SURİYEDEKİ OLAYLAR BİZİM İÇİN SAVAŞ SEBEBİ SAYILIRMI?(1)

Bizim için en büyük tehlike herhangi bir bölge ülkesi ile sıcak bir çatışmanın içerisine girmektir.

İş bize kalsa, birinci dünya savaşı gibi büyük bir savaş tecrübesi geçiren Türkiye’nin, topraklarında yeni bir bölünmeye sebebiyet verecek savaşa girmesi asla söz konusu değil.

Birinci dünya harbinde dönemin en güçlü devleti olarak görülen Almanya yanında savaşa girmemiz, 3 yıl içerisinde 16 Milyon Kilometre kare topraktan 780 bin kilometre kare toprak alınana sıkışmamız ile neticelendi.

Osmanlı(bu tabir Türkiye Cumhuriyetini kuranların bize verdikleri eğitim ile hala uzaylı bir varlık olarak algılanıyor) İmparatorluğu, yani bizler katlanılması güç ve taşınması imkansız acılar yaşadık.

Savaşta milyonlarca evladımızı kaybettik.

Muhteşem bir coğrafyanın sahibi iken 780 bin kilometre toprağa sıkışıp kaldık.

Şimdi bu toprak parçasını bile bize çok görüyorlar.

Aslanın düştüğü yerden kalkmak üzere olmasını içlerine sindiremiyorlar.

Suriye’de gelişen olaylar sebebiyle açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Suriye’de Iraktakine benzer bir bataklığın içerisine girmeyeceklerini, Suriyelilerin sorunlarını öncelikle kendi içlerinde ve sonra komşuları ile birlikte çözmeye gayret göstermelerini bekleyeceklerini söylüyor.

Bu cümleleri bir daha okuyun.

Evet Hillary Clinton Irak gibi Suriye bataklığına sürüklenmeye sebebiyet verecek sıcak bir çatışma içerisine girmeyeceklerini, ülkelerinin başını yeni bir belaya sokmayacaklarını söylüyor.

Demek Irak bir bataklıkmış, kendileri iş başında olsa imiş, böyle bir bataklığa ABD girmeyecekmiş. Doğru Bush, ABD nin ve bununla birlikte Türkiye’nin başını belaya soktu. Binlerce ABD askeri hayatını kaybetti, onbinlercesi yaralandı, bir çok askeri tımarhanelere düştü, milyarlarca dolar zarara uğradı.

Bizim açımızdan ise, PKK nın kandile yerleşmesine imkan verdi. Türkiye’nin savaşta ABD nin yanında yer almamasının acısını böyle çıkarttı. Yalan mı? Irak bütünü ile işgali altında olmasına rağmen, hala bir tek PKK lı yetkiliyi getirip Türkiye’ye teslim etmedi.

Peki nasıl oluyor da hala Türkiye’de kimi aklı evveller, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün yapmış olduğu açıklamayı öne çıkararak, Irak’a niye girmediğimiz konusunda hayıflanıyorlar.

Hilmi Özkök diyesimiş ki, biz Irak’a dört taburla, yani 20-25 bin askerle girecektik, sınırları tutacaktık, PKK nın gelişmesine engel olacaktık falan filan.

Onun bu beyanları üzerine yine Nasyonal Sosyalist Milliyetçi duygular pik yaptı, vay be demek ki biz yine haklıymışız, eğer Irak’a bu kadar güç ile girseydik, Irak’ta hak ve pay sahibi olacaktık, PKK yı da bütün bütün bertaraf edecektik demeye başladılar.

Hayır kazın ayağı öyle değil.

Herkes lütfen hatırlasın, O zaman ABD nin Türkiye’den istediği şey, Trakya’dan Karadeniz ve Akdenize kadar bütün limanların ABD askerlerinin hizmetine açılması, ve bu alandaki Türkiye kara parçasının bir bütün olarak ABD askerlerinin kullanımına hazır hale getirilmesini içeriyordu.

Irak’a girilecek, Trakya bölgemizdeki limanlar ile Karadeniz limanlarının bu işle ne ilgisi var, ülkenin dört bir yanındaki kara parçasının ABD askerlerinin emrine amade hale getirilmesinin gerekçesi nedir ve bunu Türkiye ne karşılığında yapacak, kimse demedi, demiyor.

O zaman şöyle bir argüman geliştirilmişti, Saddam’ın nükleer silahları var, onları Türkiye’ye karşı kullanacak, biz hem dünyanın huzur ve refahını ve hem de müttefikimiz Türkiye’nin bir nükleer saldırıya maruz kalmaması için bu girişimi yapıyoruz ve tabii ki, Türkiye’nin bize destek vermesini bekliyoruz demişlerdi. Bu işler için Türkiye’ye ABD doları öneriyorlardı.

Türkiye’ye verilecek para kısmı, gerçekten tam bir komedi idi. Yarın devam edelim.

Tebrik:

Ramazan’ın son günlerine girdik. Bu gece kadir gecesi. Kur’anı Kerim de bin aydan daha hayırlı olduğunu Cenabı Allah’ın beyan ettiği geceyi idrak edeceğiz. Hepinizin bu geceyi yüce Yaratana dua ve niyazlarla geçireceğini ve bin aylık sevabı bir gecede kazanmaya gayret edeceğinizi biliyorum.

Kendi yapmış olduğumuz şeyler sebebi ile başımızı maddi ve manevi musibetlere soktuğumuz da aşikardır. Bunlardan kurtuluş için duanıza ihtiyacım var. Yüce Rabbimiz “Duanız olmaz ise ne kıymetiniz olur” diyor.

En kıymetli hale gelmek için, en uygun dua zamanına çok şükür ulaştık. Dualarda bencillik “hasrete” sebebiyet verir. Va hasreta, Va esefa dememek için ben bu gece hepimize, daha doğru deyimi ile tüm insanlığa dua edeceğim. Yarabbi bizi sırati mustakim yolundan ayırma, sapmalarımıza afv ve mağfiretinle engel ol. Olabildiğince geniş İslam ve İman Caddesinin yolcuları arasına bütün insanlığı al. Mukaddes bir yolculuğa!