YANGINA BENZİN İLE GİDİLMEZ
Bilindiği üzere bir yerde, bir evde, hele bir ormanda yangın çıktığı zaman , eğer deli rüzgar dört bir yandan esiyor ise, bırakın onu söndürmek , önünde durmak bile mümkün olmaz.
Yani yangın rüzgarı çok sever, estikçe eser, ortalığı küle çevirir.
İşte bu yüzden atalar yangına körükle gidilmez demişler.
Kuşkusuz bu güne kadar bir ev yangınına, bir Orman yangınına kimse körükle gitmemiştir. Zaten koca koca yangınlara körükle gitsen ne elde edersin ki?
Bu ata sözü kişiler ve toplumlar arası ilişkilerde bir sorun yaşanıyor ise, sen onu dindirmeye bak, araya girip de ondan ona söz taşıma, işi kızıştırma.
Sayın Başbakanımız bu sözü yangına benzin ile gidilmeze çevirdi.
Sanıyorum Türkiye'nin içerisinde bulunduğu duruma dikkat çekerek, insanların ortalık yerde yanıp duran yangına,yani gerek bölgemizde ve gerekse dünya coğrafyalarının hiç birisinde bu boyutlarda seyretmeyen ve bu kadar uzun sürmeyen terör olayına dikkat çekerek, insanların mutedil davranmasını, ortalığı kızıştırmamasını ifade etmek ve tehlikenin boyutlarına dikkat çekmek için "mübalağa" sanatını kullanarak , yangına benzin ile gidilmez dedi.
Bu sözün bir ata sözü olarak tutup tutmayacağını zaman gösterecek, ama içerisinde bulunduğumuz elim durumu herkesin bir kez daha eni konu düşünmesi, ayağını ona göre uzatması bakımından büyük önem taşıyor.
Sayın Başbakan bu sözü bilindiği üzere DTP lilerin , ülkenin hemen her gün bir yerinde patlak veren terör olaylarındaki tutumları için kullandı. Onlara çoluk çocuğu ortalık yerlere sürmeyin, yaptığınız toplantıların hemen sonrasında çocukların oraya buraya taş atmalarına imkan hazırlamayın, siyaseti kurallarına göre yapın, onlar beş yapıyor ise siz üzerine on beş eklemeyin demeye getirdi.
Ama Sayın Başbakanın Diyarbakır, Tunceli, Van ve ardından Hakkari ziyaretlerinde karşılaştığı durum iyice moralini bozdu. Bu şehirlerin (Van hariç) DTP li Belediye Başkanlarının ziyaretler sırasında çöpleri toplamamaları, dükkanların kepenk kapatması, hoş geldin afişlerinin bulundukları yerlerden Belediye görevlilerince yerlerinden sökülmesi işin doğrusu çok can sıkıcıydı. Van Belediye Başkanlığının Ak Partide bulunmasına ve halkın Başbakanı dinlemek üzere büyük kalabalık oluşturmasana rağmen, esnafın kepenk kapatmasını Başbakan bir hoş amedi olarak karşılamadı.
Van ziyareti ardından gelen Hakkari ziyaretinde yaşananlar zaten çekilmezdi.
İşte böyle bir ortamda Hakkari'de partililere hitaben Sayın Başbakan konuşma yaparken, yine o bildik, ancak çoğu kesim tarafından büyük eleştiriye tabi tutulan (Tek Devlet, Tek Bayrak) la birlikte ifade ettiği "tek millet" i kabul etmeyenlerin, kendilerine yer beğenmeleri hususundaki son çıkışı, çözümsüzlüğün yarattığı baskı olarak algılandı.
Bu cümle tam da es geçilecek iken, İstanbul'un arka sokaklarında yaşayan Roman(Çingene) lerden birisinin , taş atan, araba yakan eylemcilere karşı av tüfeği ile mukabele etmesini "sabır, sabır, sabır ,peki nereye kadar, sen onun bunun evinin camını taşlar, arabasını yakarsan o da kalkar sana mukabele eder ve bunu durdurmak mümkün olmaz ve bu bir nefsi müdafaa olarak algılanır" cümlesini kullandı. Ben eminim ki, Sayın Başbakan bir tespitte bulundu ve işin gideceği vahametin büyüklüğünü şimdiden "net cümlelerle" ortaya koydu ki,herkes ayağını denk alsın. O yüzden bu cümleler alelusul söylenmiş, düşünülmemiş, tartılmamış ayak üstü verilmiş bir beyanat gibi algılanmamalıdır.
Bu cümleler, bu beyanlar Diyarbakır, Tunceli, Van ve Hakkari gibi stratejik ve ülkenin bütünlüğü için büyük siyasi önemi olan illerin ziyaretinde yaşananlar ve arkasından Romanlardan birisinin havaya yaptığı av tüfeği atışından sonra geldi. Morallerin bozulmasına sebebiyet veren ve güneydoğu insanının hemen hergün yaşadığı travmayı biraz hissetmek elbette akli teşevvüşe sebebiyet veriyor. İşte tamda bu noktada aklı kullanmak, söylenmesi karara bağlanan cümleleri "büyük bir istişare" süzgecinden geçirmek, böylece basiretin açık kalmasını temin etmek büyük ehemmiyet taşıyor.
Çünkü hemen her gün herkese itidal telkin eden, pek haklı olarak sabır tavsiyesinde bulunan ve zaten görevi de bu olan Sayın Başbakanın sözleri kimi kendini bilmezlerce daha da ciddiye alınır ve bu defa yangına körükle değil, gerçekten benzinle gidilmiş olur.
Hepimize çok, ama çok yazık olur.
ESPİRİYE CEVAP : Genelkurmay Başkanı Isparta Eğirdir Dağ Komando Tugayındaki tatbikatı izleyen ve sonrasında yerdeki boş kovanlardan ikisini alan Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek beye "aman dikkat et, iyi sakla, yoksa Ergenekon'dan yargılanırsın" demiş. Bu espiri Cemil bey ve bakanlarda soğuk duş etkisi yaratmış. O esnada Cemil Bey elindeki boş kovanları yere atıp "yine sizde kalsın" deseydi nasıl olurdu?