RANDEVU

DTP li Belediye Başkanları sanıyorum Osman Beyin başkanlığında oluşturkukları heyet ile, görüşmek için Sayın Cumhurbaşkanından Randevü talep etmişler.

Bu talebin önce kabul edildiği basına yansıdı. Hatta DTP Gurup Başkan Vekili Fatma Kurtulan DTP li Belediye Başkanlarının bugün/dün için/ Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşeceklerini basına deklare etti.

Köşkten anında bu konu ile ilgili olarak kamuoyuna, randevü talebinin henüz kabul edilmediği açıklaması yapıldı.

Şimdi Cumhurbaşkanından Randevü istenmiş ve bu talep kabul edilmiş ise( ki DTP liler öyle söylüyor) bunun resmi bir belgeye dayanmadan açıklanması hiç doğru olmadı.

Aksi gibi DTP  nin Randevü isteğinin kabulden sonra reddedildiği gibi bir anlam çıkar ki, Sayın Cumhurbaşkanının böyle bir yapıda olmadığını hepimiz biliyoruz.

Diğer yandan DTP li Belediye Başkanlarının Cumhurbaşkanını ziyaret isteklerinin "siyasi anlamı" olduğu/olacağı herkes tarafından bilindiğinden, köşkün daha alt kademedeki görevlilerinin kendiliklerinden randevü vermeleri,sonra bunu geri almaları söz konusu olamaz.

Osman bey bugün Diyarbakır’da 99 belediye Başkanı ile yaptıkları ortak açıklamada "Kürt Sorununun" siyasi niteliğinin bulunduğunu ve bu konu ile ilgili olarak Cumhurbaşkanına kalın bir dosya sunacaklarını ifade etmiş. Ayrıca kendilerinin konum itibariyle esas işlerinin "hizmet" olduğunu, ancak böyle bir ziyarette "siyasi" gündemin değerlendirmeden uzak kalamaycağını açıklamış.

Sayın Başbakan bilinen gerekçeler sebebiyle DTP lilerin randevü taleplerini kabul etmiyor.Fakat Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Türk ile bir iki kez başta Kürt sorunu olmak üzere çeşitli ülke meselelerini görüştüklerini hepimiz biliyoruz.

Başbakan ile görüşemeyen DTP liler bu defa Cumhurbaşkanı Makamını iyice zorlamaya başladılar.Bu girişimlerle siyasetin fazla "iş" görmesinin istendiği, en azından Devletin en üst iki kademesinde bu konuda "ayrılık" olduğu fikrinin "sabit" hale getirilmesinin amaçlandığı artık düşünülmeye başlandı.

Sayın Cumhurbaşkanını iki arada bir derede bırakmamak lazım.

Başbakan ile görüşemeyen DTP lilerin, çeşitli vesilelerle Cumhurbaşkanı ile konuyu görüşmeyi itiyat haline getirme gayreti, kapıdan olmaz ise, bacadan girme çabası olarak görülüyor.

İşi bu kadar zorlamaya, Sayın Başbakan ile Sayın Cumhurbaşkanını , ülkenin en önemli konusunda "ayrılığa düştükleri" zehabını uyandırma "gayretine" gerek yok.

Cumhurbaşkanlığı böyle bir hisse kapılır ise, geri adım atabilir, randevü talepleri hüsnü kabul görmeyebilir.

Öte yandan Belediye Başkanlarının "hizmetten" çok siyaset içeren "dosyalarla" Cumhurbaşkanını ziyaretleri "teamüllere" de uymuyor.

Çünkü DTP nin Genel Başkanı var, Genel Başkanlık Divanı var, Parlamento Gurubu var.Onlar zaten Sayın Cumhurbaşkanına çok rahat ulaşıyorlar. Aynı meselelerin bir de Belediye Başkanları tarafından Cumhurbaşkanına ulaştırılma isteği, parti içerisinde biraz "iki başlılığı" ortaya koymuş olmuyor mu?

VAHŞET

Çin’in Şincan/Uygur özerk bölgesinde sayaları binleri bulan Müslüman Uygur Türk’ün katledildiği haberleri geliyor/gelmeye devam ediyor.

