TÜRKİYE NEYİ BEKLİYOR?

Örgüt tarafından kaçırılan 8 kamu görevlisi/Asker, Polis, Kaymakam/ hiçbir ön şart ileri sürülmeksizin/bizim bilgilerimiz böyle/ Abdullah Öcalan’ın isteği üzerine bugün saat 11.00 sularında serbest kaldılar.

BDP Milletvekillerinin öncülüğünde, İHD ve  Mazlumder  yetkililerine bu insanlar teslim edildiler.

Teslim edilen 8 kamu görevlisi içerisinde evli olanlar var. Eşleri ve çocukları onları hasretle bekliyorlar. Ve tabii Anneler, babalar kardeşler.

Bu çok büyük bir dramdı. Çok büyük hasretlere sebebiyet vermişti.

Aradan aylar, yıllar geçti.

Ve şimdi  evlatlarının hürriyete kavuşmasının mutluluğu yaşanacak ailelerde ve tüm ülkede.

Kaymakam Adayı Kem Erenoğlu Hayatının stajını yaptı. Tam 19 ay esarette kaldı. Erenoğlu yapmış olduğu ilk açıklamada “19 ay bu çatışma koşullarında, bu doğada zor geçti. Biz bu sürede doğru pozisyon almaya çalıştık. Adeta sırat köprüsünden geçtik. Bizim bulunduğumuz sürede lojistik sıkıntı ve sağlık sorunumuz da olsa, biz vatanımız, milletimiz için hayırlı olan duruşu koruduk. Dağ koşullarında en büyük sıkıntımız haber almaktı, elimizde zor çeken bir radyomuz vardır” demiş.

Erenoğlu, dağda, çatışma koşullarında, lojistik sıkıntı içerisinde, sağlık sorunları ile boğuşarak, 19 ay boyunca sırat köprüsünden geçer gibi bir ortamda, vatanımız ve milletimiz için hayırlı olan duruşu koruduk, en büyük sorunumuz haber almaktı derken yaşananları bütünü ile izah ediyor ve sıkıntının ne kadar büyük olduğunu ortaya koyuyor.

Kenan Erenoğlu bu koşullarda idik, ama vatanımız ve milletimiz için hayırlı olan duruşu koruduk, yani olabildiğince koşullara uyum sağladık. Esaret yaşadığımızı ve esas meselesinin bu halden nasıl kurtulacağımızın hesabını yapmak oldu diyor.

Namık Kemal“Ne Efsunkar imişsin Ah ey didarı Hürriyet, Esiri Aşıkın olduk, gerçi kurtulduk Esaretten” derken Hürriyetin, özgürlüğün önemine vurgu yapar, Bediüzzaman Saidi Nursi de “Ekmeksiz yaşayabilirim, ama Hürriyetsiz asla yaşayamam” şeklindeki açıklamaları ile insan Hürriyetinin değeri üzerinde durur, yani açlığa evet, ama köleliğe hayır der.

Bizler dağda yaşayanların şehirde yaşayanlara göre Medeniyetten daha az nasibini aldığını düşünürüz.

Evet örgüt dağa çıkmakla suç işledi, insanların ölümüne sebep oldu. Acaba aynı fikirler, dağa çıkmadan, insan öldürmeden dile getirilemez mi idi? Buna evet diyenler kadar, hayır diyenler de olabilir. Her ikisinin argümanları vardır. Ama bu argümanlardan birinin diğerinden daha üstün nitelikte olduğunu ortaya koyan elimizde bir kıstas yoktur.

Bu meseleler çok uzun yıllardan beri, yani örgütün dağa çıkmasından önce de konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyordu. Böyle giderse sonuç alınamaz, zindanlar doldur boşalt rolünü oynamaya devam eder, biz ha bire cambaza bakarken, birileri cebimizi boşaltır düşüncesi daha fazla hakim olmaya başladı,o yüzden mi dağa çıkıldı? doğrusu bilmiyoruz.

Şimdi öyle olsaydı, böyle olurdu demenin zamanı değil.

Geçmişte yaşanmayan faraziyeleri, kesin sonuçlu düşüncelermiş gibi piyasaya sürmenin bir alemi yok.

Bir vakıa var, Kürtler, devletin sebebiyet verdiği uygulamalardan ötürü dağa çıktılar ve 40 bin insanın ölümü bu sebeple meydana geldi, Milyarlarca dolar kayıp bu sebeple oluştu. Malımızdan, canımızdan ve evlatlarımızdan olduk.

