ZEMİN TAHKİMATI

           Ticarette , siyasette, yürüdüğünüz yolda, attığınız adımda , ortaya çıkan sorunlara bakışınızda genel ilkeleriniz, asgari vazgeçemedikleriniz olur.

            Ticareti alalım mesela.

            Kimi insanlar yaptıkları işe zerre kadar haram katmazlar, hileye başvurmazlar. İşin hakkını verirler.

            Bu esnada belki az kazanırlar, ama böyle bir durum umurlarında değildir.

            Hayatlarının her anında  hesap vermekle karşı karşıya olduklarını bilirler. Yapıp ettikleri sebebiyle vicdanen müsterihtirler.

            Sosyal ve siyasi ilişkiler böyledir.

            Şimdi insanlara kaf dağını göstermenin bir alemi yoktur.

            Bir şeyin iyi veya kötü olduğunu,

            Hayrı mı , şerri mi içerdiğini,

            Adalete, hakka uygun olup olmadığını bilmeyen yoktur.

            Eğer hala Afrikanın derinliklerinde PİGME’ türü insanların yaşadığı bir ortamda değilseniz,

            İyi ile kötü arasında üçüncü bir yol yoktur.

            Bir şey ya bizatihi iyidir veya sonuçları itibariyle iyidir ve bir şey ya bizatihi kötüdür veya sonuçları itibariyle kötüdür.

            Zekat vermek bizatihi iyidir, ama zekat verilmesini istemek,böyle bir arzu içerisinde olmak sonuçları itibariyle iyiye giden yoldur.

            Umumhaneye gitmek bizatihi kötüdür, fakat buraya gidilmeden de , gidişi kolaylaştıran hareketler içerisinde olmak, mesela buraya giden yolu yapmak sonuçları itibariyle kötüdür. İkisinin arasında  üç üncü bir yol yoktur.

            Yukarıdan aşağıya bir çizgi düşünün, insan tam da o çizgi üzerindedir, yani muhayyerdir, serbesttir. İster ise doğruya doğru kanat çırpar ve sonsuz derecede iyilik uğruna, güzellik uğruna yol alır , attığı her bir adım onu eskisinden daha çok huzura, esenliğe ulaştırır ve dönüp arkasına baktığında eski halini beğenmez olur, böylece en mükemmeli yakalamanın gayretine girer.

            Veya düz çizgideki manasızlıktan kendisini kötülüklere atar, attığı her bir adım onu düşürür. İnsan bir kere düşmeye görsün, kalkması, belini buhtunu düzeltmesi çok zordur. Ama imkansız da değildir.

            Şu bir gerçek ki, her iki taraftan zaman içerisinde oraya buraya savrulanlar çok olmuştur.

            Kötülükten iyiliğe dönenler her zaman övülmüş, ama iyilikten kötülük çıkarmayı başaranlar!!! Ne halkın ve ne de Hakkın nazarında bir yere sahip olabilmişler.

            Hak veya Batıl,

            Hüsün veya  Kubuh,

            İyi veya kötü.

            Deki,

           "Hak geldi, batıl yok oldu, bütün kötülükler yok  olmaya mahkumdur"

            O düz çizgide insan hiçbir şeydir. Nötrdür.

            Kimileri buna merkez de diyor.

            Bu biraz bende çorba hissini uyandırıyor.

            Biraz namaz, biraz oruç, biraz iyilik, biraz kötülük, biraz içki, biraz kumar, namazdan sonra gece alemi veya alemden sonra gece namazı.

            Hayat böyle bir şeyi kaldırmaz.

            Keşke % 99 unun Müslüman olduğu iddia edilen ülkemizde hayata yön veren genel kaide ve kurallar, inancı besleyen hükümlerle uyum içerisinde olsa ve herkesin özel yaşantısındaki hareket tarzı, yani iyilik yapma veya günah işleme istek ve arzusu, genel ilkeler haline getirilmese.

            O zaman şu parti dinin, bu parti dinsizliğin odağıdır hükmü ortada kalmazdı.

            Şuraya oy verenler dindar, buraya oy verenler dinin dışındadırlar, yorumları getirilmezdi.

            Mesela CHP si yıllarca din dışı, din muhalifi gibi gösterildi. Genel geçer hali ile onlar böyle bir tanımlamadan çokça rahatsız olmadılar. Bu yönde oluşan düşüncelere karşı bir açıklama yapma ihtiyacını hissettiklerinde, partimiz din ve dince mukaddes sayılan değerlere karşı saygılıdır  ancak dini inançların siyasete alet edilmesine karşıdır argümanı ile olayı geçiştirdiler.

           Bu seçim sathı mailinde özellikle iktidar partisi olan Ak Parti Çarşaflılara rozet taksa idi veya her mahalleye bir Kur’an kursu açacağını söylese idi, ardından tarikat ileri gelenlerini törenlerle partiye kaydetse idi, eminim CHP si yeri göğü biri birine katmıştı. Bunlar dini siyasete alet ediyorlar diyerek, kendisine çok yandaş bulmuş idi.

          Ama şimdi tam aksini yapıyor ve bu insanların partiye kaydolmalarını, istek ve ihtiyaçlarının karşılanmasının insani görevleri olduğunu söylüyorlar.

          CHP sinin bu açılımlarına,aldığı kararlara katılıyor ve saygı duyuyoruz.

          Ancak sadece seçim dönemlerinde/bu kadarı CHP açısından şimdiye kadar pek olmamıştı/ ki açılımlar,samimiyet testlerinden geçmiyor.

          Olayın özüne dönmek istiyorum.

           Devletler insanlara din, diyanet dayatamaz.

          Devletler inançlara karşı tarafsız olmak durumundadır.

          Özellikle laik Devletler bu kurallara sıkı sıkıya bağlı olmak zorundadırlar.

           Demokratik devletlerdeki siyasi partiler,insanların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak ve kolaylaştırmak amacı ile vardır.

          Bu sistemlerde hiçbir siyasi parti, rakip inanç ve düşünceye veya kuruluşa karşı  savaş açamaz, onu yok farzederek hareket edemez.

          Sistem bu temel üzerine oturtulabilir ise,

          Pek ala her türlü duygu ve düşünceden insanlar hiç çekinmeden o veya bu siyasi partiye giderek kayıt olabilir ve bu durum hiç kimse tarafından yadırganmaz/yadırganamaz.

          Niçin dini ve düşünsel alandaki anlayışlar bir siyasi partinin tekelinde olsun.

          Örneklemek gerekir ise Ak Parti inananların partisi, CHP si inançsızların partisi.

          Bu asla kabul edilemez bir şeydir.

          CHP si açılımlarını, kurallara oturtabilir ise,

          Yakın geleceğin iktidar partisi olur.

          Ama öküz ölür, ortaklık biter ise,

          80 seneden beri devam eden "toplumu evirme, çevirme" operasyonuna sonunu kadar gitmeye devam eder ise,

          Ebedi muhalefette kalır,

          Ve belki o yerini bile muhafaza edemez.