SAYIN CUMHURBAŞKANI ALLAH ÖMÜR VERDİKÇE AKTİF SİYASETTE HEP VAR OLACAK
Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Taha Akyol ile olan söyleşisini hiç kuşkusuz hemen hepiniz izlemişsinizdir. İşin doğrusu ben bu söyleşiyi dinlerken çok keyf aldım.
Bir kere Cumhurbaşkanımızın o kendine has Gülen yüzü hepimize güven veriyor ve mutlu olmamızı sağlıyor.
Aslında Cumhurbaşkanımız bu anlamda çok şanslı sayılır.
Ve tabii bizlerde.
Zira Ahmet Necdet Sezer gibi, yıllarca Hakimlik yapan, insanlarla ilişkilerde ciddi davranma ihtiyacını duymayı huy haline getiren ve yüzünü bu sebeple Mahkeme duvarına çeviren birisinin tombaladan çıkan Cumhurbaşkanlığından sonra,
Yıllarca halk ile beraber olmuş, halkın istek ve ihtiyaçlarının nelerden ibaret olduğunu öğrenmiş, onlara nasıl davranılması halinde mutlu olacaklarını kavramış, devlet umuru görmüş, hani tabir caiz ise feleğin çemberinden geçmiş bilgili, görgülü birisinin Cumhurbaşkanı olması hepimiz için bir şans oldu.
Sayın Cumhurbaşkanımız Taha Akyol’un Sayın Cumhurbaşkanının kişisel konumu ile T.Cumhuriyeti Devletinin önemli meselelerinde sorduğu sorulara verilen cevaplar, Sayın Cumhurbaşkanının siyaset sahnesinde daha uzun yıllar kalmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
İŞTE O BAŞLIKLAR.
A) GÖREV SÜRESİ: Sayın Cumhurbaşkanı vakti geldiğinde arkadaşlarımızla konuşacağım ve ne yapacağımı ona göre kararlaştıracağım diyor. Yani bu
millete daha çok hizmet etme imkan ve istidadındayım. Öyle süre bitti, oyun paydos diyecek durumda olmadığını ortaya koydu.
B) Avrupa Birliği: Sayın Cumhurbaşkanı hiç sektirmesiz olarak Türkiye’nin siyasi, ekonomik, sosyo kültürel geleceğini Avrupa’da aradığını, bu sebeple Avrupa Konseyi, AİHM ve Venedik Konseyi gibi Türkiye’nin işbirliği içinde olduğu tüm kurumların Türk demokrasisindeki noksanlıkları anlattıklarını, bu kurumlarla çalışılarak yeni akredite yargı sisteminin oluşturulduğunu, bu itibarla sistemin değiştirilmesine ihtiyaç bulunmadığını söyledi.
C) KÜRT SORUNU: Anayasa, milliyetçilik ve Kürt süreci kavramları hakkında ne söyleyeceksiniz? şeklindeki soruya "Bunlar Türkiye’nin önemli meseleleri. Zaman zaman bizi çok uğraştıran konulardır. Türkiye’nin bütün potansiyelini kullanmasına engel olan meseleler. Özellikle Kürt ve terör meselesi. Türkiye’yi uzun zamanlar meşgul etmiştir ve etmeye devam ediyor. Şiddetle, terörle bu konularda bir yere varılamaz, kazanmak mümkün değildir. Hiç bir devlet de teröre baş eğmez. Devletler bütün güçleriyle mücadeleye devam ederler. Ama hadiseye Kürt meselesi olarak baktığımızda, geçmişin yanlışlarının bugün maliyeti ödendiğini görmekteyiz dedi ve çeşitli değerlendirmeler sonucunda, Kürtleri dağa çıkaran olgunun müsebbibinin Devlet ve bu devletin daha önceki uygulamaları olduğunu açık yüreklilik ile ifade etti, Demokrasinin standartlarının yükseltilmesi, Anayasal vatandaşlık hakkının sağlanması ve kimsenin kendisini daha üstün bir vatandaş olarak görme hakkının bulunmayacağı hukuksal düzenlemelerin yapılması ile çözüleceğini, bu bağlamda etnik aidiyete vurgu yapmayan 1924 Anayasasının yeni Anayasa yapımında temel alınabileceğini,farklılıkların saygı ile karşılanmasının zenginlik oluşturacağını açıkladı.
