POLİS İYİ İŞ BAŞARDI
Bu sene arabamızla Diyarbakır’a giderken, Elazığ’da biraz alışveriş yapayım dedim. Ne de olsa bu şehirle de bağlantım çok. Çocukluğumun 2-3 yılını burada geçirmişim. Ayrıca,1985 ten beri Hazar Gölünü yaz ayları mesken tutuyoruz. Ben buraları çok severim çok. Henüz şehir çıkışına gelmediğim için emniyet kemerimi bağlamamışım. O arada Hazar Gölünde evi olan bir arkadaşı arıyayım, bizim eve varmadan "bir manileri yoksa" kendilerine uğrayalım, bir çay içip geçelim dedim. Telefon elimde, yavaş yavaş ilerliyorum. O arada Polis arkadaşlar trafik uygulaması yapıyorlar. Tabii telefonla konuştuğum için bizi de sağa yanaştırıp durdurdular. Camı açtım, memur arkadaş oooo, hem kemeriniz bağlı değil, hem telefonla konuşuyorsunuz dedi. Doğru dedim. Şimdi size yaptığınız ihlallerden ötürü ceza keseceğiz, ama kaç tane keselim dedi. Ben de ne kadar ihlal var ise o kadar ceza kesin memur bey diye cevapladım ve güldüm. Evrakımı alıp gittiler ve yarım dakika kadar sonra geldiler. Ne iş yapıyorsunuz diye sordular. Avukatım dedim. Ama arabanızın gögsünde Milletvekili kartı var. Evet doğru, 22.dönem Diyarbakır Milletvekili idim dedim. Hanımın başını örtülü falan görünce, tabiii Ak Partiden değil mi dedi, evet diye cevapladım. Ceza kesmediler ve bu defa yenge hanıma bağışladık dediler. Ben içimden keşke ceza kesseydiniz de beni yenge hanıma bağışlamasaydınız diye geçirdim. Çünkü bu minnetin altından üç gün boyunca kalkamam diye düşündüm. Tatilin üç günü "gördünmü, ben olmasaydım" sözleri ile geçecek. "Borçların çoğalıyor" lafları da cabası.
İşler her zaman bu minvalde geçmiyor tabii. Ama ben oldum olası onunla bununla takışmaktan pek hoşlanmam. Hele yollarda uygulama yapan memurlarla takışmak her zaman huzursuzluk yaratır. Hem ne gereği var ki. Altı üstü ya bir dakikanız veya cebinizden 100 liraya yakın bir paranız gidecek. Hepsi bu. Üstelik bulunduğunuz konum, memurlarla farklı ise, tartışmaya girmek her zaman kayıp getirir. Ve her zaman siz suçlu çıkarsınız.
Kuşkusuz bu tür olaylarda kendini bilmeyen, yaptığı görevi çok bilmiş edalarda yürüten, içten pazarlıklı, üç kuruş için sizin yalvarıp yakarmanızı bekleyen görevliler de yok değil. İşte o zamanlarda bir çok insan çileden çıkar, şahsa iş bilmezliğini, haksızlığını göstermeye çalışır. Fakat bana göre en çok bu anlarda sukuneti korumak, sabrı elde bırakmamak icab eder.
Ama Elazığ Milletvekili Fevzi İşbaşaran, hayatının en garip işlerinden birisini başardı. Rakip kale önünden aldığı topu, son sürat getirip kendi kalesine attı.
Bu olayı başından sonuna kadar bir çok kere takip ettim. Ve kamera görüntüleri ortaya çıkmadan eski, yeni vekillerle bir arada olduğumuz bir sırada, bu arkadaş tümden haksızdır. Hiçbir Milletvekilinin kuralları çiğneme hakkı yoktur.Arabasının lastiklerinin polisler tarafından parçalandığı sözleri tam bir safsatadır. Herkes usulünce hareket etmek zorundadır. Ama memur arkadaşlar da , Milletvekillerinin bir yerden bir yere yetişme konusunda acele etmelerinin görevleri icabı olduğunu nazara almalılar. Bir Genel Müdürlükten dönen ve bir kanunun oylamasına katılacak vekil ne yapsın. Ben vekilim, işe yetişmem gerekiyor, acilen bir yerde olmam lazım derse, Polis , ben onu bunu bilmem, kimliğini çıkar, şuraya da üfür dememeli, dedim.
