İsrail Suriye'nin Yakasından Düşer mi?!
Geçen pazartesi günü Türkiye'den Libya'ya gitmek için havalanan özel jet, kalkıştan yaklaşık 18 dakika sonra meydana gelen bir elektrik arızasından dolayı Ankara-Haymana civarında düştü. Uçakta bulunan Libya Ulusal Ordusu Genel Kurmay Başkanı Muhammed Ali Ahmed el Haddad ve beraberindekilerle, toplamda 8 kişi vefat etti maalesef. Daha önce Rusya ve Türkiye'nin kargo uçakları da benzer kazaya uğramıştı.
Savaşların, kargaşanın ve suikastlerin kesintisiz devam ettiği şu son zamanlarda, meydana gelen her olayın ardında bir bit yeniği aramak normal sayılmalı ve aranmalıdır da. Sabotaj olup olmadığı yapılacak incelemelerden sonra ortaya çıkacaktır ama işin içinde bir sabotaj varsa dahi kamuoyuna açıklanmaz, gereği yapılır! Bu olay, özellikle İsrail tarafından kullanılacaktır.
Türkiye'nin güvenilir bir devlet olmadığı algısı işlenerek, Türkiye'nin bölgede birlikte hareket ettiği müttefikleri manipule edilmeye çalışılacaktır. (Yakın geçmişte yaşanılan İran'ın itibarsızlaştırılması gibi bir durum meydana gelir mi? Bilindiği gibi İsrail, İran içinde operasyonlar yapmış, bir çok üst düzey generali öldürmüş ve en kötüsü Hamas lideri Heniyye'nin İran'da kaldığı yeri nokta atışıyla bombalayarak şehid etmişti. Bu olay kendi ülkesinin içini dahi kontrol edemeyen İran'ın prestijini oldukça sarsmıştı.)
Türkiye'de ise, kazanın kendi sınırlarımız içinde meydana gelmiş olması bir zaafiyet göstergesi olsa da, sabotaj ihtimaline rağmen bu bir imaj kaybına sebep olmaz diye düşünüyorum. Türkiye-Libya ilişkileri aynen yoluna devam eder. Kaldı ki, bu bir sabotaj veya değil; mesajın Suriye yönetimine verileceğini varsayarım. Türkiye ile ilişkilerini bir daha düşün! Çünkü bütün kötülüklerin anası olan İsrailin şu anda Suriye ve Gazze'den başka bir şey düşündüğünü zannetmiyorum! Bu nedenle Netenyahunun 29 Aralıkta(bugün) Trump'la görüşmek için Amerika'ya giderken yanında götüreceği 3 dosya var; İran'a yeni bir saldırı planı, Gazze ve Suriye meselesi. Trump yönetiminin Suriye ve Gazze hakkındaki fikirlerini biliyoruz. Bütün Ortadoğudan askerlerini kademeli olarak çekmek, Suriye'de mevcut yönetimin hakim olduğu tek bir devlet ve Gazze'de Uluslararası İstikrar Gücünü konuşlandırmak. İran'a yeni bir saldırıyı da reddedecektir. (Zaten İran'a saldırı fikri reddedilsin diye dosyaya konulmuştur!)
Netenyahu Trump'un fikrini değiştirmek için elinden geleni yapacak. Büyük İsrail projesinin olmazsa olmazı olarak, Gazze'de işgal ettiği yerleri terketmek istemiyor. Türk askerini Gazze'de görmek istemiyor. Suriye'de başında Ahmet el Şârâ'nın olduğu tek bir yönetim istemiyor! İstediklerini alabilmek için Netenyahunun öne sürebileceği en büyük koz ise (daha doğrusu şantaj!) Epstein belgeleri olacak! Özellikle son zamanlarda Trump'un Epsteinle birlikte görüldüğü videolar medyaya sık sık servis edilerek, Trump baskı altına alınmaya çalışılıyor. Trump'un 1993-96 arasında Epstein Adasına çokça gittiği iddia ediliyor.
Sanki Trump'tan başka kimsenin Epsteinle ilişkisi olmamış gibi yapılmaya çalışılan algılardan sonra, Epstein soruşturmasını yürüten savcılık da ortalıkta dolaşan iddialara yönelik olarak, bilgilerin sahte olabileceği üzerinde duruyor artık. (Umarız sahtedir. Trumpla beraber bizim de elimizi güçlendirir!) Trump da karşı hamle olarak Epsteinle ilişkisi olan bütün isimlerin açıklanması talimatını vermiş bu arada! Trump'un bu görüşmede, Netenyahuya istediğini vermemesi ve kendi projesini uygulaması hem Türkiye hem de coğrafyamızın geleceği adına çok çok önemli bir kazanım olacaktır. Türkiye'nin terörden arındırılması ve bölgede huzurun tesis edilmesi için öncelikle Suriye'nin barış ve huzura kavuşması şarttır. Bunun olmaması için de İsrail durmayacak, sonuna kadar elinden gelen her kötülüğü yapmaya devam edecektir. Kaos varsa, İsrail vardır; barış varsa, İsrail yoktur!
Öte yandan, İsrailin içinde de bu aralar hararetli bir şekilde 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonu tartışılıyor. Hatırlarsanız, geçmiş yazılarımızda ara ara 7 Ekim sonrası İsrailin Gazze'de yaptığı vahşete yönelik olarak, "birileri İsrail'in ipini çekti, bu, İsrail için sonun başlangıcı olacak" şeklinde değerlendirmeler yapmıştık. Biz bunları yazarken eş zamanlı olarak Türkiye'de bazı yorumcular (ve cüppelilerden biri) Hamas'ı kınıyor, kimi Hamas'ın İsraile çalıştığını(ki onların çoğu Fkö'yü bi halt zanneden solculardır!) kimi de Hamas'ın İsrail tarafından tuzağa düşürüldüğünü iddia ediyordu! İşte bugünlerde İsrail'de tartışılan konu bu meseleyi netleştiriyor. 7 Ekim'den beri sürekli kan kaybeden, içerde kargaşa, dışarda bir nefret dalgasıyla karşı karşıya kalan ve nasıl ölümcül bir hata yaptığını yeni yeni anlayan İsrail’de, şu konu tartışılmaya başlandı "Aksa Tufanı, sonuçları önceden planlanmış bir operasyondu! Kim bizi tuzağa düşürdü?" Sizce İsrail’i kim tuzağa düşürdü!?