ÖZEL "ÖRGÜT" MUAMELESİ

Kendi sorumluluk bölgesinde sınırdan yapılan özellikle uyuşturucu ticaretine karşı çıkıyor, bu konuda oluşturulan şebekelerin götürdüğü büyük paraların haddi hesabı olmaması karşısında rahatsızlığını gizlemiyordu.

Sonra birden Mardin kırsalında örgüt elemanları ile girdiği çatışmada birkaç asker ve uzman çavuş ile birlikte şehit edildiği haberi geldi.

Ama Albay Rıdvan Özden’in  şehit edilmesi olayının bundan önceki olaylardan farklı bir yaının olduğu anlaşılmıştı.

Çünkü Albay Rıdvan Özden’in hanımı Tomris Özden, olayın hemen akabinde işin içerisinde bir bit yeniği olduğunu söylemeye başlamıştı.

Oysa Asker kanadı , hayır öyle değil Rıdvan Albay , örgüt mensupları ile girdiği çatışmanın öğleden sonraki bölümünde şehit edildi diyordu.

Kamuoyu ikiye bölünmüştü. Asker kanadı mı doğru söylüyor, yoksa Tomris hanım mı? o günlerde bunu anlamak bir türlü mümkün olmuyordu.

Asker kanadı, komutanımız şehit düştü dedikçe, Tomris hanım eşim katledildi, bunu biliyorum, çünkü o, kimilerinin hızlı biçimde dönen menfaat tekerine çomak soktu. Eşimin örgüt mensupları ile çatışmaya girdiğine dair bir yaralanması söz konusu değildi. Onu gördüm. Ensesinden tek kurşunla yaralanmıştı. Çatışmaya giren insan ensesinden mi yaralanır? Bunun böyle olmadığını herkes biliyor. Enseden tek kurşunla yaralamalar genellikle infazcıların işi diyordu.

Tomris hanım bu beyanları sebebiyle nerede ise infaz edildi.Öğretmen hanım sol takılıyor, insan hakları vesaire gibi söylemlerden etkilenmiş, o sebeple gerçeği görmüyor ve bu anlatımları ile terör ile mücadeleye zarar veriyor isnadına maruz  kaldı. Ama o bir kere kendisi ve eşinin yaşamış olduğu hareketlerden oldukça etkilenmiş, olayın gerçekleşme biçimine bakarak, eylemin terör olayı olmadığına kanaat getirmişti. Çünkü aynı yıllarda Diyarbakır Lice’de Tuğgeneral Bahtiyar Aydın yine bir suikast silahı olan kanas ile tek kurşunla alnından vurularak katledilmiş ve terörün bitirilmesi konusunda askeri eylemler dışında daha başka tedbirler almak , halkı kazanmak lazım, bunun için de kanaat önderleri ile görüşmenin ve demokratik açılımlar yapmanın şimdi tam zamanı diyen Orgeneral Eşref Bitlis helikopterinin havada infilak etmesi üzerine hayatını kaybetmişti.

Bu olaylar Tomris öğretmeni diğer komutanlar gibi eşinin de birileri tarafından infaz edildiği noktasını götürmüş ve oradan bir adım getire getirmek mümkün olmamıştı.

Hadi lütfen hatırlayın.Tomris Öğretmen Askeri Doktorların yaptığı otopsiye bir türlü inanmamış, eşinin cesedi üzerninde bağımsız kuruluşlarca otopsi yapılması talebinin neden kabul edilmediğini sorgulamaya devam edeceğini sürekli olarak açıklayıp durmuştu.

Rıdvan Albay görevi itibariyle Ordu mensubu,buna bir diyeceğim yok.Ancak o benim eşim, ordunun onun cesedi üzerindeki hakkından daha çok benim hakkım var. Madem iş onların dediği gibi gelişmiş, neden korkuyor, neden çekiniyorlar, talebim gibi otopsi yapılsın, zaten onların dediğinin doğru olduğu ortaya çıkacak!!! Biçiminde kinayeli yollamalarda bulunuyordu.

Rıdvan Albayın cesedi  üzerinde yeni bir otopsi yapılmasını Tomris Öğretmen bir türlü temin edemedi. Bununu üzerine kızgınlığı giderek arttı. Bu durum onu halka daha çok yakınlaştırdı. Sürekli olarak Mardine gidip gelmeye, halk ile diyaloğ kurmaya çalıştı.

O bunu yaptıkça, duyarlı çevrelerden Tomris Öğretmen çeşitli aşağılayıcı bühtanlara maruz kaldı. Güya sol yanının aşırı duyarlığı Öğretmen hanımı birilerinin yanına itmiş ve böylece eşinin kemikleri sızlamaya başlamıştı. Böyle diyorlardı.

Onların bu değerlendirmesine Tomris Öğretmen "esas bu haksız değerlendirmeler içimi acıtıyor, benim eşim örgüt ile çatışmada şehit düşmedi, ama başka türlü infaz edilerek yine şehit oldu" diyordu.

İşte şimdi yeni yeniden gizli tanıklar Ergenekon soruşturması kapsamında ifade vermeye ve Rıdvan Albay’ın katledildiğini söylemeye başladılar.

Bu arada Tomris Özden " o günlerde Ebu Süfyan isimli birisi, sürekli olarak bizi arar , eşim ile görüşmeler yapardı. Ancak eşim bu adamın hal ve hareketlerinden, konuşmalarından çok rahatsız olmuştu, onun katledildiği gün bu Ebu Süfyan ortaya çıktı, sağımızda solumuzda dolaşmaya başladı. Hatta eşimin mezarının üzerine ilk suyu o döktü. Kılıksız bir adamdı. İlk gördüğümde,hastalıktan çıkmış, nekahat dönemi geçiren bir adamın hali vardı kendisinde. Eşim öldü gitti, aradan 10 gün geçti, adam bir türlü evimizden ayrılmıyor. Bu işten çok rahatsız oldum ve bir yolunu bularak adamı gönderdim. Ama o gün bugündür bir daha şahsı görmedim, ne Ebu Süfyanmış" diyordu/demeye devam ediyor.

Ergenekon Savcıları şimdi Rıdvan Albay’ın dosyasının incelenmek üzere kendilerine gönderilmesini ve aynı zamanda cesedi üzerinde otopsi yapılmasını istediler diye haberler dolaşmaya başladı.

Yapılacak otopsi sonrasında olay Tomris Öğretmenin dediği gibi çıkarsa, Askeri Hekimliğin belirmelerinin dışında bir  takım delillere ulaşılır ise, durum ne olacak?

Yalovada Hollandadan Annesi ile birlikte gelen evladını, pompalı tüfeği ile öldüren şahsa "oğlunuzu niye öldürdünüz, yazık değil mi" sorusuna, katilin  verdiği cevapta olduğu gibi "ya size ne ya, oğlan benim değilmi, istediğim gibi öldürürüm" mü diyeceğiz. Bunun siyasi olmasa da Askeri bir faturası olmayacak mı?
Yoksa,
Rıdvan Albaya  da örgüt muamelesi mi yapacağız?
Vah Gaffar Okan vah.