Sayın Cumhurbaşkanının barış süreci ile ilgili olarak gelişmeler hakkında yaptığı açıklama, herkesin kulağına kar suyunun kaçmasını sağlayacak enginliktedir. Biz örgüte karşı mağlup olmuş da bir masa etrafına bu sebeple oturmuş değiliz, zihni anlamda geçirmiş olduğumuz devinim sebebiyle, ülkemizin mutluluğunu, insanlarımızın huzurunu sağlamak amacıyla bunları yapıyoruz dedi. Sayın Cumhurbaşkanının Türkiye’nin Üniter devlet yapısının bozulmaması gerektiği yolundaki uyarısı da bu açıdan çok önemlidir. Çünkü Türkiye hem üniter yapıyı bozmayı gerektirecek kadar büyük topraklara sahip bir ülke değildir, hem de demografik yapıdaki dağınıklık, böyle bir yapılanmayı kaldıramayacak bir hal almıştır. Çünkü Edirnenin Uzunköprüsünden Karsın Digoruna kadar bu ülkede hem Türk ve hem de Kürt unsurlar yaşamaktadır.
D) Sayın Cumhurbaşkanı Parlamenter sistem mi, yoksa Başkanlık sistemi mi konusundaki sorulara, önemli olanın hangi sistem olursa olsun, demokratik niteliğinin öne çıkmasıdır. Sayın Cumhurbaşkanı bununla sistem Demokratik nitelikte olmaz ise, ismi ister Parlamenter sistem, isterse Başkanlık olsun fark etmez. Yasama yürütme ve yargının biri birinden tamamen bağımsız olması gerekir değerlendirmesinde bulundu.
E) Sayın Cumhurbaşkanının uzun tutukluluk sürelerine ilişkin olarak değerlendirmeleri zaten biliniyor, bunları yineledi, ancak Hakim ve Savcıların işlerine de daha fazla müdahil olmamak gerektiğini ifade etti. Çünkü Hakimlerin önündeki dosyalarda neler var, bir süre önce bize çok normalmiş gibi gelen hareketler, bugün gelinen hukuk ve demokrasi anlayışında önemli suçları teşkil edebilir dedi/dedik.
F) Sayın Cumhurbaşkanı tutuklu gazetecilerle ilgili olarak, gazetecilik mesleğini yapanlarla, mış gibi yapıp, terör örgütleri ile ilişkisi olduğu saptananların iyice biri birinden ayırt edilmesi gerektiğini, zira, bir Cumhurbaşkanı bana ’Osmanlılardan sonra bir Türk’ün bayrağı bu kadar
şahlanmamıştı’ dedi. Bu söz beni çok gururlandırdı. Buna gölge düşmemesi lazım. Benim dikkat çektiğim konu da bu. Türkiye’nin sadece ekonomisi değil, yumuşak güç tabir edilen tavrına da gölge düşmemesi gerekiyor. İnsanlar da düşündüğünü yazması gerekir, değerlendirmesinde bulundu.
G) Yeni Anayasa Yapma meselesinde, anayasa yapımı için uzlaşma komisyonunun kurulmasının çok önemli olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, bu fırsatın kaçmaması gerektiğini belirtti.
H) Suriye sorunun çözümünde Sayın Cumhurbaşkanı Uluslar arası camiayı işaret etti. Yani batılı güçlerin gelip Suriye işini halletmesine bir anlamda işarette bulundu. Benim bu konuda Devletimizin resmi söylemi ile pek tabii olarak hemfikir olmadığımı herkes biliyor. Neden sorunun, Türkiye örneğinde olduğu gibi Suriye halkı tarafından çözümlenmesi istenmiyor. Esede bir kere tu kaka dedik ve bunu Esed’in hemen gidişine alamet olsun diye yaptık. Ama Esed gitmedi, direniyor. Bu hali ile muhaliflerin Esedi yerinden oynatmaları imkansız. Hele ki Çin, Rusya ve İran’ın desteği devam ettiği sürece…
İ) Türkiye PKK meselesinde hiçbir zaman dış güçlerin olaya müdahil olmasını istemedi, böyle bir şeyi kimsenin aklından geçirmemesini her zaman düşündü. İşte şimdi bu sorunu kendi içimizde çözüyoruz, büyük gayretler var. Sayın Cumhurbaşkanı da daha önce iyi şeyler olacak diyerek zaten süreci ta başından beri en ince ayrıntısına kadar takip ettiğini ortaya koymuştu. İş Suriye olunca yabancılar müdahale etsin, bu doğru değil. Sayın Cumhurbaşkanımız bu yazımı okuma imkanı bulur ise, en azından Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih formülünün uygulamaya konulması ile Yemen sorununun çözüldüğünü ve bu yöndeki olumlu gelişmeleri Suriye için de uygulamaya konulmasının, en azından daha fazla ölümlerin önüne geçmede ne kadar önemli olduğunu herhalde düşünür. Bu formülde Esed yine iş başından gitsin kararlılığı sergilenir, ama ülkesinde kalması sağlanır. Buna siyasette manevra kabiliyeti diyorlar.