SAHA’LARIN YAZDIRDIĞI KİTAPLAR, CİLTLERE SIĞMAZ

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Suriye’deki gelişmelerle ilgili olarak BM ler Güvenlik Konseyinin Newyork’ta yapacağı toplantıya katılmak üzere Türkiye’den ayrılırken yaptığı açıklamalarda, BM lerin bu defa Suriye rejimine ciddi mesajlar vereceğini, çünkü durumun giderek daha ciddi bir hal aldığını artık herkesin gördüğünü ifade etmişti.

BM ler Güvenlik Konseyinin konu ile ilgili yapmış olduğu toplantıya, Fransa, İngiltere, Kolombiya, Fas ve Togo Dışişleri Bakanları seviyesinde katılır iken, diğer ülkeler daha alt düzeyde diplomatlar ile temsil edildiler.

Suriye meselesinde Türkiye’nin tabir caiz ise başını belaya sokan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton toplantıya katılmadı.

Türkiye toplantıda ABD nin Dışişleri Bakanı seviyesinde temsil edilmeyeceğini bilmiyordu diyemeyiz. BM Güvenlik Konseyinin 5 daimi temsilcisinden birisi olan ABD nin toplantıya iştirak etmeyeceğinin bilinmesine rağmen, Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu neden çok önemli mesajlar vererek Newyork’a gitti işin doğrusu bilmiyoruz.

Suriye ile çok iyi ilişkiler içerisinde olan Türkiye’nin 11.Ağustos.2011 de ABD den gelen mesajlar üzerine tavır değiştirdiği söylentilerinin ne anlama geldiğini bugün olmasa yarın öğreneceğiz.

Türkiye tarafı şimdilik bu iddiaları reddetse de dumanın çıktığı yerde ateş vardır kuralının üzeri bir türlü külle örtülemiyor ve ateş düştüğü yeri yaktığı için, yangının izleri bir şekilde olan biteni şimdi olmasa da bir süre sonra ele veriyor.

Çünkü bugün Türkiye’de kime sorsanız Türkiye’nin şu andaki Suriye politikalarında ABD nin bir numaralı etken olduğu, Türkiye’nin iyice yol almasından sonra ABD tarafından terk edildiğine inandığını söyleyecektir.

Son bir senede Suriye’de işler iyice karıştı.

Ölü sayısı artık 30 binlerle ifade ediliyor.

Ben ABD nin bu konuda şöyle bir siyaset güttüğüne inanıyorum.

1-Esed rejimi artık bir şekilde gidecektir. Ancak şimdiden onun gidişine süre biçmenin imkanı yoktur.

2-ABD, Suriye’deki çatışmaların en azından bir iki yıl daha devam etmesini arzulamaktadır.

3-Bu süre içerisinde her iki tarafın da kolu kanadının iyice kırılması temin edilecektir.

4-Komşu ülkelere akın akın mültecilerin gitmesi temin edilecektir. 

5-Gelen mültecilere bakma konusunda iyice sıkışan Türkiye, ABD ye ve yakın müttefiklerine el açma mecburiyetinde bırakılacaktır.

6-Uzun çatışma döneminde Pruva atı gibi öne sürülen Türkiye’nin gücünün sınırlı olduğu, kendi başına bir iş yapma yeteneğinin olmadığının mesajı verilecektir. Zaten ABD, Türkiye’nin Suriye içerisinde bir tampon bölge oluşturulması isteğine karşı çıkmıştır.

7-Bu mesajın iyece alınmasından sonra ABD ve yakın müttefikleri İngiltere ile Fransa devreye girecek, Özgür Suriye Ordusu ile İsrail’in güvenliğinin teminat altına alınması konusunda anlaşma sağlanacak ve ardından NATO’nun müdahalesi gündeme gelecektir.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “BM sistemi işlemiyor. Milyonlarca Suriyeli, Suriye’de ve çevre ülkelerde BM Güvenlik Konseyi’nden güçlü bir insanî mesaj beklerken, bu konuda bile bir mutabakatın sağlanamamış olması BM için büyük bir zaaftır, bu anlamda tarihi bir fırsat kaçmıştır.’’ eleştirisinde bulundu ve ardından Suriye ordusunun şehirlerde gerçekleştirmiş olduğu hava saldırılarını sonlandırması, komşu ülkelere yerleşmiş olan mültecilerin sorunları ile BM Mülteciler Komiserliğinin doğrudan ilgilenmesi, ayrıca komşu ülkelere sığınmış olan mültecilerin giderek artan sayısına bakma imkanı olmadığından, bunların diğer ülkelere yerleşmelerinin temin edilmesi gibi tedbirlerin alınmasının şart olduğunu söyledi.

Görüyorsunuz işte Türkiye, Suriye meselesinde iyice sıkışmış durumda. Bu konuda bırakın Rusya ve Çin’i, kendi müttefiklerimizden bile ciddi bir mesaj alınmaması, Sayın Bakanı sukutu hayale uğratmıştır.

Artık hiç yadsınmayacak şekilde ortaya çıktı ki Türkiye, şimdiye kadar bu meselede atmış olduğu adımlardan hem siyasi, hem sosyal  ve hem de ekonomik açıdan büyük kayıplara uğradı.

Kaybın giderek artacağı,  içten ve dıştan Türkiye’nin yeni sıkıştırmalarla karşı karşıya kalacağı ortaya çıktı.

Hatay gibi bir ilde binlerce insanın Esed Rejimi lehine yürüyüş yapmasını Türkiye hiçbir zaman düşünmüyordu. Suriye vatandaşlarına sahip çıkalım derken, kendi vatandaşlarımızın tepkisi ile karşılaşmak derinlikli siyaset yorumunun bir parçası olmaması gerekir.

Suriye’de Sünni Müslümanların iş başına gelmesi ile neticelenmesi muhtemel gelişmeleri hazmedemeyen Türkiye Alevileri, olayı bir Mezhep Kavgasına bir anda dönüştürdü ve içimizin ne kadar kaşınmaya müsait olduğunu ortaya koydu. İleri hamle yaptığınızda gerinizi sağlam tutmazsanız, bir anda katlanılması güç kayıplarla karşı karşıya kalırsınız.

Peygamberimiz savaşa ve gazveye giderken Medineyi hep teminat altına alır, şehre komşu Yahudilerle saldırmazlık anlaşması yapardı.

Türkiye’nin Kürt meselesinden sonra bir de “isyana” müsait bir Alevi meselesinin olduğunu Suriye konusunda bugüne kadar aldığımız kararlar ortaya çıkarttı.

Derinlikli siyaset anlayışı ile ilgili kitaplar elbette yazılabilir, ama fiiliyatta öğrendiklerimiz bir kitaba değil, binlerce kitaba konu olacak kadar engindir.