YENİ ANAYASA
Düzenin gidişatını beğenmeyen iktidarlar bunları değiştirmek için çaba göstermişlerdir.
İktidara gelip de düzenden memnun olan çıkmamıştır.
İktidarlar muktedir olmak için memnun olmadıkları düzenin çarklarını değiştirmeye, yerine yenilerini koymaya gayret etmişlerdir. Yoksa milletin en yüce temsil makamı olan MECLİS gece gündüz demeden kanun çıkarır mı idi?
Dün çıkarılanlar bugün, bugün çıkarılanlar yarın değiştirilecektir.
Hayatın devamlılığı için bundan kaçış yoktur.
Aksi olsa idi kanunlar bir defa çıkarılır ve bir daha dokunulmazdı.
O takdirde de Meclise ihtiyaç kalmazdı.
Türkiye Cumhuriyetinin "devrim kanunları" başlığı altında kimi kanunları var ki, bunlara kimse dokunamaz, bunlar değiştirilmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.
Mesela şapka kanunu böyle bir şeydir.
Kimse şapka kanunu değiştiremez, değiştirilmesini teklif edemez.
Yani şapka giymek devrim kanunları mucibince mecburidir.
Meclisin 550 milletvekili var, bunlardan bir teki bile şapka giymez, fiilen devrim kanunlarına muhalefet eder ama bu işte bir yanlışlık var deyip düzeltilmesi için kanun teklifi veremez.
Mecburi şapka giymenin gelinen noktada bir kıymeti harbiyesi kalmadığından, emir fiilen ortadan kalkmış ama yasal anlamda bir düzenleme yapıp,herkes istediği kıyafeti giymede hür ve serbesttir diyememişiz.
Dersek ne olur, devrim kanunlarına muhalefet ederiz ve surda bir gedik açmış oluruz.
Kurulu düzen bozulur.
Devrim kanunları açısından laiklikle, şapka kanunu arasında bir fark yoktur.
İskilipli Atıf Hoca şapka takmadığı , bunun bir Frenk alameti olduğunu söylediği için idam edilmiştir.
Laisizme biat edenler, devrim kanunlarının önemli bir parçası olan şapka giymeye şimdi hiç değer vermiyorlar.
Bu bir muhalefet değil mi?
Dayatılan kanunlara o gün muhalefet edenler, gerici, yobaz olarak değelendiriliyor, hatta idam ediliyordu
Bu kanunlara şimdi sahip çıkmayan o günkü ilericiler, bugünün yobazları sayılmaz mı? Bu yobazların şimdiki hakkı nedir?
Bu kural sadece şapka ile sınırlıdır dersek, doğru bir yargıya varmış olurmuyuz?
Hadi ağzımızdaki baklayı çıkaralım.
80 yıl öncesi şartlara göre ülkeye dayatılan devrim kanunları, şimdi bu ülkeye dar geliyor mu, gelmiyor mu?
Yapılacak yeni Anayasa'da bunlara hiçbir şekilde dokunulamayacağı belirtiliyor ve öyle de olacak.
İşin özü ile ilgili bir hamle yapılamayacak ise, teferruat ile uğraşmak sorunu çözer mi? Diyelim ki, Anayasaya konulan bir hüküm ile baş örtüsü yasağını kaldırdınız. Meclis buna ait kanunu çıkardı. Çıkarılan kanunu Anayasa Mahkemesi iptal ederse,veya kanun çıkarmaya gerek yok, zaten bu yönde bir yasak bulunmuyor dediğiniz sırada , başı örtülü birisinin Üniversiteye girişine engel olundu. Konu Mahkemeye taşındı. İdarenin verdiği kararı Mahkeme uygun bulur ise,ne yapacaksınız?
Anayasa değişikliği sırasında öze ait bir işlem yapılamaz, laikliğe bir tanım getirilmez ise, onca gayretin berhava olması işten bile değildir.
Bir başına yeni bir Anayasa yapma imkanı şimdiye kadar ihtilallerden sonra oluşan kurumlar haricinde hiçbir iktidara nasip olmadı.
Ortam müsait, halk hazır, millet imkan tanımış.
Böyle bir imkan bir daha ne zaman gelir, milletin makus taliini değiştirmek mümkün olur mu? Bilmiyoruz.
Siyasi iktidar elini taşın altına koyarsa, orada bu iş için başını vermiş olanların gözyaşlarının avucuna aktığını görecektir.
Biz laikliği kaldırın demiyoruz.
Ne yapıp edin yeni Anayasada muhakkak içini doldurun.
Milletin Devleti ile barışmasına vesile olun.
Tarih sizi hayırla yad etsin.
Unutmasın.