İSRAFA, FAİZE VE RÜŞVETE KARŞI HİÇBİR BÜTÇE DAYANAMAZ!

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzre 2020 yılının son ayındayız.

Yazar Şahap Kavcıoğlu’nun 2021 yılı bütçesi ile ilgili Yeni Şafak Gazetesindeki köşesinde kaleme aldığı değerlendirmeler doğrultusunda olaylara bakarsak, “yarınlar güzel” olacak..

Yazının muhtevası, geniş..

Uzun uzadıya bir yazı..

Yazının başında şu ifadelere yer veriyor Kavcıoğlu..

“AK Parti Hükümetlerinin 19’uncu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ise 3’üncü bütçesi geçtiğimiz cuma günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi.

Kovid-19 salgını nedeniyle öngörülemez hal alan harcama ve gelir kalemlerini belirlemenin çok zor olduğu bir dönemi yaşıyoruz...”

Sayın Kavcıoğlu’nun bu sözlerine katılmamak mümkün değildir.

Türkiye çok zor bir dönemden geçiyor.

Yıl içerisinde Türkiye’de birkaç ilde meydana gelen depremler ve bu depremlere harcanan bütçe.

Bu yetmiyormuş gibi nerdeyse bir sene içerisinde tüm dünyayı sarsan Kovid-19’un ülkemizdeki etkisi...

Dolayısıyla bu alanda da yapılan harcamalar ve daha da yapılabilecek harcamaların sonucu belli değil...

Türkiye’nin ithalat ve ihracatla ilgili düzenlemelerini, eksisiyle artısıyla karşılaştırırsanız ithalat ihracatından katbekat fazla.

Elbette ki Türkiye’nin Türk lirası dolar ve euro karşısında her gün biraz daha düşük seviyelerde seyrediyor..

Nerdeyse sıfıra inecek gibi.

Yer altı zengin kaynaklarımız yok.

Ne petrol, ne doğalgaz ve ne  de kömür?.. Vs... Vs...

Velhasıl!

Elimizde kalan tek bir şey var; O da vergiler.

Hükümet vergilerle bu masrafları kapatmaya çalışıyor.

Bu durum, salt bugüne, ya da Ak Partiye özgü değil..

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne, gelen giden hükümetler, iktidarlar, hepsi aynı ekonomiksel politikayı uygulaya gelmişlerdir...

Değişmiyor..

Tüm ağır vergi yüküne rağmen, her sene mutlak suretle “bütçe” açık veriyor...

Şahap Kavcıoğlu’nun dediği gibi;

“2021 yılında bütçe giderleri 1 trilyon 346 milyar lira, faiz hariç giderler 1 trilyon 166 milyar lira, bütçe gelirleri 1 trilyon 101 milyar lira, vergi gelirleri 923 milyar lira, bütçe açığı ise 245 milyar lira olarak öngörüldü.”

Bakınız, 923 milyar liralık vergi gelirleri, en büyük gelir kaynağını oluşturmaktadır...

Yani, bütçenin en büyük gelir dilimi vergi gelirleridir.

Anlaşılan budur ki ne yaparsak yapalım, illa ki bu milletin tertemiz alın terinden gelen vergilerle devlet ayaktadır.

Bunun sağı solu yok.

***

Bakınız, muhasiplerin yaptığı hesaplara göre 2021 yılında bütçe yine açık verecekmiş?..

Hem de 245 milyar lira...

Yani eski para birimiyle, 245 katrilyon lira açık verilecek.

Allah bu milletin yüzüne baksın.

Hükümetin de yardımcısı olsun.

Allahtan ümit kesilmez ama gerçekten Türkiye çok zor şartlar altında yürüyor.

Bize göre tüm bu yapılan değerlendirmeler ve her yıl bütçeyi planlayan muhasiplerin yanlış hesap ve planlarına karşı Türkiye’nin en büyük gelir kaynağı yine milletin vergisidir.

Başta ifade ettiğimiz gibi herhangi başka bir gelirimiz de yok.

Ancak giderimiz had safhada.

Ki faizler ve kur farkları her şeyi bitiriyor.

Olumsuzluklar üstüne olumsuzluklar sonucunda denir ya, elde sıfır...

Bir şey yok.

Peki, tüm bunların suçlusu kim?

Suçluyu arayıp bulmak gerekirse bize göre gelen giden hükümetler değil, bugünkü hükümet de değil, bugünkü iktidar hiç değil.

Ancak bu işin tek suçlusu var; O da israftır.

Bireyden tut toplumun her kesimine kadar, hatta devletin ve iktidarın harcamalarına kadar, olayın içine bakıldığında; en büyük harcama israf odaklıdır..

Yani, israf, israf ve yine israf...

Devlet bütçesi güçsüz bir bütçe...

Çünkü güçlü bir gelir kaynağı yok...

Amma velakin, çok büyük israf ve faizle karşı karşıya kalmaktadır..

İsraf ve faiz yıkıcıdır..

Bu yetmiyormuş gibi bir de Cenab-ı Allah’ın milletimizin başına getirmiş olduğu gerek semavi, gerek yerel musibetlere karşı devletin harcamak zorunda kaldığı harcamalar...

