VAY BAŞIMIZA GELENLER
Nedir bu bizim başımıza gelenler?
Özellikle otomatiğe bağlanmış gibi ya her yeni senenin sonunda veya her yeni senenin başında başımıza gelmeyen kalmıyor.
Hatırlıyor musunuz bilmiyorum, geçen sene de, evvelki sene de yeni yıla girerken, “aman dikkat, yine başımıza bir iş gelmesin, günlerimiz berbat olmasın, zira halk arasındaki o meşhur inanışa göre, bir şey nasıl başlar ise, öyle devam eder, birileri işimizi gücümüzü hep karıştırıyor, kötü başladı, kötü devam edecek inancını oluşturmaya, moralimizi bozmaya çalışıyorlar, onlara bu fırsatı vermeyelim” demiştim.
Bu defa şom ağızlılık yapmayayım, işler daha kötüye gitmiyor, durduk yere niye moralimizi bozacak düşünceleri gündeminize taşıyayım ki demeden, Şırnak ili Uludere ilçemizde 35 vatandaşımızın, düzenlenen operasyon sonucunda şehadet haberleri geldi.
Peşi peşine “Vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim” demeye başladım.
Allah Resulü efendimiz Hz.Aliye “Ya Ali sıkıntıya düştüğün zaman bu duayı oku, her türlü dertten ve kederden uzak kalırsın demiş”
Manası Şu: “Çok yüce ve çok büyük Allah’ın himayesine sığınmaktan ve onun yüce kudretinden yardım dilemekten başka bir amacım yoktur. O’na dayandım, O’na güvendim”
Evet bizim ne kadar güçsüz, ne kadar aciz olduğumuz bir kez daha ortaya çıktı.
Uludere ilçemizin Andaç köyünde 2003 yılında Hacı Ölmez’in Jandarmalar tarafından öldürülmesi olayını incelemek üzere TBMM si İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkan Vekili sıfatımla gitmiştim.
Sınırın sıfır noktasından kaçak sigara getirmek isteyen köylülerin üzerine ateş açılmış ve iki kişi öldürülmüştü. Köyden sınıra kadar bir iki dağı aşarak yürüyerek gittim. Onlarca boş kovan topladım. Burada Jandarmanın lüzumundan fazla güç kullandığını tespit etim. Yazdığım rapor, komisyon tarafından kabul edildi. Ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi masrafları ile birlikte 103.000 Euro tazminata mahkum etti.
Şimdi sanıyorum, aynı yere yakın bir mevkide 35 vatandaşımız örgüt mensubu sanılarak vuruldular. Ben bu kişilerin de şehit olduğu kanısını taşıyorum. Allah Rahmet eylesin, yakınlarının ve milletimizin başı sağ olsun.
Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın kaçakçı 33 hemşehrimizi katletmesinden sonra, ona benzememekle birlikte, şimdide 35 kaçakçı vatandaşımız örgüt mensubu sanılarak vuruldular.
Bu vurulmaya da ağıtlar yakacaktır ozanlar.
Şimdi bitmeyen o ağıtın, 33 kurşunlu eski haline kulak verelim. Bakın Ahmet Arif ne demiş.
Vurulmuşum
Dağların kuytuluk bir boğazında
Vakitlerden bir sabah namazında
Yatarım
Kanlı, upuzun...
Vurulmuşum
Düşüm, gecelerden kara
Bir hayra yoranım çıkmaz
Canım alırlar ecelsiz
Sığdıramam kitaplara
Şifre buyurmuş bir paşa
Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız
Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...
4.
Ölüm buyruğunu uyguladılar
Mavi dağ dumanını
ve uyur-uyanık seher yelini
Kanlara buladılar.
Sonra oracıkta tüfek çattılar
Koynumuzu usul-usul yoklayıp
Aradılar.
Didik-didik ettiler
Kirmanşah dokuması al kuşağımı
Tespihimi, tabakamı alıp gittiler
Hepsi de armağandı Acemelinden...
Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız
Karşıyaka köyleri, obalarıyla
Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu
Komşuyuz yaka yakaya
Birbirine karışır tavuklarımız
Bilmezlikten değil
Fıkaralıktan
Pasaporta ısınmamış içimiz
Budur katlimize sebep suçumuz
Gayrı eşkıyaya çıkar adımız
Kaçakçıya
Soyguncuya
Hayına...
Kirvem hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...
Örgüt tarafından gerçekleştirilen Dağlıca ve Aktütün katliamında, silahlarını, mühimmatlarını katırlara, eşeklere yükleyen militanların günler öncesinden geçişlerinin farkında olunduğu, gerekli tedbir alınmadığı için onlarca Askerin şehit edildiği biliniyor.
Bu husus kamuoyunda çok büyük eleştirilere sebebiyet verdi.
Neden zamanında müdahale edilmedi, HERON’ların verdiği bilgiler niçin değerlendirilmedi. Yoksa bu karakollardaki Askerler göz göre göre ölüme mi yollandı, Askerin zaafa uğramasına sebebiyet verilerek, hükümetin zayıf düşmesi mi sağlanmak istendi? Yönünde yapılan eleştiriler, akla gelen sorular, hala şu anda da cevaplanabilmiş değil.
Uludere’de meydana gelen bu elim olaya ani müdahalenin sebebi, bu türden eleştirilerin önüne geçmek istenmesinden mi kaynaklandı? Doğrusu bilmiyoruz.
Hani aşağı tükürsen bıyık,yukarı tükürsen sakal.
Uludere olayı ile ilgili olarak HERON’LARIN göndermiş olduğu görüntüler, en ince detayına kadar incelendiğinde, sınırdan geçiş yapmaya çalışan insanların örgüt üyesi mi, yoksa sade vatandaş mı olduğu sanıyorum ortaya çıkarılacaktır.
Diğer yandan yerel istihbarat kaynaklarının geçtiği bilgiler de didik didik edilecektir.
Zira yörenin cadı kazanından zerre kadar farkı yoktur.
BU OLAY İLE İLGİLİ OLARAK MİT’İN YEREL MUHBİRLERİNİN ENCÜ AİLESİ İLE BİR İHTİLAFLARININ OLUP OLMADIĞI DA HİÇ KUŞKUSUZ ARAŞTIRMA KONUSU OLMALIDIR.
Yazımı bitirmeye başladığım sırada saldırıda 28 aile ferdini kaybeden Encü Ailesinin Korucu olduğu bilgisini aldım.
İşte o zaman yerel istihbarat bilgisi veren kişilerin PKK ile de olan münasebetlerinin araştırılmasının ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmış oldu.