SEÇİMİ ATLATIR ATLATMAZ

Geçen gün yazdığım gibi, iki yılda bir yapılan seçimler Türkiye’nin hem iç ve hem de dış meselelere yoğunlaşmasını engelliyor.

Türkiye bilindiği üzere temsili bir demokrasi ile idare ediliyor. Yani halk, ülkede yapılacak işler bakımından sandığa gidiyor, vekillerini seçiyor, oluşan Meclis kendi içinden Hükümeti çıkarıyor ve bu hükümet memleketi idare ediyor.

Anayasa değişikliğinden sonra Cumhurbaşkanının da halk tarafından seçileceğini ve süresinin 5 yıl olacağını hesaba katar isek, bundan böyle Türkiye nerede ise 1,5 senede bir seçim yapan bir ülke haline gelecek.

Bu doğru değil.

Çünkü her 1,5 senede bir seçim yapmak ülkeyi sürekli olarak "SEÇİM ATMOSFERİNDE" tutmak anlamına gelir ki, bizim gibi ülkelerin hem "maddi" ve hem de "manevi" açıdan bunu kaldırması mümkün değil.

Kabul edelim,etmeyelim herkes işi gücü bırakıp ,seçimle ve sonuçlarının nereye varacağı ile ilgileniyor.

Şöyle bir değerlendirmem olacak, tepeden tırnağa herkes seçim paranoyağı haline geliyor.

İş güç kaybı, zaman kaybı, kimi ekonomik tedbirin alınmasındaki üşengençliğe birde insanlar üzerinde oluşan manevi baskıyı eklediğinizde, nerede ise saaatler zembereğinden boşalıyor.

29 Mart seçimleri bitince bu konuyu düşünelim istiyorum

SEÇİM YAPALIM DERKEN NELER OLUYOR   

Bakın, ABD Askerlerini Iraktan çekmeye başladı.

Her çekilen Asker, diğerinin/kalanın/ güvenliğini tehlikeye sokacağından göreceksiniz süreç çok hızlı işleyecek.

Ve biz bir anda Irak’ın ABD Askerlerinden temizlenmiş olduğuna  şahit olacağız.

İşte bu iş ile iglili bizim plan ve projemiz ne acaba?

Çünkü Irak maddi, manevi her yönü ile bizim bir parçamız aslında.

Bu ülkede yaşayan Türklerin, Kürtlerin ve Arapların birer parçası aynı ile orada yaşıyor.

Yani Türkeyi’nin sosyolojik ve etimolojik dokusu ne ise, Irak’ın da o.

Dini açıdan Irak ile Türkiye arasında zerre kadar fark yok.

Türkiye Irak’ın batıya açılan kapısı ve en büyük ticari partneri.

Ve şimdi Irak ile Türkiye arasında yeni bir benzerlik alanı oluştu.

DEMOKRASİ.

Bilindiği üzere Irak’ta birkaç il haricinde yeni seçimler yapıldı ve halk yöneticelerini seçme imkanı buldu.

Bu seçimlerin büyük olğunluk içerisinde geçtiği bağımsız haber kaynakları tarafından ifade edildi.

Önümüzdeki ay içerisinde Erbil’de Mesut Barzani’nin himayesinde bir Kürt konferası düzenleniyor.

Bu konferansa Irak, Suriye, Türkiye ve İran’daki Kürt Partilerinin temsilcileri katılacak.

Bu konferans ile ilgili çalışmaları yapan Barzaninin temsilcisi Ömer Merani toplantıya muhtemelen PKK nın da çağrılacağını ifade etmiş.

Türk temsilci Murat Özçelik’in diğer konularda olduğu gibi bu konuda da girişimlerinin olduğu ve Mesut Barzani ile fikir alış verişisinde bulunduğunu biliyoruz.

Ama bu yeterli mi?

Değil.

Türkiye’nin inisiyatif almayarak, bir çok meselede olduğu gibi bu konuda da karanlığa karşı yumruk sallamasını gerçekten anlamak mümkün olmuyor.

Hele Şarm El Şeyh’te yapılan Filistin’e yardım konferansından dönen Dışişler Bakanımız Ali Babacan beyin, ABD lilerin çekilmesi ile ilgili olarak yaptığı açıklama , hiçbir şekilde kabul edilemez.

Ali bey, ABD lilerin Irak’tan çekilmeleri ile ilgili konuyu değerlendirir iken, onların bu bölgede iyi bir tahkimat yapmaları, dengelerin oluşumunu sağlamalarının ardından çekilmelerinin daha doğru olacağı yönünde açıklamalarda bulunmuş.

Sevgili Bakanım 2003 ten 2009 a geldik. Aradan 5 sene geçti.

ABD şu 5 senede Irak’ta hiçbir olumlu iş yapamadı.Bir Milyon İnsan öldürüldü. Arlar, namuslar, hayalar paymal edildi. O’nun biraz daha bölgede kalmasını istemek, hegemonik işkenceye, emperyal baskıcı anlayışa biraz daha prim vermek anlamına geliyor. Sizin yönetiminizdeki Türk Dışişlerinin görüşü bu olamaz.

Selefleriniz ile sizin bir farkınızın olması lazım. Aksi gibi Monşer eleştirileri boşa çıkar(aman dikkat)

ABD Irak’da hangi dengeleri sağladı ki, çekilince bunlar bozulma sürecine girsin.

Biz ne güne duruyoruz?

Onun bozduğu dengeleri Türkiye, İran ve Suriye pekala yerli yerine oturtabilir.

Bakınız Kuzey Irak’ta 17-18 Devlet Konsolosluk açtılar.

Türkiye ise bu bölge ile ilgili olarak Musul’daki Konsolosunu göndererek çalışmalarını sürdürüyor.

Yani biz isteyelim, istemeyelim Kuzey Irak’da "gevşek" de olsa bir Federatif yapı oluşmuş ve özellikle batılı ülkelerin bu bölgede Konsolosluk açması ile durum giderek muhkem bir hale geliyor.

Düşünün bir kere Fransa bu bölgede Konsolosluk açacak, İran’ın Konsolosu çoktan faaliyete geçmiş olacak, ama biz durup olan biteni seyredeceğiz!..

Irak Devletinin bu oluşumlara karşı çıkmaması , bizim resmi münasebet kurmamızın en önemli referansıdır.

Bizim bölge ile bir problemimiz var ise, peki neden iki de bir de Musul’daki Konsolosumuz bölgeye gelip gidiyor. Madem tanımıyoruz, ilişki içerisinde görünmek istemiyoruz, o halde Musul Kosolosunun bu bölgeye gelip gitmesinin anlamı ne?

Murat Özçelik’in Barzani ile sadece PKK konusunu konuşmadığını düşünüyorum.

Sağ kulağımızı sol elimiz ile göstermeye bayılıyoruz.

Sağ el zahir, nanik yapmak için mi bırakılıyor?

Mesut Barzani, Neçirvan Barzani, Sefin Dizai gibi Uluslar arası diplomatik nitelikleri ile temeyüz eden Kuzey Irak Kürt yönetiminin temsilcileri ile diyaloğa hem bizim ve hem de onların çok ihtiyacı var.

Ağırdan alıp havalara çıktıkça sırtımızdaki kambur büyüyor.

Seçim sonrası bu yüklerden kurtulma zamanı olsun.