SİVİL SORUŞTURMA ŞART
Köyün ağası ve marabaları vardır. Ağa sahibi olduğu köyün her tarafında sözü geçen, verdiği kararlar emir olarak algılanan kişidir. Hiç kimsenin bu kararlara bırakın karşı çıkmayı, tartışmasına bile imkan yoktur.
Ağa bir de adil değilse,kendi koyduğu kuralları çiğnemede en küçük bir tereddüt içerisinde değilse, köy cehennem yerine döner.
O köyde kimse kimseyi sevemez. Kimse biribirine saygı duyamaz. Sevdiğin , saydığın kişiyi ya ağa sevmiyorsa. Al başına belayı. Ossaat ağayı karşına almış olursun.
İnsanlar ağanın hışmına uğramamak için ağa gibi oturur, ağa gibi kalkar,onun gibi yer , onun gibi içer. Sigayayı ağa gibi tüttürür. Yolda yürürken ağa görmüyorsa, onun gibi elini belinde bağlayarak çalım satar.
Lüzumsuz biçimde niye kızdığı sorulduğunda, ağa da "eyle kızi", gereksiz güldüğünde "bundan ağam da hoşlani" diyerek kişiliksizliğini ortaya koyar.
Türkiye 21. Yüzyılı yaşarken hala bir köy olmaktan kurtulamadı.
Hepimiz maraba durumundayız. O yüzden hep Devletten bekliyoruz, o yüzden bağımsız hareket etme kabileyitimiz yok, o yüzden üretmiyoruz, o yüzden sürekli olarak bulunduğumuz yerlerde ona buna yaltaklanıyoruz, o yüzden menfaatlerimiz karşısında gerdan kıvırıp, bel sallıyoruz.
Tabiiki ağalarımız cin gibi. Bu yaptıklarımız onların gözünden hiç kaçmıyor.
Evet efendim, sepet efendim, her şeyin en iyisini siz bilirsiniz efendim, biz burada sizin yüzünüzden varız, Allah yokluğunuzu vermesin, siz olmaz iseniz biz ne yaparız biçimindeki yaltaklanmalarımız karşısında ,konumunu daha bir müstahkem hale getiriyor ağalarımız.
Ya bu sizin yaptıklarınız yanlış, adam her şeyin en iyisini biliyor ise, sizi istişareye niye çağırdı, fikrinizi burada söyleyin, onu iyiye güzele yönlendirin, yoksa perişan olursunuz , kölelikten kurtulamazsınız dediğinizde, ipiniz çekiliyor.
Türkiye vatandaşlarının bir kısmının marabalıktan/kölelikten kurtulma azmini , kuşkusuz gözden kaçırmamak gerekiyor.
Ama işte o çabaların önünü kesmek için yine yoğun gayretler başladı.
Genelkurmay 3. kısım harekat daire başkanı Kurmay Albay Dursun Çiçek imzalı yeni bir Andıç ile karşı karşıyayız.
Buna göre öncelikle sahibi oldukları basın yayın kuruluşları vasıtası ile Ergenekon soruşturması/yargılaması/ konusunda kesin tavrını koyan, bu kapsamda yapılan eylemleri en küçük teferruatına kadar deşifre eden, sanıklaırn çıkış kapılarını bütünü ile kapatan Fethullah Gülen cemaatine karşı bir kısım askerler arasında büyük antipati var.
Ellerine imkan geçse bir kaşık suda boğmak istiyorlar.
Bunun için de verdikleri mücadeleden bir adım olsun geri durmuş değiller.
Dursun Çiçek’in hazırladığı iddia edilen Andıç ile, bir taraftan Cemaat evlerine silahlar vesaire konularak bunların ülkeyi iç savaşa götürme mücadelesi verdikleri veya bu aşamaya geldikleri iddia edilecek ve diğer taraftan hükümetin bu eylemlere göz yumarak iş birliği yaptığı halka anlatılacak. Darbe için kamuoyu oluşturulacak.
Sonuçta yapılalcak bir askeri harekata meşruiyyet kazandırılacak. Plan proğram bu.
28 Şubat sürecinde refah yol hükümetinin götürülmesi için buna benzer plan aynı ile uygulandı. Yani hiç birimiz bu tür planların yabancısı değiliz.
Albay Dursun Çiçek’in hazırlamış olduğu iddia edilen belge üzerinde Ergenekon davasına bakan Savcılar inceleme yapacak ve bu şahsı dinleyeceklerdi.
Aniden bir Askeri Savcı /Yavuz Şentürk/ İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığını ziyaret etti ve onlara "siz emin olun, biz gerekenleri yapıyoruz, yaptığımız soruşturmanın sonuçlarından sizi haberdar edeceğiz"diyerek ikna etti ve onların Adli İşlemlerini yapmalarına engel oldu.
