YILBAŞI ÖNCESİ

Yılbaşından birkaç gün önce bir duruşma için İstanbul'a gitmem gerekiyordu. Ülkenin önemli seyahat acentelerinden birisinin bekleme salonunda oturur iken, 70 yaşlarına yakın olduğunu sandığım bir hanım, bana baktı "yolculuk nereye" dedi. İstanbul'a dedim. Bunun sohbete bir giriş olduğunu düşündüm ve hanıma ya siz? Dedim. Ben İzmir'e gideceğim dedi.

Yollarımız ayrılmıştı ama, belli ki hanım konuşmak istiyordu.

Bekleme salonunun dışında gezinmekte olan bir genç hanımı gösterdi "görüyor musunuz, şu Ankara'da da başı örtülü insan sayısı ne kadar artmış,özellikle genç kızlar arasında baş örtmenin çok yaygın bir hale geldiği görülüyor, hayal kırıklığına uğradım, İzmir'de hiç böyle şeyler yok" demezmi.

İçimden tam da adamına çattın dedim.

Şuna bir cevap vereyim mi, vermeyeyim mi diye alıp verdim.

Önce zaten bir iki dakika sonra ayrılacağım, boş ver o düşündüğü ile kalsın, kini , nefreti içini kemirsin diye düşünürken, birden aklıma Allah Resulunün(S.A.S) haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır hadisi şerifi geldi.

Ayrıca bizim doğrucu Davutluğumuz da meşhur.

Siyasetin içerisine de girdik, ama siyaset yapmayı bir türlü beceremiyoruz.

Şimdi içinizden birilerinin peki siyasetçi olsaydın ne yapardın dediğini duyar gibiyim.

Şöyle yapıyorlar.

"evet hanımefendi çok haklısınız, sadece burada değil, Türkiye'nin her tarafında bu iş aldı başını gidiyor, kapanan kapanana, baksanıza çok yakın zamanda yapılan bir kamuoyu anketinde Türkiye'de kapananların sayası hızla artıyor, bu oranın şimdilerde % 70 çıktığından söz ediliyor, gelecekte kapananların sayısının daha da artması söz konusu , ne yapacağımızı şaşardık,böyle giderse ülke zivaneden çıkacak, ben bu konuyu çok düşünüyorum, ama bir çıkış yolu bulamıyorum, zira dindarlık sadece Türkiye'de değil, dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde giderek artmaya başladı, insanlar şimdilerde hep camilere, kiliselere koşuyorlar, baksanıza İngiliz Angilikan Kilisesinden çıkan İngiltere eski Başbakanı Tony Blair Vatikan'a bağlandı ve Katolikliği seçti, bu durum olayın vehametini çok net bir şekilde ortaya koyuyor, acaba siz bu konuda neler düşünüyorsunuz, çare ne" derler ve hanımın altından girip üstünden çıkarlardı.

Öyle yapmadım, yapamadım ve.

"hanımefendi burası bir Cumhuriyet ve Demokrasi ile idare ediliyor. Demokrasilerde kimse diğerinin bırakın özel yaşantısını, genel hayat tarzını bile irdeleyemez, o nedenle bizler biri birimize tahammül etmesini bilmeliyiz, şu hanımefendi gördüğünüz gibi genç bir kız, bu giyim , kuşamanının kendisine yakıştığını düşünüyor ve öylece de giyinmiş, bize düşen farklılıklarımıza tahammül etmek. Böyle yapar isek kavgadan , durduk yere çıkarmış olduğumuz nizalardan uzak kalır ve huzur buluruz. Şimdi diyelim ki, şu bayan içeri girse ve ey hanım, yaşını başını almışsın, ne bu halin , niye hala açık saçık geziyorsun, niye kendine bir çeki düzen vermiyorsun, bu sana yakışıyor mu dese aynı yanlışlığın içerisine girmiş olmaz mı" dedim.

Kadın papucun tekinin çok ucuz olmadığını gördü, tabii tabii haklısınız, ben sadece hanımların kapanma yolundaki tercihlerinin arttığına işaret etmek istedim,(elini gögsüne koyarak) Elhamdulillah hepimiz Müslümanız gibi laflar ederek eveleyip gevelemeye başladı.Zaten İstanbul yolcuları çağrılınca, ona esenlikler dileyerek arabaya bindim. Arabada"yarabbi bu nasıl bir haldir, şu kullarına neler oluyor, yaşını başını almış olan bu hanımın kendi hemcinsinden istediği nedir, darda kalınca hemen senin dinine ve sana sığınıyorlar, ama senin dediklerini dinlememekte ısrar ve inat ediyorlar" gibi düşüncelere daldım gittim.

Bolu'da dinlenme tesislerinde mola verildi.

Namaz kılmak için indiğimde, birden karşımda hakkında konuşulan hanımı gördüm ve bana hanımlar için namaz kılınacak yer var mı diye sordu. Abdest alınacak ve namaz kılınacak ayrı bölümü gösterdim. Abdestim var, namaz kılacağım dedi.

Otobüsün kalkmasını beklerken benimle birlikte namaz kılan bir gencin muavine bir şeyler sorduğunu, ama onun anlamsız hareketler yaptığını, yani konuşulanları anlamadığının farkına vardım.

Tam da o esnada namaz kılan genç hanım geldi ve güzel İngilizcesi ile yabancı musalliye(namaz kılana) yardımcı olmaya başladı. Bendeniz de konuşmalara katıldım.

Bu genç, Filistinli ve Elektrik Mühendisi imiş, GAMA Şirketinde çalışıyormuş, eşi ve çocukları Afganistan'da bulunuyorlarmış, Filistin'e dönemiyor ve sürekli insan hakkı ihlalleri sebebiyle, ailesini oraya götürmekte sıkıntı yaşıyormuş.

Ben genç hanıma olan biteni anlatmadım ve hakkında konuşulanlardan bilgi vermedim. Kimlik de sormadım, adres de almadım.

Tekrar yola koyulma vakti geldi.

Beni yeniden düşünceler almaya başladı.

Şu Müslümanların haline değişik bir pencereden bakmaya başladım.

Türkiye, Filistin, Afganistan,Irak, Suriye,İran, Pakistan, Suudi Arabistan, Ürdün, Lübnan. Büyük kaynaklar, büyük imkanlar , çok büyük tarihi değerler üzerine kurulu olduklarını, ama,

Müslümanların dağınık ve derbeder olduklarını gördüm.

Dışarıdan ve içeriden değişik istilalar altında olduklarını bir kez daha anladım.

Aleyhe işletilmeye çalışılan bir çok olguya rağmen, işlerin pek de kötüye gitmediğini, Allah'ın izni ve inayeti ile arkadan Kur'an ve İman hizmetinde bilgili, görgülü , seviyeli, kaliteli büyük bir gençliğin sökün etmekte olduğunu , zamanı hiç olmaz ise bu saatte dondurmak isteyen kimi kişilerin kendilerine ve ülkelerine kötülük yapmaktan başka bir iş yapmadıklarını, GAMA şirketinde çalışan Filistinli genci ve hakkında konuşulanlardan hiçbir zaman haberi olmayan başı örtülü genç kızımızın ferasetli adımları ile anladım. Allah yolunuzu açık etsin, bizi de dualarınızdan mahrum etmeyin dedim.