YENİ ASYANIN ESKİ ÇİZGİSİ

"Şeâir-i İslamiyenin önünü açan Demokratlar, hem mevkilerini korumanın, hem de vatan ve milletini memnun etmenin yegane çaresi olarak "ittihad-ı İslam" anlayışını kendilerine dayanak yapmalıdırlar.
Bu vatanı yabancı istilasına karşı koruyabilecek yegane dayanak da İslam anlayışıdır. Demokratlar, ülkeyi komünistlik ve masonluğun etkisinden bu sayede çıkarabilirler. Ezanı aslî şekliyle okumanın serbest bırakılmasından dolayı milletin gerçek anlamda desteğini kazanan Demokratların, dindarların zararına olabilecek bazı icraatlarda bulunarak bu kuvvetlerini kaybetmemeleri gerekmektedir. İçlerine sızan istibdat yanlısı bazı şahıslara dikkat edip bunların demokrat camiaya zarar vermesi önlenmelidir.
Eski tahribatı tamirata başlayan hakikî vatanperverler olan Demokrat namında hamiyetli Ahrarlar, yani hürriyetperverler, Nur ve Nurcuları takdir etmelerine çok minnettarım. o_nların muvaffakiyetine çok duâ ediyorum. İnşaallah, o Ahrarlar istibdad-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar.

Risâle-i Nur’un neşri her tarafta kanaat-i tamme verdi ki, Demokratlar dine taraftardırlar. ...Şimdi Allah’a şükrediyoruz ki, siyasî partiler içinde bir parti, ...Risâle-i Nur’a mümanâat etmedi, neşrine müsaadekâr davrandı, nâşirlerine de tazyikattan vazgeçti. ...Madem siyasetçilerin bir kısmı Risâle-i Nur’a zarar vermiyor, az müsaadekârdır; 'ehvenüşşer' olarak bakınız. Daha 'âzamüşşer'den kurtulmak için, o_nlara zararınız dokunmasın, o_nlara faydanız dokunsun.

Evet, Bediüzzaman Said Nursî'nin Demokratlara bakışı, anafikir ve satırbaşlarıyla böyledir. Bunun dışında bir mânâ ve mahiyetin nazara verilmesi, Hz. Bediüzzaman'ın içtimaî ve siyasî meslek ve meşrebiyle bağdaşmayacağı kanaatindeyiz.

Bu belirlemelerden sonra birkaç cümle ile Yeni Asya Cematinin seçimlerde DP yi destekleme konusunda almış oldukları karara dokunmak istiyorum.

Üstad Bediüzzaman İslam dini açısından tam bir fetret dönemi sayılacak zamanda, din ve dindara yaklaşımında, selefleri kadar katı olmayan, Müslümanların din alanında görünür olmalarının en önemli göstergesi olan Ezanın asli hüviyetinde okunmasına imkan veren dönemin Demokrat partisine destek olunması yönündeki beyanlarını, Üstadın Mülhid bir particilik yaptığı şeklinde anlamak ve ilanihaye böyle bir düşüncenin devam ettirilmesini istediğine hükmetmek, tam anlamı ile bağnazlıktır.

İslamı ve Üstadı anlamamaktır.

Üstadın sözünü ettiği Demokratlar, sadece isminde Demokrat kelimesi yazılı olan parti midir? Üstad yaşasa idi, ahı gitmiş, vahı kalmış bu partiye oy verilmesini mi isterdi?

1960 ihtilali ile DP kapatıldı. Yerine Adalet Partisi kuruldu. 1980 yılında o da kapatıldı. Yerine DYP kuruldu. Demirel DYP nin başında iken Cumhurbaşkanı seçildi.

Türkiye Müslümanları tarihlerinin en büyük yıkımı olan 28 Şubat sürecini, Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminde yaşadı.

Faili Meçhul cinayetler en çok Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminde gerçekleşti. Ayhan Çarkın itiraflarında, işlenen faili meçhul cinayetlerden dönemin MGK nun haberi vardı, diyor.

8 Yıllık Mecburi eğitim ile İmam Hatip Okullarının köküne kibrit suyu bu dönemde döküldü. Bu okullar binler, hatta kimi illerde on binlerle ifade edilen öğrenci sayısına ulaşmış iken, 8 yıllık mecburi eğitim ile sayıları 50 lere 60  lara düştü. Kimi okullar öğrenci yokluğu sebebiyle bu dönemde kapatıldı. Bu okulların kapatılması ile Anarşi ve terör beklenmedik biçimde ivme kazandı.

Yeni Asyacılar bütün bunlara rağmen Demirel’e bugüne kadar toz kondurmadılar.

Şimdi Demirel’in DYP si de var, DP ti adında bir parti de var.

