BIDEN NE YAPIYOR, NE İSTİYOR VE NEREYE KOŞUYOR!?

Evet, sevgili okurlar.

Biden’ın dört gün önceki konuşması, daha doğrusu zırvalaması bütün dünya kamuoyunu “meşgul” etmiş durumda.

Bravo diyelim(!)

Kendini iyi tanıttı.

ABD’nin bir önceki lideri Donald Trump’tan daha çevik davrandı.

Kendini dünyaya güzelce tanıttı ve bir dünya lideri olma hevesi peşinde koşuyor...

Emperyalist dünya ülkelerinin öncülüğünü yapan ABD, gerçekten Türkiye’yle, dün olduğu gibi bugün de “sinsice” oynuyor.

Aslında salt Türkiye’yle oynamıyor...

Tüm İslam dünyasını hedefine alarak “cirit” atıyor...

Yüce İslam dininin ana “hakikatlerini” nasıl içten ve dıştan tahrip edebilirim planı içerisinde!...

Fesat bir anlayışa sahip...

Ki yeryüzünde kendisinden başka kimseyi de istemiyor.

ABD’yi başrolde gösteren bir gerçek vardır ki o da şu!...

Kendisine özgü mekir, hile, oyun ve zillet sahibi!.

Bu dört kavram bize göre Biden’ın ve onun şahsiyetinde görünen ABD’nin olmazsa olmazıdır.

O karakteristik vücut heykelinde ve ruhi derinliklerinde bu mevcuttur.

Ne faydaki bu kadar sahtekârlığa, iki yüzlü siyasetine rağmen kendini “Dünya Hükümeti” olarak görüyor!...

Sevgili okurlar.

Biden’ın ve ABD’nin bu hileli, mekirli oyunları, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in “İbrahim” suresinin 46. Ayetini bana hatırlattı.

Yüce kitabın, yüce suresinin mübarek 46. Ayeti bize şunu hatırlatıyor;

“Gerçekten onlar İslam’a karşı tuzaklar kurdular. Oysa onların tuzakları dağları yerinden oynatacak nitelikte de olsa Allah’ın denetimi altındadır, onun iznine tabidir...”

İnkâra şartlanmış olanların İslam’a karşı ortaya koyacakları hile ve entrikalar ne kadar güçlü olursa olsun, Allah izin vermedikten sonra kimsenin bir şey yapması mümkün değildir.

İnkârcılar kemiyet ve keyfiyet bakımından çok güçlü olsa da o gücün köşelerinde ortaya konacak irade, tamamıyla Allah’ın elindedir.

Ortaya konulan güç ne olursa olsun, hile ve entrikalar ne kadar güçlü olursa olsun Allah işini yapar, kimseyi dinlemez.

Fesat ve fitne unsurları bu son yüzyılda diz boyu.

Bırakın insanları, mezar taşlarımız dahi bunlardan rahatsız.

Zira mezar taşları üzerinde tevhit ayetleri yazılıdır.

Allah’ın isimleri tanıtılıyor ve nereden bakarsan o mezarlık manzarası biraz da olsa insanı Allah’a yaklaştırıyor.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.                                     

Yine yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in “Tevbe” suresinin 7 ve 8. Ayetleri bize Biden’ın ruh kökenini tanıtıyor.

Dolayısıyla Biden’ın şahsiyetinde tüm küfür dünyasının gerçek kimliğini gözler önüne seriyor...

Ama ne yazık ki öyle bir hale gelmişiz ki biz de Kur’anı dinleyip de kulak asmama gibi bir boşlukta yürümekteyiz.

Eğer biz Kur’an-ı Kerim’in ana cetvelinden bize tanıtılan hali öğrenmiş olsaydık, bugün ABD bizim başımıza hâkim kesilemezdi.

Evet, “Tevbe” suresinin 7. Ayeti mealen bize şöyle sesleniyor..

“Mescid-i Haram yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınızın dışında, o (sözünden dönen) müşriklerin Allah katında ve Resul'ünün yanında nasıl (geçerli) bir sözleşmeleri olabilir? Şu hâlde o (anlaşmalı olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı doğru bir tutum takının. Şüphesiz ki Allah, kendisine karşı sorumluluk bilinciyle yaşayanları sever.”

8. ayet ise aynen şöyle;

“(Başka) nasıl olabilirdi ki? Eğer (düşmanlarınız) size üstün gelselerdi (size karşı) ne bir sorumluluk ne de yaptıkları antlaşmayı tanıyacaklardı. (Şimdi de ahde bağlılıktan bahsederek) dilleriyle sizi razı etmeye çalışıyorlar ama kalpleriyle kötülüğünüzü istiyorlar. Zaten onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.”

* * *

Evet, sevgili can dostlar.

Bu ayet-i Celileler gerçekten bize ışık tutuyor..

Aydınlık yarınların ışığı olduğu gibi bizleri yönlendiriyor..

Hem de tüm dünya Müslümanlarını himaye ederek!.

Bakınız, Bediüzzaman Hazretleri ne diyor?

“Elde Kur’ân gibi bir mu’cize-i bâki varken,

Başka burhan aramak aklıma zâid görünür.

Elde Kur’ân gibi bir burhan-ı hakikat varken,

Münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir?

Nitekim Mehmet Akif Ersoy da şöyle diyor;

“Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhamı

Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâmı...”

Evet, sevgili okurlar.

İşte bu manzara karşısında görünen odur ki haçlı emperyalizmi, İslam’a karşı güler yüzlü olarak görünürse de kalpleri tamamıyla kin ve gayz ile dopdoludur.

Nitekim, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ayasofya’nın açılışını gerçekleştirmesi, gerçekten haçlıları ve Siyonistleri çıldırtmıştır.

Ve sarsmıştır.

Bu sarsıntı onlara 1453’teki Fatihleri hatırlatıyor.

Konstantiniyye’nin fethini hatırlatıyor.

Ayasofya kilisesinin cami olarak açılışını hatırlatıyor.

Onun içindir ki geçmişe yönelik ecdatlarından almış oldukları kin ve garezi İslam’a karşı kıyamete dek beslemektedirler..

Şunu da unutmayalım ki o yüce İslam Peygamberi bize şöyle bir Hadis-i Şerif’le uyarmaktadır...

Onu hatırlayalım...

“Benim ümmetimden bir taife hakkı ve hakkaniyeti ta kıyamete kadar yaşayarak ve anlatarak, Allah’ın emri tecelli edinceye kadar bu grup Müslümanlar hakkın, hukukun, hukuk gerçeğinin birer temsilcisi olarak mutlaka her bir kavimde zaman zaman ortaya çıkacaktır.”

İslam’ın ana kural ve kaidelerini yeniletecektir ve hatırlatacaktır.

Ama anlayana.

Anlamayanlar;

“İnnehum kel en’ami belhum adallu sebila”

Onlar hayvanlar gibidir, hatta onlardan daha aşağıdırlar, sapıktırlar.

Hani demişler ya;

“Anlayana sivrisinek saz.

Anlamayana davul zurna bile az.”

En derin saygı ve sevgilerimle.