SEVGİLİ AHMET TÜRK

1980 li yılların başı idi.

1982 veya 1983 olabilir, tam hatırlamam mümkün değil.

Yılını hatırlamıyorum, ama sizinle ilgili konuyu çok net hatırlıyorum.

Diyarbakır Saraykapıdaki Cezaevinde bir isnattan ötürü tutuklu idiniz.

O cezaevinin ana kapıdan hemen girişte sol tarafta üst kata çıkan merdivenleri vardı.

Üst katta idari personelin görev yaptığı mekan çıkışta solda, kimi özel tutukluların kaldığı koğuş çıkışta solda idi. Zannediyorum siz yukarıda ki bu koğuşta kalıyordunuz.

Üst kata çıkışta merdiven boşluğuna özel bir görüşme yeri yapmışlar, böylece alt taraftaki koğuşlarda kalan tutuklular ile yapılan görüşme yerinden burası ayrılmıştı.

İsmini vermeyeyim o günlerde benim de özel nitelikleri olan tutuklu bir müvekkilim vardı. Onunla görüşmelerimi bu üst kata çıkan merdiven boşluğundaki özel mekanda yapardım.

Bir gün yine görüşmeye geldiğimde , aynı yerde siz de Avukatınız ile görüşüyordunuz. Sevgili meslektaşım ile çok samimi olduğumuzdan, beni sizinle tanıştırdı.

Simaen sizi tanıyordum.

O küçücük mekanda bire bir tanışınca ikimiz de görüşmelerimizi biraz uzattık.

Cezaevinin tavşan kanı çayları geldi gitti.

Daha sonra hiç ama, hiçbir araya gelme imkanımız olmadı.

Kasrı kanco,köy ağalığı, siyasi parti üyelikleri, il başkanlıkları, Milltevekilliği, Siyasi Parti Genel Başkanlıkları, Cezaevleri, sayıları binleri bulan mitingler, onbinlerce toplantı, yürüyüşler, topluma yön vermeye çalışan bildirilere atılan imzalar,

Siyasi olsun olmasın, bölgedeki her ferdin ölümü ile ilgili olarak düzenlenen taziyelere katılma,

Acılar,

Hüzün,

Yüzdeki kırışıklıklar,

Gözlerdeki melal,

O melale kar yağdıran,

Bembeyaz kaşlar.

Hastalıklar,

Ve geçip giden bir ömür.

Ama ayaktasınız,

Geçirmiş olduğunuz bunca tecrübe sebebiyle, bu Millete sizin daha katacağınız çok şey var.

Özellikle barış konusunda sizin duruşunuzun, yılların tecrübesi ile yoğrulan bilge kişiliğinizin önemini herkesin kavraması lazım.

Eminim siz bölgemizde yaşanan kan davalarında, kimbilir belki de binlerce ailenin barışmasına katkıda bulunmuş, taraflara gidip gelen heyetler içerisinde yer almışsınız.

Hiç kimse diyebilir mi ki, Ahmet Türk kavga eden aileleri biri birine kırdırmak için elinden geleni ardına koymadı. Bu mümkün mü?

Bu sebeple size daha çok uzun süreli , sağlıklı, onurlu bir yaşam diliyorum.

Şöyle bir dönüp baktığımda, DTP içerisinde sizin kadar tecrübelisi yok.

DTP de dönüp dolaşın sizi Partinin başına getirdiğine göre, onların da bu kanaati paylaştığını görüyorum.

Bu bağlamda sizin konuşmalarınıza dönüp bakmakta büyük yarar var.

Konuşmalarınızın hemen hepsinde muhakkak barıştan , insanların kardeşliğinden, özgürlüklere yol açılmasının öneminden, birlikten, bütünlükten söz ettiğiniz görülüyor.

Konuşmalarınızın ana temasını oluşturan bu cümleleri özellikle kullandığınızdan hiç şüphem yok.

Ortamın iyice karıştığı bu günlerde Diyarbakır'a gidişiniz, orada olmayı düşünmeniz hiç de boşuna değil.

Eminim çeşitli mahfillerden kurum ve kişilerin şehri kan revan haline getirme konusundaki çabalarını sezdiniz,

Uzakta kalmayıp, bir sağ duyu insanı olarak yerinde olayım ve yangına körükle gitmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürülmesine fırsat vermeyeyim diye düşündünüz.

Bu çabanıza gönülden destek veriyorum,

Veriyoruz,

Başbakanın 21. Şubatta Diyarbakır'a gelişi ile ilgili olarak,

Buyursun gelsin, toplantısını yapsın, olan bitenler konusunda kendisine göndermiş olduğumuz kasedi incelemiş olarak şehre girsin ve bu konuda bir açıklamada bulunsun demişsiniz.

Yani kimi tecrübesiz kişilerin beyanı gibi, bu olandan biten sonra şehre nasıl gelecek, kim kabul eder, bunun hesabı sorulur gibi akla ziyan açıklamalarda bulunmamışsınız.

Eminim Sayın Başbakan Diyarbakır'a gelip , toplantısını yapıp dönünceye kadar, siz oradan ayrılmayacaksınız.

Bunu sizden herkes bekliyor.

Geçenki gösterilerde bir gözünü kaybeden çocuğu zannediyorum ziyaret ettiniz veya edeceksiniz.

Bunca tecrübeden sonra dünyaya bir de o çocuğun gözü ile bakacaksınız.

Kapanan o gözde kimbilir daha neler görme imkanınız olacak.

Bir gözün daha kapanmasını, bir canın daha toprağa verilmesini,

Ahmet Türk ister mi?

İstemez.

Vesselam.