doğru söylüyorlar, belki biz bir yanlış(haşa, sümme haşaaaa) içerisineyiz dediler.
Evet bizim insanımızda her dert yananın bin bir türlü yalan dolana bulaştığına dair bir inanç vardır. Nasıl inançsa…
Kimse dertliyi dinlemek istemez.
Çünkü kimsenin tatlı canının acıması işine gelmez.
Ama evladını kaybeden her anne gibi yılmaz savaşçı duruma gelen bu insanlar, dur durak demeden Cumartesi toplantılarına devam ettiler ve sonunda birileri 105 yaşındaki Berfo Ana’yı Başbakan ile buluşturdular.
Sayın Başbakan Ak Partinin Salı Günleri yaptığı gurup toplantısında, Berfo Ana ile konuşmasını partililere ve doğal olarak tüm Türkiye aktardı.
O konuşmada Berfo Ana diyordu ki, ben tam 31 senedir geceleri evimin kapısın açık tuttum. Oğlum Cemil bir gece gelir de kapıyı kapalı bulmasın, kapı açılsın diye “çalmak” zahmetine katlanmasın, çat kapı açsın içeri girsin diye bekledim. Ama gelmedi.
Şimdi ben sizden oğlumu istiyorum, ister diri, isterse ölü. Ama bu kadar zaman geçti, artık diri olarak gelmesine ümidim kalmadı, bari bana oğlumun kemiklerini verin, onu mezara defnedeyim, böylece oğlumun huzur içerisinde mezarda yatmasını göreyim, gidip dua edebileyim. Ama bunu yapmaz iseniz, elim yapanların iki yakasından bu dünyada da ahrette de kurtulmaz.
Evet Berfo Ana böyle söyledi ve oğlunun katline hükmedenlerin yargılandıkları davaya 105 yaşında bir piri fani olmasına rağmen çekinmeden, yüksünmeden geldi katıldı.
Berfo Ana 105 yaşında olmasına rağmen duruşmaya gelince, dava sanıkları Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın gelmemesini içine sindirememişti. Niye ben bu yaşımda ve kadın halimle geliyorum, Keno niye gelmiyor, heste midir ki, yooohh , yatağa uzanmış keyf çati, Mahkemeye getirsinler yüzüme bahsın, ben de onun yüzüne bahayım, oğlumun kemiklerini nereye attığını sorayım dedi.
Berfo Ana bir iki kez daha duruşmalara geldi. Ama karşısında sanık sandalyesine oturan kimseyi bulamadı. Kızdı , öfkelendi. Mahkeme ona ceza versin, duruşmaya getirsin dedi ise de, bunun olmayacağını sanki bilir gibi bir haleti ruhiye içerisine girdi.
Son zamanlarda Berfo Anadan haber yoktu. Taki vefatı haberi gelinceye kadar.
Vefatından bir iki gün önce yine “oğluıııımmm, yavrıııımmm, seni beklireeemmmm, nerdesiiiin, ben anayaaaammm” dediğini kamera kayıtları ile öğrendik. Ve “oğlumun kemikleri bulunmadan, beni toprağa defnetmeyin” vasiyetini de.
Bizim yörelerin örfünden, kültüründen haberi olmayanlar, bu son vasiyetteki vurucu talebi anlamazlar.
Berfo Nine “Oğlumun kemiklerinin her biri bir yerde ve ben onları bulup da mezara defnedemedim, böylece oğlumun huzur içerisinde ukbaya naklini sağlayamadım, o bu halde iken, ben nasıl olur da gider mezarda rahat uyurum, bunun imkanı yok, ya oğlumu bulursunuz, benimle birlikte mezara defnedersiniz, yahut beni de salın ortaya, kurtlar kuşlar kemiklerimi parçalasın, oğluma orada da rahat yoksa, bana da rahat yok, istemem” deme yiğitliğini gösterdi.
Ya işte böyle.
Ama Berfo Ananın diğer oğlu, biz Cemil’in kemiklerini bulamadık, onunla birlikte anamı defnetme imkanı kalmadı, şimdi onun da böyle bir vasiyeti var, ne yapacağız, gelin işin içinden çıkın, elbette büyüklerimize danışacağız, bir yolunu bulacağız, dedi.
Evet büyüklerimiz Berfo Ananın bu yiğitliğine bir yiğitlik ile cevap verecekler, Berfo Anayı bir mezara defnedecekler ve yanına da TEMSİLİ BİR CEMİL KIRBAYIR MEZARI YAPACAKLAR, tavsiyeleri bu olacak.
Hani diyeceğim, örfümüzde yok ama, bir hatırayı canlı tutmak için, bir “sal” taşına Berfo Ana ile oğlu Cemil’in el ele tutuşmuş hayallerini işleyerek, bu dünyadaki görevlerini yerine getirecekler.
Orası mı?
En iyisini Allah biliyor.
Ancak Rabbimizin bildirmesi ile biz de, “Zalim kendi günahlarını sırtında taşır, bir de mazlumun bütün günahlarını da çekip alır” böylece mazlum piru pak bir vaziyette huzura kabul edilir, diye biliyoruz.
Berfo Anaya da oğluna da Allah(c.c) Rahmet etsin.