VENEDİK KRİTERLERİ

Başımız sıkıştıkça Avrupa Birliğinin normlarına müracaat ediyoruz. Medeni Kanunumuz, Borçlar Kanunumuz, Ceza Kanunumuz, Ceza Usul ve Medeni Usul kanunlarımız aslında hep batı kaynaklı. Bu kanunların kimilerinde tümden değişiklikler yapıldı, ama asıl kaynak Avrupa'nın hukukudur. Bunlardan Medeni Usul Kanunumuz İsviçre'nin NÖŞATEL kantonundan alınmıştır ve değişmemiştir. Keza Borçlar Kanunumuz da halen alındığı şekli ile ülkemizde uygulanmaktadır. Temel anlamda herhangi bir değişikliğe uğramamıştır.

Avrupa Birliğine girme konusunda yoğun girişimlerini devam ettiren Türkiye, hukuk alanında nerede ise 80 yıldan beri batının hayat biçimini şekillendiren kuralları hayatına tatbik ediyor. Yani batı insanın hayatını yönlendiren kurallar bizde de geçerli.

Bu kurallar bizde geçerliğini belirli şartlarda koruyor. Çünkü biz aldığımız her şeyi kendimize uydurmaya çalışıyoruz. Yani biz de bu durumda "bir şey yapmış" oluyoruz güya. Bir şey senin malın ise, her yönü ile onu temelden şekillendirebilirsin. Ama değilse ana bünyede yapacağın veya kendine yontacağın her düzenleme, "özü" yıpratır, süreç içerisinde tanınmaz hale getirir. Çünkü o "öz" yüz yılların birikimi ile oluşmuş, kültürü, bilgiyi ve bunlara dayalı yaşam biçimini/hayat tarzını ifade eder.

80 yıldan beri Türkiye pijamaları ile başkalarının evinde cirit atıyor. Özellikle insan hakları, özgürlükler, ferdiyetçilik, kişinin yaşam biçimine müdahale etmeme yönünde oluşan özgün "ahlak" anlayışı, siyasi tercihlere sonsuz saygı , siyasi partilerin siyasi hayatın, demokrasinin vazgeçilmez unsurları oldukları yönündeki kurallar , bizde batılıların tanıyamayacağı kadar dejenerasyona tabi tutulmuş bulunuyor.

Zahir Demokrasiye sonsuz!!! (Çünkü dünyada hiç kimse hiçbir konuda , bizim elimize su dökemez, bir Türk dünyaya bedeldir, bütün bir dünya insanlığı bize kurban olmak üzere yaratılmıştır v.s) inancımızdan kaynaklanmış olacak ki, bu misyonu korumak için Türkiye bir anlamda Siyasi Partiler Mezarlığı haline gelmiş/getirilmiş bulunmaktadır.

Şimdi düşünün bir kere, Parlamentoda gurubu bulunan dört siyasi partiden ikisi hakkında Anayasa Mahkemesinde görülmekte olan kapatma davası var, diğer ikisi de sınırda, haklarında dava açıldı açılacak.

MHP si başörtüsü ile ilişkilendirilecek Anayasa değişikliğine imza attığı için,

CHP si Kanaltürk televizyonuna usulsüz olarak 4,5 trilyon para aktarmaktan ötürü.

Şimdi bizimkilere de çok gülüyorum vallahi. Ak Partinin kapatılmasına karşı çıkan bizim mahallenin insanları yoğun bir şekilde CHP sinin kapatılmasına yönelik olarak propoğanda yapıyor, belgeler yayınlıyor, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına "hadi ne duruyorsun, harekete geçsene, davayı açsana" diye bir anlamda psikolojik baskı uyguluyor. Zaten MHP si için niçin dava açılmadığı yönünde Sayın Başbakının imalı açıklamalarına, MHP si çok sert tepki gösterdi, bu düşüncenin demokratlıkla bağlantısı olmadığını söyledi.

