SİZİN NİYETİNİZ NE?

Eğer niyetiniz halis ise, eğer insanların iyiliğinden başka bir şey düşünmüyorsanız, eğer attığınız her adımı kılı kırk yararcasına değerlendirme mecburiyetinde olduğunuzun ayırdında iseniz, eğer , eğer Allah’ın rızasından başka bir emeliniz yok ise, her yerde her zaman doğruyu söylersiniz, yada susarsınız.
Çünkü öyle diyordu Peygamber . "Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa, ya doğruyu söylesin , yahut sussun. Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyor ise komşusuna ikramda bulunsun, kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyor ise, zayıflara yardım etsin"
ROJ TV den arayarak bazı konularda görüşünüzü almak istiyoruz, sizinle saat 12.00 ila 12.30 arasında arkadaşlarımız bağlantı kuracaklar dediklerinde,çıkıp konuşma konusunda hiç tereddüt etmedim.
Çünkü bir mü’minin herhangi bir meselede söyleyecek sözü var ise, her yerde doğruyu söyler. Bundan zerre kadar çekinmez.
Ne yani ben ROJ TV ye canlı bağlantı kurularak çıkacaksam, ev sahiplerinin değirmenine su taşımak zorunda mı olacağım?
Aslında hemen belirtmeliyim ki, o insanlar da benden hiçbir şekilde bunu istemediler. Konuşmama şöyle veya böyle bir sınır,  getirmediler.
Ben o mülakat sırasında gerçekten barış isteyenlere, gönlümden kopup gelen bir çok şey söyledim/söylemeye çalıştım.
İşte o söylediklerimden ve zaman darlığı sebebiyle söyliyemeyip buraya almak gereğini duyduğum düşüncelerim şunladır.
1-Türkler ve Kürtler 1000 yıldan beri bir arada yaşayan tarihin ender kaydettiği biçimde biribirine karışan iki millettir.
2-Kürtlük ve Türklük bizatihi bir şeref değildir. Araplık, lazlık, çerkezlik,flemenlik, ingiliz ve fransızlık ne ise Türklük ve Kürtlük de odur.
3-Ama Türk ve Kürt Milletleri birlikte Müslümanlar olarak 1000 yılı aşkın zamandan beri İslama hizmet etmeleri sebebiyle, bugün yer yüzünde hiçbir milletin sahip olmadığı bir ŞEREFE nail olmuşlardır.
4-Türk ve Kürt gençleri el ele, gönül gönüle dünyanın dört bir yanında bu hizmetlerini şimdi de sürdürüyorlar.
5-Bediüzzaman Hazretlerinin "Meraklanmayın İstikbal inkilabatı içerisinde en gür sada İslamın olacak" dediği zaman Kürt ve Türk gençlerinin gelecekteki( bizim için bugün) hizmetlerine vurgu yapmasının boş bir laf olmadığı ortaya çıkmıştır. O bakımdan Türk ve Kürt gençlerinin bu azim inkilabat içerisinde birlikteliklerinin kimse önünü kesemez.
6-Milletimiz şu son otuz  yıl içerisinde çok büyük acılar çekti.
7-Söz konusu acıların izlerini silmek için Hükümetimizi ve Genelkurmay Başkanlığımızın tavrını bir şans olarak görüyorum.
8-Bu iyiniyet çabası ıskalanmamalı, kan içicilerin "gödünüz mü ,  hiçbir şey değişmeyecek, her şey eskisinden daha beter olacak demiyormuyduk" sözünü söylemelerine fırsat verilmemelidir.
9-Örgüt arazilere mayın döşemekten,eylem koymaktan bu sürede kesinlikle kaçınmalıdır.
10-Örgüt dağdaki militanlarını Kandile çekmelidir.
11-Anayasa v.s gibi değişikkileri gerektiren konularda Ak Parti daha fazla sıkıştırılmamalıdır. Çünkü Ak Parti bir başına bu işi yapmaya kalkışırsa, bu işin iki tehlikesi vardır.
a) TBMM sinde 367 i aşan bir oy oranını bulması mümkün olmadığından değişiklik teklifinin halkoyuna sunulması mecburiyeti vardır. Böyle bir değişiklik teklifinin halktan geçmemesi ihtimali bulunduğundan, Ak Partinin tasfiyesini gerektirecek yeni bir cehpenin oluşması ve oluşacak bu cephenin daha zecri tedbirler alması, işi tırmandırması Türklerin de Kürtlerin de hayrına değildir.
b) Anayasa Mahkemesinin Anayasada yapılan bu değişiklik yasasını esastan görüşüp iptal etmesi kuvvetle muhtemeldir. Bu her iki halde de Ak Parti büyük darbe alır ve onun alacağı darbenin tesirlerini uzun yıllar bu millet üzerinden atamaz.

