YAZININ DOĞUDAN KISMI ORTAK MANŞETTİR.

Dünkü yazımızın doğudan olan kısmını bu gün yazacağımı söylemiştim. Neresinden başlasam, nasıl değerlendirsem diye düşünüyorum. Aslında mevzuyu kafamda netleştirmemiş değilim. Fakat neresinden gireyim diye düşünüp duruyorum.

İnternet sitelerinden ve basından aldığım bilgilere göre Diyarbakır Ticaret Odası ve Gazeteciler Cemiyetinin ortaklaşa düzenlemiş olduğu toplantıda "Diyarbakır'ın imajında basının rolü" konusu görüşülmüş.

Kuşkusuz basının bir yerin tanıtımında, bilgilerinin verilmesinde ve hele imajında büyük rolü var. Özellikle basının, imaj sorununda ele aldığı il Diyarbakır olunca , bunun ehemmiyeti hiç tartışılmaz.

Diyarbakır'da sadece yerel basın kuruluşları görev yapmıyor. Ulusal basının temsilcileri , hatta dış basının misyon şefleri de Diyarbakır'da karargah kurmuş bulunuyorlar.

Doğrusu Diyarbakır Yerel Basın kuruluşları bu güne kadar ilimiz ile ilgili verdikleri hizmette alınlarının akı ile işin içinden çıktılar.

Hemen hepsi duyarlı, duygulu ve şehrin imajı ile ilgili yaşanan sorunlarda alabildiğine memleket sever hislerle hareket ettiler.

Diyarbakır insanında şehir sevgisi çok yoğundur.

Çünkü bu şehir bağrında binlerce yıllık medeniyetleri beslemektedir. Attığınız her adımda bir tarih ve kültür hazinesi ile karşı karşıya kaldığınızı görmeniz işten bile değildir.

Dünyanın kaç şehrinde böyle surlar var,

Dünyanın kaç şehri koç burcu, keçi burcu, üç kardeşler burcu, yedi kardeşler burcu gibi kültür, tarih ve sanat hazinesini bağrında besliyor,

Dünyanın kaç şehrinde 20 den fazla Allah Resulünun sahabeleri medfun,

İç kaledeki tarih ve sanat yapılarının bu kadar yoğunlukta ve bir arada bulunması dünyanın kaç şehrine nasip olmuştur?

Kültürün, sanatın, ilmin , irfanın, ahlakın, şiirin, edebiyatın, nesrin, nazmın bu kadar harman olduğu bir şehir gerçekten çok az yerde bulunur.

İç kalede yeniden yapılaşma faaliyetleri başlamadan önce durumu kendisine yazılı ve sözlü olarak aktarmış olduğum eski Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu , önce "Cavit bey gerçekten ne dediğini çok anlamıyorum"demişti, bahsettiğim alanı görmeden. Ama 28 Mart 2004 seçimleri öncesinde Batmandan dönerken doğrudan İç Kalenin bulunduğu mekana gelip, Hazreti Süleyman Camiini, Osmanlı Saraylarını, Gregoryan Kilisesini ve İç Kalenin gece konduları arasında kalan Anfi Tiyatronun yerini görünce , "burası dünyanın en büyük tarihi mirasıdır" demişti.

İşte basın bu şehrin imajına daha büyük katkılarda bulunabilir, konuyu ariz amik(enine boyuna) araştırıp bundan sonra yapacağı çalışmalarda el birliği , iş birliği yapabilir.

Ticaret odası Başkanlığı ile Gazeteciler Cemiyetinin yaptığı toplantı bu bakımdan büyük önem taşıyor.

Söz gider, yazı baki kalır.

Bu toplantıda Sayın Bakanımız Mehdi Eker bey de bir konuşma yapmış ve son 5 yıllık süre içerisinde şehre 8,5 katrliyon liralık yatırım yapıldığını söylemiş.

Bu çok büyük bir para.

Ve tarihinde şehre bu büyüklükte bir paranın yatırım amaçlı olarak geldiği doğrusu görülmemiştir.

Bilindiği üzere şehrimize en büyük para son 5 yıl içerisinde KÖY-DES kapsamında yapılan yatırımlara geldi ve onu Milli Eğitim Bakanlığının yaptığı yatırımlar izledi.

Bu paranın miktarı da sanıyorum 600-700 trilyon civarındadır. Belki bir iki trilyon daha fazla.

Diğer yatırım kalemlerinin miktarını Sayın Bakanımız açıklamış olsa idi daha güzel olur ve Basın mensuplarının hep bir arada bulunduğu sırada verilecek olan bu bilgi hem aydınlatıcı olur, hem de Ak Parti hükümetlerinin şehrimize verdiği değer daha iyi anlaşılır, istismarın önüne geçilmiş olurdu.

Basın mensuplarımızın bu konuda Bakanımıza soru yöneltmemesini bir eksiklik olarak gördüm.

Bakan bey bu yönde sorulan sorulara vereceği cevapla, yapılan yatırımların fazlası var ise anlatır, kendisi dahil hepimiz gururlanırdık, eksiği var ise suyun başında bulunan insanlardan birisi olarak , yapılacak yatırımlara hız verilmesinin gereği ortaya çıkardı.

Bakan bey ile ilgili konuyu neden dile getirdim. Şunun için.

Bireysel istek ve talepler her zaman olur , bu alanda atılacak olumlu veya olumsuz adımlar, ne şehrimize , ne toplumumuza çok bir şey kazandırmaz.

Bizler basın kuruluşu mensupları olarak sürekli biçimde şehrimizin toplumsal dokuya hitap eden eksikliklerini dile getirdiğimizde , inanın hayatımızın en büyük işlerini her birerlerimiz yapmış oluruz.

Diyarbakır Söz gazetesi 2006 yılında Dicle Üniversitesi bünyesinde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin 2000 yılında kurulması ile ilgili almış olduğu kararın, bu güne kadar neden hayata geçmediğini dile getirmese, o dönemin siyasilerinden birisi olarak bendeniz konuyu üstlenmesem şimdi böyle bir fakültemiz olmayacaktı.

Basın kuruluşlarımız herhangi bir etki altında kalmadan, sırf hak ve hakikatten yana olarak atacağı adımlarla şehrimize maddi ve manevi alanda büyük kazanımlar sağlayabilirler.

İşte buradan öneriyorum.

Yerel basın kuruluşlarımız her ayın son Pazar gününde bir araya gelip, Diyarbakır ilinin her alanda eksiği , gediği nedir, bunlara karşı neler yapabiliriz, ne tür katkılar sağlayabiliriz diye beyin fırtınası estirse ve yeni ayın ilk Pazartesi günü öne çıkan konu ile ilgili olarak bir anlamda uyarı niteliği taşıyan ORTAK MANŞET atsa , nasıl olur?

Yazmadı demeyin, cevap bekliyorum.