Bu esnada bendeniz MHP ye de çok kızdım. Onlar yasak savmak kabilinden bazı laflarla "Ak Partinin kapatılması doğru bir hareket olmamıştır, ANCAAAAAAK Yargının işine de müdahale edilmemelidir" dediklerinde şunu anlatmaya çalışıyorlardı. "NE YAPALIM YANİ AK PARTİLİLER DE DAHA DİKKATLİ OLSALARDI, PARTİLERİNİN KAPATILMASI İÇİN DAVA AÇILMASINA SEBEBİYET VERMESELERDİ" demiş oldular. Oysa Demokrasiye gerçekten inanan insanlar, partiler olarak "şiddete başvurdukları, bunu bir siyaset biçimi haline getirdikleri, ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını şiddet yolu ile siyaset felsefelerinin esası haline getirdikleri sabit olmadığı için" Ak Partiye açılan kapatma davası yanlıştır. Bunun aması, maması yoktur. Biz bu konuda elimizden geleni yapacağız ve Parlamentonun saygınlığını dosta düşmana göstereceğiz demeleri gerekirdi.

MHP si bunu söylemiyor ama, bizim mahallenin insanları da karşı tarafın konumu ile ilgili konuda gerekli hassasiyeti gösteriyor mu? ne gezer.

Felsefe şu "bana dokunmayan yılan, onu parçalasın".

CHP si Kanaltürk televizyonuna biraz para aktarmış ya, yazılı ve görsel basınımız yeri göğü inletiyor.

Buna karşılık olarak ben diyorum ki ,ne olmuş yani vermiş ise vermiş. Zaten CHP liler bu parayı PROPOĞANDA amacı ile verdiklerini saklamıyorlar. Kanaltürk Televizyonu da onların propoğandasını tepe tepe yapmış, belki fazlası ile aldığı paranın karşılığını ödemiş. Sorun ne? Sorun şu: Efendim Siyasi Partiler Kanunun bilmem hangi maddesinde siyasi partiler televziyon kanalı kuramızmış, yardım yapamazmış? Ya arkadaş Allah aşkına siyasi partiler niye var? her türlü araç ile propoğandalarını yapmak ve bu yolla iktidara gelip,parti proğramını hayata geçirmek için değil mi? O halde meşru yollarla elinden geleni yapar, bunun önündeki her türlü engel abesle iştigaldir. Yazılı ve görsel medya sınır tanımaz hali ile nerede ise rüyalarımızı tanzim edecek, Devleti yönetmeye talip siyasi partiler ellerini kollarını bu konuda bağlayıp oturacaklar, bu nimetten yararlanmayacaklar!!! Olacak işmi?

Burada siyasi partilerin kapatılmasına müncer , onların ellerinin kollarının bağlı kalmasına sebep olan yasakların kaldırılması konuşulacak iken, Parlamentoda buna ait yeni düzenlemeler yapmak gerekirken, tutuluyor, o parti niye kapatılmıyor, bu parti niye kapatılmıyor diye yer gök inletiliyor.

Ak Partinin kapatılması için Anayasa Mahkemesine dava açılıncaya kadar,DTP nin kapatılması ile ilgili açılan dava hiç mi hiç konuşulmuyordu.

Ak Partinin kapatılması için açılan dava ile ilgili olarak CHP liler nerede ise bayram yapacaklardı. Biz demiştik, biz uyarmıştık, bizi dinlemediler, bize kulak asmadılar teranelerinin bini bir para idi. Üstelik Ak Partililer yönünden açılmış bir ceza davası yoktu ve bu iddianame içeriğine göre olmayacakta.

Ya CHP nin durumu ne? Refah'ın kayıp trilyon davasında Erbakan Hoca aldığı 2 yıllık cezayı yaşı sebebi ile evinde çekiyor da…

CHP yön değiştirebilir.

Venedik kriterleri canıııımm.

Gerekli de.