KÖTÜLER KÖTÜDÜR, İYİ GÖRÜNEN KÖTÜLER DAHA DA KÖTÜDÜR!?

Evet, sevgili okurlar.

Düne kadar yazdığımız “SİYASETİN GERÇEK YÜZÜ VE ÇELİŞKİLER” başlıklı yazı serimiz yerine bugün de “KÖTÜLER KÖTÜDÜR, İYİ GÖRÜNEN KÖTÜLER DAHA DA KÖTÜDÜR” başlığıyla sizinle yeni bir sohbet serisi başlatıyoruz...

Bu başlık da bir önceki başlık kadar çok anlamlıdır, anlamlı olduğu kadar da, yaşamın her alanı içinde çok düşündürücüdür.

Gerçekten kötü insan kötüdür.

Hele ki iyi görünen kötüler çok daha kötüdür ve tehlikeli halleri azgınlıktır...

Zira münafıktırlar.

Münafıkları yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, şiddetle onları deşifre ediyor ve lanetliyor...

Hatta iyi görünüp de kötü olan münafıklar hakkında; 117 tane ayet mevcuttur.

En çarpıcı ayetlerden olanlardan biri de, “Bakara” suresinin 8 ve 9. Ayeti..

Pek tabi ki, “Nisa” suresinin 145. Ayeti..

Bakınız, Bakara suresinin 8. Ayeti şöyle sesleniyor;

"Ve insanlardan öyle kimseler vardır ki, gerçekte inanmadıkları halde, “Biz Allah'a ve âhiret gününe inanıyoruz.” derler.

9. Ayette ise şu uyarı var;

“Onlar, (böylece) Allah'ı ve iman edenleri kandırmaya çalışırlar. Hâlbuki onlar yalnızca kendilerini kandırırlar ve bunun (aldandıklarının) farkında bile olmazlar...”

İşte bu ayetler, insanlık tarihi boyunca geçerliliğini korumakta olup kıyamete dek insanlığa ilahi bir mesaj içermektedir...

Toplumlar güncel hayat akışlarını İslam gerçeğiyle uyarlamadıkları takdirde, özellikle de İslam gerçeğinin hükümlerine inanmayarak yaşamaları müthiş bir tehlikedir.

Ki daha tehlikelisi de İslam’a uyuyormuş gibi kendini gösteren münafıklardır...

Çünkü onlar hiç de göründüğü gibi değiller.

Onlar insanları dolaylı yollarla aldatandır, tehlikeye düşürendir, zarar veren en büyük fitne sahibidirler.

İşte Kur’an bunların familyasına münafıklar diyor.

Nitekim Nisa suresinin 145. Ayetinde buyurduğu gibi;

“Doğrusu münafıklar, cehennemin en aşağı tabakasındadır, en derin uçurumundadır. Onlar için (orada) hiçbir yardımcı da bulamazsın.”

Bu ilahi mesaj, anlayana yeter de artar bile.

Dünkü ve daha önceki yazımıza başlık olarak kullandığımız “SİYASETİN GERÇEK YÜZÜ VE ÇELİŞKİLER” ifadesi, tam teşekküllü olarak, yaşanan ve yaşatılan hakikatleri günümüz açısından bize ifade ediyor...

Ayetlerin muhtevasını bize deşifre ediyor; “Siyasetin ikiyüzlü, çelişkilerle” dolu yaşam kulvarını...

Zira yıllardan beri mevcut siyaset, mevcut sistem, müesses nizam, gerçek manada İslam’a uymamaktadır...

Beri yanda, “İslam’a uyuyorum” gibi görüntü veren, ama İslam’a her platformda zarar veren, sinsi siyasiler ve siyasi kurumlar olmuştur...

Dün olduğu gibi bugün de...

Ki hal-i âlem meydanda.

Mevcut rejimimiz, yani Kemalist sistem; nerdeyse yüz yıllık geçmişe dayalı Türkiye’nin başını her on yılda bir vesayetçi postmodern hikâyesiyle derde sokmuştur...

Bir şey de yaptıkları yok.

