YENİ ANAYASA ACİLEN NEDEN GEREKLİ
Sayın Başbakanın çok güçlü liderlik özelliğine sahip olduğunu bir çok insan söylüyor. O bu özelliği sayesinde bir çok sorunun üstesinden rahatlıkla geliyor. Son söz her zaman onda.
Abdullah Gül beyin Cumhurbaşkanı olması, Bülent Arınç beyin şu anda sade bir Milletvekili olarak bir anlamda kabuğuna çekilmesi, Abdullatif Şener beyin Partinin yönetim kademelerinden uzaklaşması(bu tür kelimelerin alternatifleri var, kimi okuyucu belki bu alternatifli anlamları ile cümleleri okur ve değerlendirmesini ona göre yapar) Sayın Başbakanı Ak Partinin tek adamı haline getirdi.
22 Temmuz 2007 seçimlerinde 200 den fazla Milletvekilini liste dışında bırakmış olmasına rağmen, Partinin seçimlerden güçlenerek çıkması,Milletin Partinin en tepedeki insana güveninin tazelenmesine neden oldu.
Ülkenin çok partili hayata/Demokrasiye geçişinden bu yana , belki iddialı bir söz olacak ama, hiçbir parti bu kadar güçlü ve hiçbir lider partisi içerisinde bu kadar söz sahibi olmadı.
1950 ila 1960 yılları arasında Demokrat Partinin Merhum Adnan Menderes yönetiminde çok başarılı olduğunu ve ülke kalkınmasında tek parti iktidarı olarak önemli hizmetler yaptığını biliyoruz. Ancak Merhum Menderesin de siyasi kişilik olarak Sayın Başbakan kadar öne çıktığını ve her söylediğinin toplumda ve bürokraside bu kadar makes bulduğunu kimse söylemiyor. Çünkü Demokrat Partinin başında Celal Bayar gibi harp meydanlarından gelmiş bir Cumhurbaşkanı vardı. Celal Bayar aynı zamanda Demokrat Partinin Genel Başkanı gibi davranmakta ve hükümetin her işine müdahil olmaktaydı.
1965-1969 yılları arasında Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel'in güçlü siyasi kişiliği var.
1983-1987 arası da Turgut Özal'ın çok başarılı Parti Genel Başkanlığı ve Devlet Adamlığı zamanıdır.
Bu her dört dönemin ana özelliği tek parti iktidarının iş basında olmasıdır.
Buradan şu sonucu çıkarmak mümkündür.
Siyasi iktidarların başındaki insanların kişilikleri sağlam temellere dayanmakla birlikte , eğer halkın desteği tam ise , başarı katlanıyor. Aksi güçlü siyasi kişilikler halkın desteğini kaybettiklerinde yerlerinde sayıyor, patinaj yapıyor ve büyük düşüşler yaşanıyor. Hiç kuşkusuz bu türden büyük düşüşler sonrasında karizmanız ne olursa olsun zarar görüyorsunuz, hasarınız büyük oluyor ve bir daha doğrulmak nerede ise imkansız hale geliyor. Çünkü oluşan boşlukları bir başkası artık doldurmaya başlamış, onu takip eden siyasi yeni nesiller meydana gelmiş ve her açıdan hayat yeni bir anlam kazanmıştır.
Hindistan'da Mahatma Gandi, Güney Afrika'da Nelson Mandela bir avuç kadar insanlardı. Ama ileri sürdükleri fikirler, TOPLUMDAN HİÇBİR ŞEY İSTEMEDEN SADECE VE SADECE VERME DUYGULARI, HER ŞEYİN EN GÜZELİNE ÜLKELERİNİN İNSANI ULAŞTIRMAK İÇİN BİTİP TÜKENMEYEN MÜCADELELERİ onları ülkelerinde zirveye taşıdı , tarihlerinin hiç unutulmayanlar listesine isimlerini yazdı.
Bu insanların ülkeleri için yaptıkları fedakrarlığın karşılığı olarak halkın bitip tükenmeyen desteği, dönüp dolaşıp halka HÜRRİYET, ÖZGÜRLÜK, FİKRİ VE FİZİKİ ŞAHSİYET , MADDİ VE MANEVİ ZENGİNLİK olarak geri döndü.
Bizim halkımız da hiç kuşkusuz diğer ülke halkları gibi biraz Katolik, Tutucu , sevdiğini tam seven , kızdığında da önü alınmaz öfke seli oluşturan özelliklere sahip.
Bu bağlamda günümüz Türkiye'sine bakıldığında ., Ak Partiye ve Sayın Başbakana karşı halktaki sevgi, destek devam ediyor.
Sosyal hizmet alanında atılan adımlar, kalkınma için verilen mücadeleler, otoyollar, köprüler, barajlar , elektrik santralleri, nükleer santraller, BÜYÜK GAP PROJESİNİN bitirilmesi için atılan adımlar, insan haklarında iyileştirme için gösterilen gayretler, Avrupa Birliğine katılım konusunda çıkarılan veya çıkarılmaya çalışılan yasalar, huzur ve güven ortamının oluşması/oluşturulması için verilen mücadeleler, başta Anayasa olmak üzere önemli yasalarda yapılması planlanan değişiklikler söz konusu olduğunda herkes mutlu oluyor, moraller tavan yapıyor, toplumda güven duygusu sinerjiye dönüşüyor.
Ama savaştı, vurmaktı, kırmaktı, muhalefetin kazdığı sonu gelmez, dibi görünmez siyasi dalaşmalarla vakit geçirildiğinde tahribat büyük oluyor.
İşte tam da bu ortamlarda bir Adli Yargı Başsavcısı, bir İdari Yargı Başsavcısı, bir YÖK Başkanı(daha görevde iken) , bir görevli Asker hiç birimizin kabul edemeyeceği ağza alınması bile mide bulandıran küfürler ediyor, açıklamalar yapabiliyor.
Halen görev başında bulunan bir Savcı nasıl olur da darbeyi övebilir?
Merhum Başbakan ve Bakanların feci bir şekilde katledilmelerinden halkın sevinç duyduğunu nasıl söyleyebilir?
Bu kişilerin hepimizi dehşete düşüren laflarını burada yazıp midenizi bulandırmak istemiyorum. Ama eğer bu kişiler söylediklerini DARBE ANAYASALARINA dayandırıyor ve buradan nemalanıyor iseler, TOPLUMUN BÜYÜTK ÇOĞUNLUĞUNUN NEFRETLE KARŞILADIĞI BU SÖYLEMLERE BİR DUR DİYEBİLMEK İÇİN , TÜM İŞİ GÜCÜ BIRAKIP BİR AN ÖNCE YENİ BİR ANAYASA YAPMAK, BÖYLECE SEÇKİNCİ ZÜMRENİN DEĞİL, TOPLUMUN ÇOĞUNLUĞUNUN BENİMSEDİĞİ BİR ÜLKE HALİNE GELMENİN MÜCADELESİNİ VERMEK HER ŞEYDEN DAHA ELZEMDİR.
Bana sorarsanız hürriyet içerisinde kuru ekmek yemek, esaret içerisinde, zindanlarda ballı börek yemeğe evladır.