Görüş Bildir

HARAMIN MEŞRUİYETİ, HELALİN NAMEŞRUİYETİ..!!

Evet sevgili okurlar!

Bilindiği üzre yaklaşık bir haftadan beri yazı serimizde başlık olarak kullandığımız ifadeler siyasi partilerin çalışma metodu üzerineydi…

Onun için de yazımıza başlık olarak “Kasap Et Derdinde, Koyun Can Derdinde” ifadesini kullanmıştık..

Çünkü, millet ekonomiksel sıkıntılar, ahlaki çöküntüler, birer rant sektörü haline gelen uyuşturucu, fuhuş, rüşvetle ve vs. meselelerle ne kadar vahim derecede boğuştuğunu, girdabında bulunduğunu dile getirmiştik...

Ama tüm bunlara rağmen siyaset dili, ister iktidar olsun, ister muhalefet olsun, bu meselelerin hiç birini dikkate almadığı gibi tümünü görmezlikten geliyor…

İlla ki seçimleri hangi metodla kazanabiliriz hesabı içerisindedirler?

Nasıl hile yapalım da yerel seçimlerdeki koltukları rakip partilere kaptırmayalım düşüncesiyle yola çıkmışlar?
Ne yazık ki, “Türkiye’de olup bitenler görmezlikten gelircesine çok serbest hareket ediyorlar” demiştik...

Bugünkü başlığımız ise, Türkiye’de hatta tüm İslam ülkelerinde yaşanan olumsuzluklara dairdir?
Çünkü, nerdeyse tüm haram işler, Türkiye dahil İslam ülkelerinde meşrulaştırılmıştır..?
Hatta yasaların himayesi altına alınması vehameti, yaşanmaktadır…
Helal olan her şeyin de yasaklanması gibi bir garabetle yüz yüze gelinmiştir....

Tüm bu akla ziyan hale getirilen “Nameşruiyet” gerçekten çok düşündürücüdür.

İster geçmişe yönelik, ister geleceğimize yönelik olsun!..
Tüm İslam dünyası, Türkiye’yi kendine lider olarak kabul etme düşüncesini yaşarken, ne yazık ki Türkiye hala da CHP’nin bayat ideolojisiyle yönetiliyor...

Ülke darbelerin anayasasıyla yönetiliyor.

Zerre kadar kemalizmden, laiklikten hiçbir taviz verilmemiştir, verilmeye de pek niyetleri yoktur gibi geliyor bize..

Halkın inancına ters düşen kazuratı beşeriye denilen ne kadar insan pislikleri varsa, ahlaki çöküntüler varsa ona yasal hak veriliyor ve verilecektir de…

İslam’ın ana ilke ve kuralları ise üvey evlat muamelesi görüyor... Sanki hiçbir kıymeti harbiyesi yokmuş gibi tavır takınılıyor..

Yüce İslam dinine inanan Müslüman kimseler  inancından dolayı devlet felsefe ve ideoloji olarak onlara pek önem vermiyor...

Hiç de umursamıyor.

Suçlu olmamakla beraber sadece Müslüman olma hali yetiyor da artıyor..

İzzet ve şeref  yerine zillet ve onursuzlukla daima karşı karşıya bırakılıyor.

Bakınız sevgili dostlar!

Önümüzdeki şu Aralık ayından kalan on – oniki gün şimdiden Hristiyanlık dünyasının yaptığı gibi, sanki o inanç onların değil de bizim inancımızmış gibi “Noel” hazırlıkları yapılıyor…

Kumar, içki, fuhuş had safhada…

Bırakın bu tür şeylere yasak getirilmesini, tam tersine propagandası yapılıyor..

Yazılı medyanın dev sayfalarında, görsel medyanın ekranlarında teşvik edici reklamlar yayınlanıyor..

Baksanıza, milli piyango satışları için millet kuyruğa girmiş...

Ve bunun da methu senasını yapan, reklamını yapan önemli bazı medya gruplarını görüyoruz...

Allayıp, pullayıp, servis ediyorlar...

Muhafazakar, inanmış bir iktidara rağmen, her şeyi meşru görülüyor.

İktidar da seyirci...

Neme lazım, görüntüsü içerisinde...

 

Bu millet AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidara getirirken çok büyük ümitler besliyordu.

Fakat “ümitler” açısından, şimdi ibre hep aşağıya gidiyor…

Çünkü bu millet için iktidar, kendini dindar, muhafazakar, inançlı bir kadrodan ibaret olarak gösteriyordu...

Ve bu millet de inanmıştı...

Ki, hala da inanmaktadır...

Ama onbeş seneden beri bir türlü milletin inanç ideolojilerini okuyamamış ve uygulamaya sokmamış bir kadroyla karşı karşıya kalmıştır...

Bundan dolayı da, Türkiye de bize göre artık yavaş yavaş ibre aşağıya doğru geriliyor...

AK Parti ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın bunu çok net görmeleri lazım..

İpin ucu kaçırıldığında tekrar yakalamak biraz zor olur…

Onun için yapılması gereken acil iş; Ak Parti eski “kodlarına” dönmesidir...

Özellikle, millet iradesi paralelinde hayata geçirdiği bir çok güzel şeyleri, ki onu iktidara getirten güzel şeylerdir..

Ak Parti bunları devam ettirmelidir...

Milli iradeye hitap etmesi lazım, o paralelde “rotasını” çizmesi lazım…

Batı dünyasının gayri ahlaki kötülüklerini “millete iyidir” diye yansıtmamalıdır.

 

Nitekim, Bediüzzaman hazretleri diyor ki;

“Esefle söyliyeyim güzel şeylerimiz gayri Müslimler eline geçirdiği gibi güzel olan ahlakımızı da yine gayri Müslimler çalmışlardır.

Güya bizim bir kısım içtimai (toplumsal) ahlaki aliyemiz yanımızda revaç bulmadığından (kıymeti harbiyesi olmadığından) bize darılıp Avrupa’ya gitmişlerdir…

Ve onların bir kısım rezilliklerini kendileri içinde çok revaç bulmadığından cehaletimizin pazarına getirilmiş ve ne yazık ki o cehalet pazarında revaç buluyor.”

Buna göre

İnanmış bir toplum olarak herkes aklını başına almalıdır.

İyilikle kötülükleri birbirinden ayırt edebilme hali yaşamalıdır.

Aksi takdirde,” sümmun, bukmun, ummun” gibi bir hale düşeriz ki, maazallah!...

Yani dili var konuşamıyor, gözü var göremiyor, kulakları var duymuyor..

Aman ha!...

 

En derin saygı ve sevgilerimle…


Bu Makale 20936 kere okunmuştur.