Yeni Asyacılar, Bediüzzamanın 60 sene öncesi sözlerinden hareket ederek siyasi anlamda DP yi destekleme kararı aldıklarını deklare ettiler.

Üstat, birinci dünya harbinin yıkıntıları zamanında yaşanan fetret döneminde dine ve dindara yaklaşımlarında daha çok mülayemet gösteren DP lileri "Ehveni Şer" olarak görüp desteklenmeleri gerektiğini beyan etmiş.

Üstadın o günün şartlarında, Müslüman geçinenlerin siyaseten "babamızın partisi" diye CHP sine oy vermelerinin yanlış olacağını ifade edip, DP sini desteklemeleri yolundaki beyanını, getirip bugünün Namık Kemal Zeybek’in partisini desteklemek olarak algılamaları gerçekten akıl tutulmasından başka bir şey değil.

Müslümanların en güçlü olmaları, birlik ve beraberliklerini en üst seviyeye çıkarmalarının elzem olduğu bu günlerde, Bediüzzamanın o günün siyasi şeraitine yönelik açıklamalarını, bugüne taşıyıp, temsil edenlerin kimler olduğu, neler yapmak istedikleri, neleri ne kadar yapma imkanında olduklarına bakmaksızın, yani görünen köyün kılavuz istemediğini görmeksizin, bu tür açıklamaları hem de Üstad Bediüzzaman ve onun fikriyatı adına yapmak gerçekten aymazlık.

Onlar her zaman bunu yapıyor. Yeni Asya’nın eski çizgisi, bir türlü dikiş tutturamıyor.

                                               ONA TAŞ ATMAYIN
Orada okumaya başladığımda, eğitiminin 9. Yılında idi. 10 ncu eğitim yılına bizimle başladı.
Okulun ilk parasız yatılı öğrencileri biz olduk.
35 kişi idik.
Mansur Eren, Bahattin Durceylan, Munci Şavral,Mahfuz Seven, Nurettin, Nizamettin, Hüsamettin Balıkçı, Turgut Uysal,Celal Moray,Sıddık Çelenk, Zülküf Kaya, Veysi Yaman, Hüseyin Akdemir,Mehdi Güler, Nuri Yıldız, Abdullah Özgen, Hüsamettin Kaya, Ahmet Yağmur, Recep Kara,Faruk Güldü isimleri bir anda aklıma gelenler.
Bodrum katta yemekhanemiz, bir bölümünde de hiçbir zaman sıcak suyu olmayan banyomuz, birinci ve ikinci katta dershanelerimiz ve ikinci katın bir kısmında da yatakhanelerimiz vardı.
Ben o binada 6 yıl boyunca kaldım.
Yağmurda karda kışta hiç ama hiç sobamız olmadı.
Eskiden Diyarbakır’da çok soğuk kışlar olurdu. Etraf buz keserdi adeta. İşte o günlerde donmamak için neyimiz var, neyimiz yok giyinir, öyle yatardık. Bir sabah kalktığımızda su boruları patlamış, tokyo terliklerimizi suyun üzerinde yüzer bulmuştuk.

Ben yatılı okul yemeklerine pek alışkın değildim. Yemeklerin içindeki etler siyah olur ve elimi dokundurmazdım. Param olur ise okulun kıyısındaki barakada yoğurt ekmek satan Şeyho amcaya gider 75 kuruşa karnımı doyurmaya çalışırdım.

Bazı günler sabah kahvaltısında ekmek gelmezdi. O günlerde açlık canıma tak ederdi. Sabah mütalaasından sonra indiğimiz yemekhanede ekmeğin olmadığını görmek, yeni yetişen çocuklar için ne anlama gelir? Şimdi bile düşündüğümde, hüzünlenirim.

İstasyon Caddesindeki İmam Hatip Okulundan söz ediyorum.

Okulun pansiyon kısmı 4 Haziran da BDP mitinginden sonra taşlanmış. Kapıları camları yerle bir edilmiş.

Şunu söyleyeyim, oradan mezun olanlardan katil çıkmadı, hırsız çıkmadı, arsız çıkmadı, hayasız çıkmadı, insafsız çıkmadı, merhametsiz çıkmadı.

O binalar on binlerce fakir fukara, garip gurebanın çocuğuna "Analık" görevi yaptı.

Meydanlarda Cuma namazı kılanlar, şimdi bu okula atılan taşların, parçalanan cam ve çerçevelerin ne anlama geldiğini yorumlamak zorundadırlar.

Orası evimizdir. Evimize el uzatmayın, kem gözle bakmayın.

Bu arada Milli Eğitim görevlilerine bir hususu duyurmak istiyorum. Pansiyonun her açıdan elden geçirilmeye ihtiyacı var. Giriş kapısı çok çirkin ve korunaksız. Bahçe ve çevre düzenlemesi sıfır.