Ama “Demokles’in Kılıcı” gibi vesayetlerini, milletin üzerine sallayarak gelip-gitmişlerdir...

Ki bu hal, aynı zamanda toplumun üzerine korku imparatorluğu yaratmıştır...

Vesayet üretici..

En düşündürücü ve acı veren bir yön de muhafazakâr geçinen, kendine Müslüman görüntüsü veren siyasetin, “vesayete” karşı samimi, ihlâslı, gerçek bir mücadele ortaya koymamasıdır...

Milleti, derinden derine hayal kırıklığına uğratıyor.

Ve toplumu uygulamalarıyla çok rahatsız ediyor.

AK Parti 19 yıldan beri iktidardadır.

Şimdi devletin hangi kurumuna bakarsan bak, tabiri caizse adeta dökülüyor.

Millet, Erdoğan’ı 19 yıldan beri bağrına basarak iktidara getirmesine rağmen, çevreye bakıyorsun, partiye bakıyorsun, teşkilatlara bakıyorsun, bazı bakanlıkların uygulamalarına bakıyorsun, tabiri caizse “illallah” çekiyorsun...

Enva-i olumsuzluklar söz konusu...

Yani insana “aman, illallah” dedirtiyor.

Ah u enin figanlar atıyor vatandaş.

Çünkü hiçbir şey normal seyrinde gitmiyor, her şey rayından çıkmış durumda.

Ekonomiksel hayat, piyasa artışları her Allah’ın günü akaryakıta gelen zamlar?..

Milleti, toplumu, gerçekten şaşırtmış, beyninden vurmuş bir av gibi çırpınıp duruyor.

Ekonomiksel hayat öylesine kötü bir hal almıştır ki, Allah’ın her günü intiharlar düzine düzine yaşanmaktadır...

Artık sıradanlaştı ölümler...

Gençlik, başını almış gidiyor.

O kadar alçalma hali almış ki uyuşturucu sektörü nerdeyse bas bas bağırarak ben geliyorum, gençler benim kölem diyor.

Fuhuş sektörü zaten yasak değil.

Keza kumar sektörü de, faiz sektörü de hepsi “kötülüğün” membaından üreyerek, çoğalıyor...

Ama bir de buna bakalım.

Biz her zaman bunları yazıyoruz.

Burada da siz değerli okurlarımızın izniyle bugün “Adalet Bakanı Sayın Abdülhamit Gül’e Açık Mektup” başlığı altında Adaletin çarkı her yerde olmasa bile bazı yerlerde ne kadar kötü dönüyor, nasıl yanlış insanların elinde olduğunu tespitlerimizle, somut delillerle ispatlıyoruz.

Ve diyoruz ki;

Sayın Bakan.

Birkaç defa yine yazdık.

Siz asil bir ailenin çocuğu olmanızla beraber, bu yanlış sistemin başında olduğunuz açıktır.

Fakat ne yazık ki “hâkim ve savcı” adı altında öylesine insanlara görev vermişsiniz ki Allah şahittir, utandırıyor insanları.

Bıktırıyor insanları.

Ve keyfi değil, zoraki güldürüyor insanları veyahut da ağlatıyor.

Tıpkı İsrailoğulları döneminde gerçek kelimeleri tahrif eden Yahudilerin pozisyonu yaşatılıyor.

Resmi evrakta tahrifat mı dersin?

Keyfiliğe dayalı adam kayırma mı dersin?

Bazı savcılıkların veyahut adli makamların bazı hâkimlerinin yapmış olduğu uygulamalar ve vermiş olduğu kararlar, atmış olduğu imzalar, ağır yemin ediyorum utandırıcıdır, hukuki değildir, yanlıştır ve sizler gibi değerli insanların çalışmalarına gölge düşürmektedir.

Hem AK Partinin, hem de Cumhurbaşkanının zat-ı devletlerinin çalışmalarını gölgelemektedir.

Sanki bir kasıt var işin içinde.

Sanki her gün biraz daha yaklaşan seçimleri bir daha AK Partiye kazandırmamak için yapılan kasıtlı uygulamalar söz konusu.