Bu millet 1950-1960 yılları arasında yaşanan DP sürecini boşuna hatırlayıp durmadı. Biz iyi bir zaman diliminde isek, Allah bugünlerimizi aratmasın demiyor muyuz? Barış marışın hatırlardan uzak tutulduğu, faili mechul cinayetlerin arttığı, Askerin her an için yönetime el koyacakmış gibi  tavır aldığı, daha doğrusu Millette "keşke Askerler yeniden bu işi bitirmek için var gücünü kullansa"dediği , sokakların , dağların kan gölüne döndüğü, Ankara,İzmir,İstanbul, Aydın, Manisa,Antalya illerinde bombaların patladığı, onlarca insanımızın hayatını kaybettiği , köylerin boşaltıldığı, göçlerin yaşandığı, Diyarbakır caddelerinin  insandan geçilemez hale geldiği o meşum günleri düşünün, düşünelim, düşünmeliyiz.

İşin kolay olmadığı, çok çapraşık yönlerinin bulunduğunu, atılacak adımları Anadolu insanının bütününe bir anda kabul ettirmenin mümkün olmadığını delilleri ile görüyorum, biliyorum.
Türklerin ve Kürtlerin kahir ekseriyeti kanın durmasını istiyor.
Ama her iki tarafta da hem kan dursun deniliyor, hem de atılan adımlar eleştiri konusu oluyor.
İşte 4 Asker daha hayatını kaybetti. Şehit düştü.
Önce mayın patlaması denildi, ardından Askerlerin mayın patlamasında değil, çatışma sonucu hayatlarını kaybettikleri haberi ulaştı.
Bu olay yeniden zihnimizi allak bullak etti.
Gerçekten mayın patlaması sonucu mu askerler hayatını kaybetti, yoksa çatışmada mı şehit düştüler. Durun bakalım sonuç nereye varacak.
Çünkü bu millet artık mayın patlamalarından sonra Askerlerimizin hayatlarını kaybettikleri yorumlarına,iyiden iyiye acaba demeye başladılar. Son bir ay içerisinde iki olayda 10 Askerin mayından ötürü şehit düşmesi, onlarcasının yaralanmasının örgüt eylemi olmadığı anlaşılınca, milletin kafasının tepesi attı. Neler oluyor, bu mayınları kim nasıl döşüyor, mayınların ne kadarı örgütün, ne kadarı devletin işi demeye başladılar.
Bu son olayın da nasıl gerçekleştiği yakında ortaya çıkar. Otopsi raporları her şeyi izah eder.
Eylemi örgüt ortaya koydu ise, 1 Eylüle kadar silah kullanmama dönemi bitmeden çatışmaya girdilerse, samimiyet işin neresinde. Roj Tv de arazilere mayınların döşenmesinden vazgeçilmelidir yolundaki düünceme muhabirin, zaten bunlar yapılıyor, çatışmaya girilmiyor sözü nerede?
Biliyorum iş kolay değil. Yol uzun ve ince.
Türkiye’nin bütün siyasi aktörleri Ak Partinin ve Genelkurmay’ın şu anki tavrı gibi olsa mesele yok. Barış olsun da zor olsun , uzun zamana yayılsın denilebilir.
Fakat durum öyle değil ki.MHP nin, CHP nin ve diğer irili ufaklı kimi muhaliflerin duruşuna bakıldığında, Türkiye’de fokurduyan  kazanın altına çok tezek taşıyan var. Örgüt eylemleri cabası.