Şemdinli olayında Astsubay Mutliki Ali Kaya’ya sivil Mahkeme 39 sene ceza verirken, görevsizlikle dosyanın gittiği Askeri Mahkeme onu derhal serbest bıraktı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bu konuda dik durması ve kendilerini ziyaret eden Savcıya "siz işinizi yapın, biz de kendi işimizi yapmaya devam edeceğiz" demesi gerekirken,soruşturmada geri adım atmakla, ciddi bir görev ihmaline sebebiyet verdi.
Zannımca böyle bir tehlikeyi ta başından itibaren hisseden Adalet ve Kalkınma Partisi yetkilileri derhal ortaya çıkan belge hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundular.
Anayasal düzeni fiilen ortadan kaldırmaya yönelik bu Andıç belgesi, öyle rastgele birileri tarafından hazırlanmış değildir.İddiaya göre belge bir Askeri yetkili tarafından hazırlanmıştır. TCK nun 309. maddesinden itibaren takip eden maddelerdeki suçları cebir ve şiddet kullanarak işleyenler hakkında Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası öngörülmektedir. Hazırlanan bu belge ile her ne kadar Cebir ve Şiddet unsuru ortaya çıkmamış ise de, hazırlayan kişinin/kurumun niteliği,zaten Cebir ve Şiddeti bağrında beslemektedir. Bu bakımdan Ak Partinin şikayeti yerindedir ve sivil Savcıların , Askeri Savcıların yaptığı soruşturmanın sonucunu beklemeksizin, şikayetin gereklerini yerine getirmeleri, belge üzerinde kriminal inceleme yapmaları , sonucuna göre bir karar vermeleri şarttır.
Basına yansıyan bilgilerden, bu işten herkes rahatsız olmuş görülüyor.
Ama işin aslı öyle mi? Askerler,CHP, MHP belge içeriğindeki hususlar bakımından şikayetlerini sürekli biçimde sürdürmüyorlar mı?
Şuraya gelmek istiyorum. İnsanların kendi istedikleri biçimde bir yaşantı sürmelerine imkan verecek Anayasal ve Yasal düzenlemeler yapılmadıkça, hür ve bağımsız bir ülkenin eşit statülü vatandaşları olduğumuz kabul edilmedikçe, bizler hiçbir zaman, ama hiçbir zaman huzura kavuşmayacağız.
Çünkü yarınımızın hiçbir garantisi yok.
Ağa bir de adil değilse,kendi koyduğu kuralları çiğnemede en küçük bir tereddüt içerisinde değilse, köy cehennem yerine döner.
O köyde kimse kimseyi sevemez. Kimse biribirine saygı duyamaz. Sevdiğin , saydığın kişiyi ya ağa sevmiyorsa. Al başına belayı. Ossaat ağayı karşına almış olursun.
İnsanlar ağanın hışmına uğramamak için ağa gibi oturur, ağa gibi kalkar,onun gibi yer , onun gibi içer. Sigayayı ağa gibi tüttürür. Yolda yürürken ağa görmüyorsa, onun gibi elini belinde bağlayarak çalım satar.
Lüzumsuz biçimde niye kızdığı sorulduğunda, ağa da "eyle kızi", gereksiz güldüğünde "bundan ağam da hoşlani" diyerek kişiliksizliğini ortaya koyar.
Türkiye 21. Yüzyılı yaşarken hala bir köy olmaktan kurtulamadı.
Hepimiz maraba durumundayız. O yüzden hep Devletten bekliyoruz, o yüzden bağımsız hareket etme kabileyitimiz yok, o yüzden üretmiyoruz, o yüzden sürekli olarak bulunduğumuz yerlerde ona buna yaltaklanıyoruz, o yüzden menfaatlerimiz karşısında gerdan kıvırıp, bel sallıyoruz.
Tabiiki ağalarımız cin gibi. Bu yaptıklarımız onların gözünden hiç kaçmıyor.
Evet efendim, sepet efendim, her şeyin en iyisini siz bilirsiniz efendim, biz burada sizin yüzünüzden varız, Allah yokluğunuzu vermesin, siz olmaz iseniz biz ne yaparız biçimindeki yaltaklanmalarımız karşısında ,konumunu daha bir müstahkem hale getiriyor ağalarımız.
Ya bu sizin yaptıklarınız yanlış, adam her şeyin en iyisini biliyor ise, sizi istişareye niye çağırdı, fikrinizi burada söyleyin, onu iyiye güzele yönlendirin, yoksa perişan olursunuz , kölelikten kurtulamazsınız dediğinizde, ipiniz çekiliyor.