Bu bölgedeki olaylar hakında çeşitli televizyon kanalları yayınlar yapıyor.

Gerek ulusal ve gerekse uluslar arası haber ajansları Uygur Müslümanlarının çok zor durumda olduklarını belirtiyorlar.

Aslında Çin’in Doğu Türkistan/Şincan Uygur Özerk bölgesinde haraketlenmelerin uzun zamandan beri devam ettiği, Çin’in evsiz ve topraksız Han Çinlilerini, bölgenin demografik/Nüfus/yapısını değiştirmek üzere,bu bölgeye sevkettiği ve esas problemin bundan sonra meydana geldiği biliniyordu.

Çin , Doğu Türkistan’ın bağımsızlık heveslerini, nüfus hareketleri ile boğma kararı verdiğniden beri, her fırsatta provakasyonlar düzenliyor ve arkasından Ordularını bölgeye sevkederek insanları katlediyor.

Son olaylarda binden fazla insanın hayatını kaybettiği, cadde ortasında Çinli yetkililerin ellerindeki sopalarla insanlara saldırdıkları ve genç,yaşlı, kadın, çocuk demeden insanları öldürmeleri VAHŞET noktasına gelmiş bulunuyor.

Zaten G 8 ler toplantısana katılmak üzere İtalya’ya giden Sayın Başbakan, seyahati öncesinde yaptığı açıklamada olayın VAHŞET boyutlarına geldiğini söylemesi, ondaki bilgilerin içimizi acıtacak nitelikte bulunduğunu ortaya koyuyor.

Türkiye dindaşı ve soydaşı olan bu insanların daha fazla mağduriyetine sebebiyet verilmemesi için Çin Büyükelçiliğini Bakanlığa davet etmiş, rahatsızlığını dile getirmiş ve Çin’in Uygur Müslümanlarına karşı yaptığı eylemin, VAHŞET niteliğine vardığı, ilk ağızdan ifade edilmiştir.

Çin’in yukarıda değindiğimiz gibi, bölgenin bağımsızlık taleplerine ket vurmak amacı ile sürekli  daha az toprak sahibi Çinlileri bölgeye sevkettiği, demografik yapıyı değiştirmeye çalıştığı ve bu amaçla provakasylonlar düzenlediği biliniyordu.

Ancak şimdiye kadar ilk defa bir Türkiye Cumhurbaşkanının Çin ziyaretinde Şincan Özerk bölgesini ziyaret etmesi, oradaki halk ile iç içe olması ve Uygur Türklerinin Cumhurbaşkanımıza büyük sevgi gösterisinde bulunması,Çin yönetimini çileden çıkarttı.

Türkiye Cumhurbaşkanına büyük sevgi gösterisinde bulunan, onunla kol kola girerek, cami cami gezen sizmisiniz denildi , iki Uygurlu öldürülerek , binlerce kişinin ölümü ve bunun iki üç katı kadarının yaralanmasına sebep olan eylemlere start verildi.

Uygur Şincan bölgesinde şu anda gerçekleştirilen olaylarda binlerce kişinin vahşet dedrecesinde katledilmesi,  Uygur Müslümanlarının Türkiye sevgisine, Çin yönetiminin verdiği cevaptır.

Çin ile Türkiye’nin 10/15 Milyar dolarlık bir ticaret hacmi olduğunu biliyoruz. Yalnız bu ticaretin onda biri kadar bir para Çinden Türkiyeye giriyor, geri kalan para Türkiye’den Çin’e akıyor.

Başta Türkiye olmak üzere Müslüman ülkeler Çin mallarına ticari boykot uygulayabilirler. Çünkü Çin’den ne bize ve ne de diğer Müslüman ülkelere doğru dürüst,olmaz ise olmaz denilecek bir mal girişi olmuyor.

Giren mallar çıncık, boncuk, tespih, takke ve biraz da tekstil. Bu alışverişe Müslüman ülkeler biraz mola versinler, nefeslerini keseriz. O zaman dünyanın en büyük ordularından birisini meydanlarda toplayıp, ellerinde çata pat bile olmayan Müslümanlar üzerine salmak neymiş görürler.