Denir ya, hesapta olmayan harcama...

Örneğin; 24 Ocak 2020’de meydana gelen Elazığ-Malatya depremi hiç hesapta yoktu ve buraya harcanan para nereden geldi?

Muhalefet bunu düşünmüyor.

Hükümeti eleştiri topuna tutan kötü niyetli medya ve muhalefet, “buraya yapılan” harcamayı hiç hesaba katmıyor.

Ve daha belli değil ki önümüzdeki günler, aylar ne gösterecek?

Hele hele 30 Ekim 2020’de İzmir depremi için yapılan harcamalar da geçen yılki bütçe planlaması yapılırken hesapta yoktu.

Ya bir de kovid-19 hastalığına karşı devletin yapmış olduğu harcamalara ne diyorsunuz?

* * *

Yukarıda ifade etmeye çalıştığımız, yıl içinde bilinmeyen nedenler vasıtasıyla tahmini olarak varsayımlı bütçeler, elbette ki birebir sonuç veremez.

Mutlaka eksiye düşer, artısı olmaz.

Zira belirtilen bütçelere karşı ansızın meydana gelen harcamalar sonucu itibariyle hükümetlere suçlama getirmek yerine desteklemek zorundayız.

Zira hükümetin elinde; güçlü bir gelir kaynağı ve yeraltı, yerüstü zenginliği yok...

CHP, bol keseden o kadar zırvalıyor ki artık “ne gibi suçlamaları hükümete getireceğiz” düşüncesinde gark oluyor...

Bakar mısınız; bu kez orduyu suçluyor.

Ve “Ordu Katar’a satılmıştır” diyor.

Türk Silahlı Kuvvetlerini küçük düşürmeye çalışan böylesine hain düşüncelerin bütçe hakkında hükümete, iktidara ne gibi katkısı olabilir ki?

Bilakis.

Hükümeti kötülemek için büyük kirli arayışlar içine giriyor ve kendine kurtuluş çaresini orada buluyor.

Fakat bize göre yani didik didik bütçeyi hesaplamak yerine orta yerde var olan bir gerçeğe odaklanmamız gerekir..

Onu ön plana alırsak, inanıyoruz ki devlet de, millet de, hükümet de hedefine ulaşır.

Ki odaklanmamız gereken CHP gibi zararlı bir unsurun varlığına yönelik olmalıdır...

Ne yazık ki bu tehlikeli unsur için devlet bütçesinden büyük harcama yapıp onu beslemek, onu devletin kilit noktalarına taşımak, yine bütçenin harcamasıyla oluyor.

Ki en büyük israf da budur.

Zira CHP, terör odaklarının idamesi için temel bir unsurdur...

Bir hiç uğruna terör odaklarının devletin karşısına çıkarılıp milletin, ülkenin başına terörü bela eden muhalefet ve kökü, kaynağı dış mihraklara dayanan başta CHP, HDP ve bunların arka bahçesi durumunda olan birçok medya grupları olmak üzere, bazı siyasi unsurların da varlığının güçlendirilmesi için harcanan devlet bütçesi elbette ki açık verecektir.

Hem de katlamalı olarak açık verecektir.

Hal böyle olunca, Avrupa’nın Osmanlıya taktığı “hasta adam” ismi aynen bugün Türkiye içinde teşmil edilebilinir.

Zira devletin önünü görmediği bir harcama şekli, elbette ki “hazineyi” tem takır, yapar...

İsraf, faiz, rüşvet, devletin önemli bazı kurum ve kuruluşları, bazı sivil STK’lar tarafından sömürülen devlet bütçesi de bize göre temel bir etkendir, temel bir unsurdur.

Bütçe bunlara da dayanamaz.

* * *

Evet, sevgili dostlar.

Gerçekten devlet olarak, hükümet olarak, millet olarak ne yaparsak yapalım bu boş harcamalara hiçbir bütçe dayanamaz.

Bu milletin alın terinden akan vergiler, “israf” noktasında maalesef boş yerlere harcanıyor...

Sonuç itibariyle özetlemek gerekirse, yer altı zengin kaynaklarımız olmamakla beraber, fuzuli harcamalar ve devlet bünyesine yerleşip, meşruiyet kazanan boş ve zararlı unsurların varlığına hiçbir bütçe hiçbir zaman dayanamaz.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin varlığını, teröre karşı, dış mihraklara karşı kahramanca vermiş olduğu mücadeleyi içine sindirmeyen CHP anlayışı gibi hain anlayışlara bütçe imkânı verilmemelidir...

HDP gibi hıyanet unsurlarına bütçe harcanmamalıdır.

Bazı kamu kurum ve kuruluşlarının bünyesinde bulunan rüşvet, suiistimal, adam kayırma gibi bazı bakanlıkların da bünyesindeki yanlış yere yapılan harcamalara dur denilmelidir..

Çünkü bu minvaldeki harcamalara, hiçbir bütçenin dayanması mümkün değil...

En derin saygı ve sevgilerimle.