Türkiye vatandaşlarının bir kısmının marabalıktan/kölelikten kurtulma azmini , kuşkusuz gözden kaçırmamak gerekiyor.
Ama işte o çabaların önünü kesmek için yine yoğun gayretler başladı.
Genelkurmay 3. kısım harekat daire başkanı Kurmay Albay Dursun Çiçek imzalı yeni bir Andıç ile karşı karşıyayız.
Buna göre öncelikle sahibi oldukları basın yayın kuruluşları vasıtası ile Ergenekon soruşturması/yargılaması/ konusunda kesin tavrını koyan, bu kapsamda yapılan eylemleri en küçük teferruatına kadar deşifre eden, sanıklaırn çıkış kapılarını bütünü ile kapatan Fethullah Gülen cemaatine karşı bir kısım askerler arasında büyük antipati var.
Ellerine imkan geçse bir kaşık suda boğmak istiyorlar.
Bunun için de verdikleri mücadeleden bir adım olsun geri durmuş değiller.
Dursun Çiçek’in hazırladığı iddia edilen Andıç ile, bir taraftan Cemaat evlerine silahlar vesaire konularak bunların ülkeyi iç savaşa götürme mücadelesi verdikleri veya bu aşamaya geldikleri iddia edilecek ve diğer taraftan hükümetin bu eylemlere göz yumarak iş birliği yaptığı halka anlatılacak. Darbe için kamuoyu oluşturulacak.
Sonuçta yapılalcak bir askeri harekata meşruiyyet kazandırılacak. Plan proğram bu.
28 Şubat sürecinde refah yol hükümetinin götürülmesi için buna benzer plan aynı ile uygulandı. Yani hiç birimiz bu tür planların yabancısı değiliz.
Albay Dursun Çiçek’in hazırlamış olduğu iddia edilen belge üzerinde Ergenekon davasına bakan Savcılar inceleme yapacak ve bu şahsı dinleyeceklerdi.
Aniden bir Askeri Savcı /Yavuz Şentürk/ İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığını ziyaret etti ve onlara "siz emin olun, biz gerekenleri yapıyoruz, yaptığımız soruşturmanın sonuçlarından sizi haberdar edeceğiz"diyerek ikna etti ve onların Adli İşlemlerini yapmalarına engel oldu.
Şemdinli olayında Astsubay Mutliki Ali Kaya’ya sivil Mahkeme 39 sene ceza verirken, görevsizlikle dosyanın gittiği Askeri Mahkeme onu derhal serbest bıraktı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bu konuda dik durması ve kendilerini ziyaret eden Savcıya "siz işinizi yapın, biz de kendi işimizi yapmaya devam edeceğiz" demesi gerekirken,soruşturmada geri adım atmakla, ciddi bir görev ihmaline sebebiyet verdi.
Zannımca böyle bir tehlikeyi ta başından itibaren hisseden Adalet ve Kalkınma Partisi yetkilileri derhal ortaya çıkan belge hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundular.
Anayasal düzeni fiilen ortadan kaldırmaya yönelik bu Andıç belgesi, öyle rastgele birileri tarafından hazırlanmış değildir.İddiaya göre belge bir Askeri yetkili tarafından hazırlanmıştır. TCK nun 309. maddesinden itibaren takip eden maddelerdeki suçları cebir ve şiddet kullanarak işleyenler hakkında Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası öngörülmektedir. Hazırlanan bu belge ile her ne kadar Cebir ve Şiddet unsuru ortaya çıkmamış ise de, hazırlayan kişinin/kurumun niteliği,zaten Cebir ve Şiddeti bağrında beslemektedir. Bu bakımdan Ak Partinin şikayeti yerindedir ve sivil Savcıların , Askeri Savcıların yaptığı soruşturmanın sonucunu beklemeksizin, şikayetin gereklerini yerine getirmeleri, belge üzerinde kriminal inceleme yapmaları , sonucuna göre bir karar vermeleri şarttır.
Basına yansıyan bilgilerden, bu işten herkes rahatsız olmuş görülüyor.
Ama işin aslı öyle mi? Askerler,CHP, MHP belge içeriğindeki hususlar bakımından şikayetlerini sürekli biçimde sürdürmüyorlar mı?
Şuraya gelmek istiyorum. İnsanların kendi istedikleri biçimde bir yaşantı sürmelerine imkan verecek Anayasal ve Yasal düzenlemeler yapılmadıkça, hür ve bağımsız bir ülkenin eşit statülü vatandaşları olduğumuz kabul edilmedikçe, bizler hiçbir zaman, ama hiçbir zaman huzura kavuşmayacağız.
Çünkü yarınımızın hiçbir garantisi yok.
Yazarın Önceki Yazıları