Örgüt gütmüş olduğu strateji sebebiyle bir çatışma anında bir tekini bile hayatta bırakması söz konusu olmayacak durumdaki esirleri, liderinin bir talebi üzerine serbest bıraktı ve gördüğümüz o ki, şimdilik bunun karşılığında bir şey almadı.

Bu bir medeni tavırdır.

Kişisel anlamda içimizi acıtan hadiseler sonrasında söylediğimiz düşünceleri bir tarafa bırakacak olursak, öyle kan/man emici gibi lafları ifadede bir daha ölçüp biçme mecburiyetinde olduğumuz ortaya çıkar.

Eline silah almayan, eyleme karışmayan on binlerce insan şu anda Türkiye Hapishanelerindedir. Bunlar sadece fikirlerini beyan ettikleri ve belki de şu anda Hükümetin yapmayı vaat ettiği reformları biraz erken açıkladıkları için, haklarında hüküm de verilmediği halde cezaevlerinde yatmaktadırlar.

Ara sıra yazıyorum, şu anda Ak Parti Hükümetlerinin Kürt sorunu ile ilgili olarak yapmış olduğu reformlar, bundan 10 sene önce, yapılmasını bir tarafa bırakın, ifade edilmiş olsa idi dahi, partinin üst kademe yetkilileri bu yasalara göre cezalandırılma tehdidi ile karşı karşıya kalacaklardı.

Sayın Başbakan terörü bırakın, gelin TBMM si çatısı altında siyasi mücadelenizi verin dediği konuların bir kısmını kanun tasarısı olarak TBMM sine getirip kanunlaştırıyor/kanunlaşma yolunda henüz çok önemli mesafe alındığı söylenemez/ bir kısmını da idari kararlarla çözüyor ve halli gereken önemli konularda hem Anayasa da ve hem de kanunlarda değişiklik yapmayı vaat ediyor.

Bunlar suç olmuyor ise, neden bu tür konularda herkesten daha çok canı yanan Kürt siyasetçiler, meramlarını ifade ettiler diye cezaevini boyluyorlar, anlamak mümkün değil.

Vahşi , kan emici,bebek katili denilen örgütün 8 kamu görevlisini serbest bırakmada gösterdiği tavır, acaba Medeniyet dışı bir şey midir ki, benzerini Türkiye Cumhuriyeti devleti yapmıyor.

Evet bu çoğu asker 8 kamu görevlisinin temsilinden hepimiz çok mutluluk duyduk. Anneler, babalar televizyonlara verdikleri mülakatlarda sevinçlerini tarif edemediklerini ifade ediyorlar. Ve bu teslim edilen kişiler esaretten kurtulmanın mutluluğu ile hayata yeni doğmuş gibi oldular.

Şimdi onların gözünde ne mal, ne mülk, ne servet, ne gelecek endişesi var. Sadece geçmişin acı hatırası ve Hürriyete kavuşmanın büyük mutluluğu ile karışık duygular içerisinde ama her şeye bundan böyle daha müspet bakmalarına yetecek artacak.

Peki bu acıları yaşayan yüz binlerce insan daha var bu ülkede, farkında mısınız?

Ölenler öldü gitti, bir daha geri gelmezler ve acıları bir ömür boyu yaşayanlarda sürer gider. Ya şu anda dağda olanlar, onların ailelerinin durumu ne olacak? 20 bin kişi dağda ise, her birisinin çekirdek aile dışında en az 100 akrabası vardır. Yani 2 Milyon insan hasret çekiyor, daha da ötesi acı çekiyor.

Geçen bir arkadaş anlattı, Beşir Atalay bey İç İşleri Bakanı olduğu günlerde, özel bir toplantıda, bizim tespitlerimize göre eyleme karışan 200-250 kişi var. Bir barış sürecinde elbette bunları gelin elinizi kolunuzu sallayarak bu topraklarda dolaşın diyemeyiz, onların üçüncü bir ülkeye gitmeleri uygun olur, diğerleri ise yasal güvence ile gelip ailelerinin yanına dönebilirler, bizim bunu temin etmemiz lazım demiş.

Evet tamamen bu. Madem bir barış sürecine girdik, kan emici örgüt!!! Medeni bir tavırla 8 kamu görevlisini Türkiyeye teslim etti, Türkiye ne duruyor, neyi bekliyor?