Tabii Fevzi efendinin durumu çok farklı. Olaydan sonra televizyonlara çıktı, esti gürledi. Bir sürü yalan söyledi. Polisler arabımın lastiğini patlattılar iftirasını attı. Arabamda eşimin ve kızlarımın gözü önünde beni rezil ettiler, Polisin içerisinde 3 -4 gurup var. Bunlardan tarikatçı kesim Ak Parti Milletvkilleri ile Ankara Emniyet Müdürünü karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Bu müdür beyin İstanbul Emniyet Müdürü olmasının önünü kesmeye çalışıyorlar gibi kerameti kendinden menkul laflar etti.Kendisi ile birlikte Müdürü de yaktı. Ve tabii ki Alkollü olduğunu, arabasında Çiğdem Tunç gibi sanatçıların bulunduğunu, yani alemden döndüğünü, bir kaşka aleme doğru kaymak üzere olduğunu gizledi.
Allah bu ya. İnsanı ister ise aziz eder, ister ise rezil eder. Bu bey de ummadığı bir kayaya çarptı. Polis Memurlarına, trafiğe kapattığı yolun açılmasını isteyen sade vatandaşlara nasıl da hakaretler ettiği, ortalığı velveleye verdiği bir bir ortaya çıktı.Şimdi çıkıp konuşsa ya.
SIRMALAR ÜZERİNDEKİ SIRLAR DÖKÜLÜYOR.
Benim için şu an görevinin başında bulunan Genelkurmay Başkanının ayrı bir önemi bulunuyor. Yani ben bu insanın yüzüne baktığımda, bundan zarar gelmez diye içimde bir kanaat var.
Sarıkız,Ayışığı,Yakamoz, Eldiven, Kafes gibi ihtilal girişimlerinin ,silahlı kuvvetlerin en önemli kademelerinde yaşandığı bir sırada O da bu kurum içerisinde olmasına rağmen, şimdiye kadar onun için, yasa dışına çıkışı ifade eden bir tek söz söylenmedi,tek bir spekülasyon yapılmadı.
O şimdi Genelkurmay Başkanı. Ordunun en üst kademesinde görev yapıyor.
Bu itibarla sorumluluğu her zamankinden daha fazla.
Genelkurmay Başkanlığına bağlı harekat daire başkanlığında görev yapan biri albay, diğeri binbaşı rütbesinde olan iki kişinin Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç beye suikast iddiası ile göz altına alınmaları ile ilgili olarak Genelkurmay’dan yapılan "ordudan sivil şahıslara bilgi sızdıran bir Askeri Personeli takip ediyorlardı" açıklaması kimseyi tatmin etmedi.
Dün akşam bir resepsiyon sırasında,sorulan sorulara , "biz bu konu ile ilgili olarak yeterli bilgiyi verdik, bazı konular tam anlamı ile açıklığa kavuşmamış olabilir, zamanı geldiğinde bunları da açıklarız" derken tebessüm etmesini doğrusu içime sindiremedim.
Bu tavrı içime sindirememin bir neticesi olarak, dün akşam sasat 19.30 dan sabah 05.45 e kadar bu Askeri Personelin iş mahallinde iki Sivil Savcı ve bir Askeri Asker Savcı nezaretinde inceleme yapıldı ve ardından 8 askeri personel gözaltına alındılar.
Bu kişilerin gözaltına alınmalarının bir anlamı var ve belki de tutuklanacaklar.
İŞTE O ZAMAN GENELKURMAY BAŞKANININ "BU KİŞİLER, DIŞARIYA BİLGİ SIZDIRAN BİR ASKERİ PERSONELİ TAKİP EDİYORLARDI , GÖREVLİYDİLER SÖZÜ" NEREYE KONULACAK, SORUYORUM.
Bundan sonra "biz onlara bu görevi verdik ama, onlar başka işlere kalkışmışlar" diye mi olay açıklanacak!!!
Böyle bir açıklama gelse de , göreceksiniz, yine kimse inanmıyacak.
Yine o lafımı tekrar etmeliyim.
Sırmaların üzerindeki sırlar bir bir dökülüyor.