YOK YOK BU ETÖ GERÇEKTEN ÇOK CİDDİ
Poyrazköy’de yeni cephanelikler çıktı ortaya. Geçen gün ortaya çıkarılanlarla bilikte olaya bakıldığında, bu silahların asla küçümsenmemesi lazım.
Şimdi lav silahlarının zırh delici olarak tanklarda kullanılacağından , bu itibarla silah gömülerinin ETÖ kapsamında görülmesinin ne kadar doğru olduğu sorusu soruluyor.
Yani her zaman insanlarımızı aptal yerine koyan bu insanlar "bakın bu silahlar muhtemelen Özel Harp Dairesinin silahları olabilir. Çünkü Özel Harp Dairesi ülkenin herhangi bir şekilde işgali durumunda , ordunun işlevsiz kalması tehlikesine karşılık , memleketin muhtelif yerlerine silah gömer ve gayrı nizami harbi başlatır, lav silahları da düşman tanklarına karşı kullanılmak üzere toprağa gömüldü, bunları bulunduğuu yerlerden çıkarmak gibi bir aymazlıktan vazgeçin" diyorlar.
Yağma yok, artık düşman gelecek Ordunun bütün silahlarına el koyacak, askerin yerinden kımıldaması mümkün olmayacak, şuradan buradan çıkarılacak silahlar düşmana karşı kullanılarak bağımsızlığımız korunmuş olacak!!! böyle düşüncelere artık kargalar bile gülüyor.
Size hemen karşı görüşümü söyliyeyim. Tankların zırhlarını delici lav silahları ETÖCÜLER tarafından, yapacakları bir ihtilal girişiminde muhtemelen Asker içerisinde karşı koyan olur ise, onlar için yerlere gömüldü, kendilerini bu açıdan da garantiye aldılar,hepsi bu.
İşi hafifletmek isteyenler bunu böyle bilsin.
Hem sonra bu silahlar durduk yere ele geçirilmiyor.
Muhakkak surette içeriden ihbarlar yapılıyor ve ülkeyi bir kaosa sürüklemek isteyenlerin ismi,cismi bir bir haber veriliyor.
Yoksa durduk yere muvazzaf subaylar nasıl yakalanır ve bunlar nasıl tutuklanır.
Hem bu subayların ordu içerisinde özel konummaları var.Kardak kayalığının Yunan Askerlerinin işgalinden kurtarılmasında bunların önemli roller üstlendiğini öğrenmemiz, hadise üzerinde daha hassas durmamızı gerektiriyor. Yani işgal ve karşı işgal konusunda oldukça deneyimliler. Hele ellerinde lav silahları da olunca işleri daha kolay.Vur patlasın,çal oynasın.
Zaten o esnada kimileri açık ve çok net bir şekilde kendilerini ele vermekten çekinmemişler. Geçen gün bir televizyon kanalında çok önemli iki tartışmacı, "bizim çok fazla canımızı sıkmasınlar, biz niye durduk yere şunu bunu karalayalım, olmayan bir şeyi varmış gibi gösterelim, İstanbul Havalimanında bir siyasetçi gelip bize ÖYLE ÇOK FAZLA İLERİ GERİ KONUŞMAYIN, GARDINIZI ALIN, YAKINDA İHTİLAL OLACAK VE BEN DE O İHTİLAL DÖNEMİNİN BAŞBAKANI OLACAĞIM DEMEDİ Mİ diye pattadak aralarında geçen bir konuşmayı tüm Türkiye’nin gözünün içine bakarak söylemediler mi? işlerin zaten bu minval üzere seyrettiğini anlamak için çok fazla allame olmaya gerek yok.
DALANIN DOLANI
Geçen gün yazdığım yazıda Dalan’ın benimle de ilgili bir dolanını yazacağımı söylemiştim.
2004 yılında çocuğumuz Üniversitesinden mezun olacak. Biz de hem davetliyiz, hem de evladımızın mezuniyet törenini görmek istiyoruz.
Hanımla çekip gittik.
Bizden başka vekil sıfatı ile(Milletvekili olarak)katılan da yok. Doğal olarak Protokolde yer almamız lazım.
Geçip önde iki koltuğa oturduk.
Zaten etraf kıyamet kadar kalabalık.
Sırtına cüppe geçirmiş 1.50 boyunda bir hanımefendi!!! bize bakıyor , kaş göz işaretleri yapıyor, sağa sola seğirterek birilerine bizi işaret ederek konuşuyor. Doğrusu çok rahatsız olduk.
Döndüm Hanıma , bunlar senin baş örtünden rahatsız oldular galiba, ne yapsak, kalkıp gitsek mi dedim. O da, yok ya bu kadar yol geldik, bırak çocğun mezuniniyetini görelim canını sıkma dedi.
Biz böyle kendi aramızda durumu değerlendirir iken, bir zebellah geldi, "efendim buradan kalkalcaksınız, arka sıralara geçeceksiniz" dedi.
Niye diye sordum.
Efendim burası protokole ait demez mi?
Ben ,sizin de , protokolünüzünde diyecek oldum. Ama tuttum kendimi. Bak arkadaş ben hem veliyim hem Milletvekiliyim ve canımın daha fazla sıkılmasını istemiyorum, çek git buradan dedim.
Adam peki efendim isminizi alabilir miyim dedi. İsmimi verdim, gitti.
Tören başladı, bölüm bölüm mezun olan gençler sahneye çağrılıyorlar, cüppübeleri,kepleri ile resmi geçit yapıyorlar, işin tadını çıkarıyorlar.
Ama bizim çocuğumuzun ismi bir türlü okunmuyor.
Yan tarafıma baktım, Dalanı gördüm, yanına gittim, nezaketimi koruyorak kendimi tanıttım. Bakın beyefendi , bizim özel konumumuza baktılar(hanımın baş örtüsü) ismimizi aldılar ve maalesef çocuğumuzun mezun olanlar arasında ismini okumadılar. Dalan bana döndü " aaa kusura bakmayın, gerçekten böylemi oldu, ben hemen talimat verir, gereğini yaparım" dedi. Çocuğun ismi, cismi gündeme gelmedi, mezunlar arasında ismi anons edilmedi.
Tören bitti, çocuklar ve biz dağıldık.
Gittiğimize gideceğimize bin pişman olduk.
Dışarı çıktık. Çocuk "bak baba vallahi mezun oldum, yanlış anlama, bir sıkıntı yok, bir aksiliktir gidiyor işte" dedi.
Şimdi olanlara bakıyorum, Dalan bey Üniverseteler, okullar, hastahaneler kurdu. Bırakın okullarında başörtülü bir öğrencinin eğitim görmesini, onların analarının örtüsüne Üniversitede bir iki saatliğine tahammül edemediler. Milletvekiliğini falan da takmadılar.
Ama evlerini, Üniversitelerin arazilerini akla hayale ziyan silah deposu haline getirdiler. Üniversitede ayin düzenlercesine ihtilal provaları yapanlarla gece gündüz demeden fikir alış verişinde bulundular.
YOK YOK BU ETÖ GERÇEKTEN ÇOK CİDDİ.