Bakınız, İş Mahkemelerinin bazı hâkimlerinin tutumları tek taraflı..

Çünkü karşı taraf yani davacı avukatların savundukları tezler ne kadar yanlış, ne kadar çarpıtıcı, hukuktan ve adaletten ne kadar uzak olduğunu biz değil, birçok yönüyle hukukçular ifade etmesine rağmen, itibar ediliyor...

Hele hele bu minval üzere bazı bilirkişilerin de sadece rant peşinde müştereken ve müteselsilen kurumsal işleyişe dönüştürerek biri diğerine havale ediyorsa...

Nihayetinde mahkeme onlar lehine karar veriyorsa,  burada büyük bir kişisel rant vardır..

Mağdur olan işveren ve aynı zamanda mağdur olan işçi…

Zira öğrendiğimiz kadarıyla birçok işçinin alın teri olarak kazandıkları hakları, dosyalarda yarı yarıya bölüştürerek parayı müvekkiline göstermiyorlar.

O bizi ilgilendirmez ama adalete yazık, hukuka yazık.

Ya bir de şu bilirkişi rezaleti.

Cahil, cühela, deyim yerindeyse hukuk fakültelerinin, özellikle Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesinin kuluçka makinesinin çıkardığı civcivler gibi, diplomaları dağıtıyorlar.

Hukukun ve adaletin gölgesinden geçemeyen diplomalı cahillere diploma veriliyor.

Milletin başına musallat oluyorlar.

Nerdeyse hukukun, adaletin temeline ediyorlar.

Burada dava devam ettiğinden dolayı, dosya numaralarını, davalı ve davacıların adını vermek istememekle beraber, bize göre Diyarbakır 4. İş Mahkemesinde Baver Taşdelen’in vekili olduğu bir dosyanın Adalet Bakanlığınca incelemeye alınması gerekir.

Bu dosyanın bilirkişisi de Özgür Altındağ Bingöl’dür.

Eski bir öğretmen olup Hukuk Fakültesinin diplomasını nasıl almışsa bilemiyoruz.

Onun bilirkişi olarak tayin edilmesi oldukça dikkat çekicidir, çok büyük yanlışlarla karşı karşıyadır.

Ve sadece ranta dayalı, nasıl zuladan para kazanayım düşüncesiyle hareket ediliyor...

Onun için de sahte bir rapor hazırlamış.

O rapor, hem sahte, hem iftira, hem yalan, hem de dayanaksız iddialarla dopdolu.

Biz bunu iddia ediyoruz, biz bunu kelimesi kelimesine vurgulayarak ifade etmek istiyoruz.

Ve Adalet Bakanlığının himmetine değil, hizmetine davet ediyoruz.

Şu dosyayı lütfen bir incelemeye alın.

Bu bir örnek.

Gel gelelim ikinci örneğe...

Ki Diyarbakır Eğil Asliye Ceza Mahkemesinin 2021/200 Ceza dava dosyasının da, bakanlık tarafından incelemeye alınmasını istiyoruz....

Gerçekten Türkiye Cumhuriyeti eğer bir hukuk devletiyse, oradaki o hâkime hanımı, oradaki katipleri, bu işle ilgilenen tüm adalet mensuplarının nasıl adaletle oynadığını, nasıl insanları kayırdığını, nasıl adliyeyi kirlettiğini tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarırlar...

Yeter ki dosya incelensin...

Biz dosya numarasını verdik.

Ve diyoruz ki;

Ey Adalet Bakanlığı!

Lütfen, kirli anlayışa sahip insanları kayırmayın.

Bu devlete yazıktır, bu millete yazıktır.

Bu AK Partiye yazıktır.

Bu AK Parti milletin bir sermayesidir, bir ürünüdür.

Bir çırpıda bazı yanlış kimliklere feda edilmesin...

Bizim meramımız ve anlattıklarımız, buna dairdir...

“Dost acı söyler” düsturuyla bunları dile getiriyoruz..

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar...