TÜRK ULUSU İLE KÜRT MİLLİYETİNİN! EŞİTSİZLİĞİ

Kişinin kendisini en iyi şekilde ifade edeceği dilde savunma yapma hakkının verilmesine ilişkin Yasa Tasarısı dün TBMM sinde görüşülür iken CHP li Birgül Ayman Güler, BDP gurup başkanvekili İdris Balüken’e hitaben “siz Türk Ulusu ile Kürt Milliyetinin Eşit olduğunu bize kabul ettiremezsiniz” şeklinde bir cümle kullandı.

Şimdi bu düşüncelere karşı ne  yapacağız bilemiyorum.

 Bu cümleyi bir MHP Milletvekili kullansa, yapacak bir şey yok, hassasiyetleri belli dersiniz.

Ama kendilerini sosyal demokrat olarak tanımlayan, hak ve özgürlüklerden bahseden, Türkiye’ye Cumhuriyeti, Demokrasiyi getirdikleri iddiasında bulunan bir Partinin sözcüsünün bu şekilde bir cümle kullanması, bize açıkça şunu gösteriyor. Al  birini vur ötekine.

Onların içerisinde bulunduğu sosyal ve psikolojik ortamda dünden bugüne değişen bir şey yok.

İstedikleri kadar bu ülkeye Cumhuriyeti getirdiklerini iddia etsinler, istedikleri kadar demokrasiden insan haklarından dem vursunlar, kimsenin kendilerine inanacağı yok.

Zaten Cumhuriyeti kendilerinin kurduğu yolundaki düşünce de bir fanteziden ibarettir.

1.dünya harbi sonrasının şartlarını oluşturanlar düşmana karşı savaşı başarı ile neticelendiren ve Anadoluyu düşman çizmesinden kurtaran halktır, halkın kurduğu Müdafaai hukuk cemiyetleri ve onların çocuklarının oluşturduğu milis güçleridir.

Yeni gelişen durum karşısında Osmanlı Padişahlarının zaten ayakta duracak halleri kalmamıştı. Ama onların şahsında tüm İslam alemini ifade eden Halifelik ayakta kalacak ve Türkiye bir cazibe merkezi olmaya devam edecekti. CHP buna bile fırsat vermedi, geçmişimiz ile ilgili ne varsa yırtıp çöp sepetine attı. Ne kendi iflah oldu ve ne de başkasına verdi felah.

CHP sinin bu ülkenin manevi değerlerine karşı takındığı tavır, hiç değişmedi, değişmiyor, değişmeyecek.

Bu partinin ana kuruluş felsefesini Materyalizm oluşturmaktadır.

Aşkın, müteal duygulardan, maneviyattan, ilahi kavram ve değerlerden maalesef çok uzaktırlar.

Hatta bu değerlere düşmanlık üzerine örgülenen felsefi yapıları, oy alma kaygıları sebebiyle, biz de bu değerlere sahip çıkıyoruz, ancak bunların yönetimde kendisine yer vermesini istemiyoruz gibi absürd değerlendirmelerle, günü kurtarmaya çalışsalar da, Türk Ulusalcılık bağlamında zaman zaman ifade ettikleri düşünceleri, onları çok güzel ele veriyor.

CHP nin maneviyattan uzak bu ulusalcı anlayışı, giderek Kürt Ulusalcılığını oluşturdu.

Bugün Kürt Ulusalcılığı bağlamında Türkiye’de eylem yapanlar, ayrı bir siyasi parti oluşturanlar, hatta şu anda bile bu parti içerisinde Kürt Ulusalcılığı söylemine sıkı sıkıya bağlı kalıp, siyasi istikballeri sebebiyle başka yerlere gitme cesaretini gösteremeyenler, CHP nin fikir kanalından çokça beslenmişlerdir, besleniyorlar.

CHP ve hempaları ile bir başka cenahta şimdi siyaset yapanlar, istedikleri kadar karşıya geçmek için değişik mecralarda çabalayıp dursunlar, hepsinin müşterek noktası bu ülke insanının sahip olduğu değerlere düşmanlık etmektir.

Şimdi bakın bu ülkede DP si, Adalet Partisi, DYP si, CHP si, MHP si, ANAP’I(Özal’ın tasfiyesinden sonraki dönem) e bakıldığında, ülke birlik ve beraberliği konusunda hiçbirisinin herkesi kucaklayacak bir fikri, bir duruşu olmamıştır. Düşmanlıklar körüklenmiş durmuş, hassasiyetler olabildiğince kaşınmış, hakların zerresi nerede ise görülmez olmuştur. Aksini iddia eden varsa, bu milletin bütünlüğü adına bir tek yaptıkları şeyi söylesinler.

1930 yılında CHF sının Milli Eğitim Bakanı Mahmut Esat Bozkurt “bu milletin asli unsurunu TÜRKLER teşkil etmektedir, başka hiçbir unsurun ülke idaresinde hakkı ve hukuku olamaz. Kürtler diye birilerinden söz ediliyor. Onlar ikinci sınıf varlıklar olarak, olsa olsa Türklerin köleliğini, işçiliğini yapabilirler” demişti.

Baksanıza o günden bugüne 82 sene geçmiş, aynı Partinin hem de bir bayan Milletvekili “Siz Türk Ulusu ile Kürt Milliyetini bize bir ve eşit olarak kabul ettiremezsiniz” diyor. Cümledeki çarpıklık, bayanın sahip olduğu fikrin biraz yumuşatılmasına yönelik beyhude bir çabadır. Kadın Türk Ulusu ile Kürt Ulusunun bir ve eşit olmasını kabul etmediğini açık bir şekilde ortaya koyuyor, daha da ileri giderek, bundan sonra biz savunmadayız, meşru müdafaa hakkı için saldırıdayız diyor.

Bu dehşet ifadeleri MHP bile şimdilik söylemiyor. Şu CHP nin yaptığına bakar mısınız. Şimdi Kılıçdaroğluna eminin Birgül Ayman Güler’in söyledikleri sorulacaktır. O da kem küm edip, biz çoklu düşüncelere sahip bir partiyiz, arkadaşlarımız fikirlerini ifade ediyor diyecek ve işi savuşturmaya bakacaktır.

BDP li bir Milletvekilinin herkese haber verin silahlarını alsınlar, yapılanlara karşı koysunlar biçiminde ifade ettiği cümleler hepimizi çok üzmüştü. Ben bu konudaki düşüncelerimi bir seyahatimiz sırasında Sırrı Sakık Beye de ifade etmiştim. Şimdi o vekilin söyledikleri ile, daha bir tutarlı, daha bir ne söylediğinin bilincinde olması gereken, hem de Prof titrli bir hanımın söyledikleri arasında ne fark var. Her ikisi de savaş baltalarının gömüldüğü yerden çıkartılmasını ve halkların biri birini kırmasını istiyor. Allah’tan korkun, kuldan utanın.

Birgül hanım “meşru müdafaa için artık saldırıdayız” cümlesini TBMM sinde tutanaklara geçirtecek şekilde neden söylüyor, böylesine faşizan bir düşünceyi neden dile getiriyor? Mahkemelerde birisi kendisini daha iyi ifade edeceği bir dilde savunma hakkının verilmesi ile ilgili kanunun görüşmelerinde bunu yapıyor. Bu husus sanki kanunlarda yok mu idi? Hiç Türkçe bilmeyen yüzbinlerce kişi şimdiye kadar Mahkemelerde kendilerini Türkçe lisanı ile mi savundular. Yoook. Onların verdikleri ifadeler, Mahkeme mübaşirleri tarafından Türkçeye çevrildi, tutanaklara öyle geçti. KCK davaları sebebiyle sanıklar Kürtçe ifade vermekte ısrar edince, Mahkemeler de bunları tercüme ettirip tutanaklara geçirtmekte direndi. Yaşanan sorun şimdi o zaten var olan kuruma bir işlevlik kazandırıyor. Hepsi bu.

Ya peki yeni yapılmak istenen Anayasa da Anayasal vatandaşlık hakkının metinlere yazılması, Türk ve Türklüğe vurgu yapan ve üstünlük sağlayan ifadelerin çıkartılması, bu anlayış devam ettiği sürece, nasıl sağlanacak? Biz yeni bir Anayasa nasıl yapacağız?

İşte bunun için kimse CHP sine güvenmiyor, ondan ne köy ve ne de kasaba olmayacağını gayet iyi biliyor.

Taziye Mesajımdır.

İhsan Arslan bey elim bir trafik kazasında kardeşini kaybetmesinin ardından, şimdi de ablasını kaybettiğini öğreniyoruz. Ankara’daki taziyeye iki defa gittim. Gelen giden çoktu. Dün akşam kandilini kutlayayım dedim. Ulaşamadım. Bugün insiyaki olarak içimde bir his yine ara dedi. Görüşemedik. Sonra İhsan Bey beni aradı. Ablasının vefatını kendisinden öğrendim. İnna Lillah ve İnna İleyhi Raciuvn. Biz Allah’dan geldik ve ona döneceğiz. Mazi bütünü ile meyyitler yurdu, İstikbal sonucu belli olmayan bir vahşetgah değil. Üzülüyoruz ama, hali hazır zaman, benim gibilerin içerisine düştüğü gafletten uyanma, Rabbi daha çok hatırlama, İnşaallah SELAM YURDUNA heniy’en lek, Selamun Aleykum, Tıbtum davetlerine mazhar olmanın yeniden gayretine girme anlarıdır. İman insanı insan eder, belki insanı sultan eder. Çok şükür arkadaşlarımızın imanından zerre kadar şüphemiz yok. Ne mutlu hayat yükünden imanla terhis olanlara. Allah Rahmet etsin, her iki merhum/merhumenin yeri inşallah Cennet olsun.